Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '10

 
Kategori
Sinema
 

İki Dil Bir Bavul ve Hissettiklerim

İki Dil Bir Bavul ve Hissettiklerim
 

46. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ilk defa verilen “En İyi İlk Film Ödülü” sahibi film “İki Dil Bir Bavul”.

Film hakkında yapılan onca olumsuz eleştiriye rağmen önyargılardan bağımsız bir biçimde izlemeye koyuldum. Daha ilk sahnesinden itibaren beni içine çekti film.

***

Üç haftalığına ilköğretim çağı çocuklarına destek vermek üzere gittiğim Batman’ın Sason ilçesini hatırlattı bana.

Ulaşımdaki zorluklar… Yolcu minibüsünün içinde yabancı biri, herkes o coğrafyaya ait, bir tek yabancı var. O yabancının yolculuğu eğitim aşkı için gittiği köyde, kasabada ya da köy görünümlü ilçede son bulacak. Aynı benim yaşadığım gibi, filmde öğretmen Emre Aydın da yaşadı. Kümes hayvanlarından, teneke teneke yağa kadar her türlü erzağın insanlarla beraber yolculuk ettiği minibüslerden birinde başladı yolculuğuna. Köy minibüsüydü o. Herkes Kürtçe konuşurken o konuşulanların hiçbirini anlamıyordu. Ancak Türkçe soruya Türkçe cevap alınabilen bir yerdi. Doğuya ilk defa adım atan biri için ilk şok, ilk heyecan, ilk garip deneyimdi bu.

Minibüsün içindeki herkes yabancıya, oraya ait olmayana kaçamak bakışlarla bakarken yabancı yolcu, yolculuğun bir an önce bitmesini şiddetle bekliyordu.

Biten yolculuk tasvir edilen kasabanın sadece tasvir edilen yerde kaldığını hissettirirken, çoğu zaman elektriği kesilen suyun belirli saatlerde verildiği köy yaşam tecrübesinin de ilk noktası olacaktı.

Demir parmaklıklarla çevrili birleştirilmiş sınıflarda eğitim verilen köy okulu ve öğretmen lojmanı. Oraya verilen anlam 5 yıl boyunca eğitim alınan üniversitede anlatılanlarla aynı mıydı?

Üniversiteden yeni mezun olmuş, kadro bulduğuna da sevinen genç öğretmenin ilk tecrübesi doğunun adını bile çoğumuzun bilmediği bir köyünde başlayacaktı.

Kürtçe’nin ana dil olduğu bu coğrafyada çocukların eğitimdeki başarısızlığı birkaç adım geriden gelmeleri ile açıklanabilirdi. İlk yıllarını hemen hemen Türkçe öğrenmek ile geçiren çocuklar yeni öğrendikleri bu dille işlenen dersleri algılamakta ve yorumlamakta zorluk çekiyorlardı. Çoğu çocuk televizyon olmasa ilk Türkçe sözcüklerini ilkokulda göreceklerdi.

Emre Aydın da ilk Kürtçe karşılaşmasını bu ilkokulda yaşadı. O Türkçe sordu çocuklar anlamadı, çocuklar Kürtçe konuştu o bakakaldı.

Bir öğretmenin dramından ziyade yaşananlar hepimizin şahit olması gereken hemen hemen her gün yaşanılan türden şeyler.

Ara sıra gözlerim dolu dolu ağlayarak izlesem de filmdeki doğallık beni çok etkiledi. Denizlili öğretmenin kendi memleketinden ötelere geldiği bu coğrafya konuşulan dilin dokunulmamışlığı, sahnelerin kurgusuzluğu ve olağanlığı ile insanı etkiliyor. Bu yüzden birçok kişi film belgesel gibi olmuş, ne müzik var ne ses dese de bu film izlenmesi gereken bir Türkiye gerçeğini aktarıyor. Tabi sadece izlemeyelim, bu ülkede neler yaşanıyor bizler de fikir sahibi olalım diye de güzel!

Ahmet Buğra TOKMAKOĞLU

Abtokmakoglu@gmail.com

 
Toplam blog
: 430
: 2186
Kayıt tarihi
: 18.06.07
 
 

20 Nisan 1989'da İzmir'de doğdu. İlköğretim ve lise öğrenimini Karşıyaka'da tamamladı. 20..