Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Sonsuzluk (Osman Özeker)

http://blog.milliyet.com.tr/yasev

19 Aralık '10

 
Kategori
Siyaset
 

İki dilli hayat

İki dilli hayat
 

Neredeyse sıfır terörle iktidarı devralan AKP hükümeti aradan geçen yıllar zarfında terörün yeniden tırmanışına engel olamamıştır.

Terörle mücadelede yetersiz kalan hükümet, terörü durdurmak adına bir takım demokratik açılımlar yapması durumunda Güneydoğu’daki terörü durdurabileceği saflığına kapılmıştır.

Bugün AKP iktidarı terörle mücadele yerine, “terörle müzakereyi” seçmiş, Kürt Açılımı adı altında PKK ve BDP’ nin “masum gibi” görülen bir takım taleplerini de yaptığı yasal düzenlemelerle hayata geçirmiştir.

TRT ŞEŞ’in yayına başlaması, Kürtçe şarkılar yapılması, günlük hayatta Kürtçenin kullanılabilmesi, üniversitelerde Kürt enstitülerinin kurulması, Kürtçe yayın (Basın ve medya) yapılması, belde ve köylere eski Kürtçe isimlerinin verilmesi.

Yapılan tüm bu düzenlemelerin temelinde bir takım kültürel hakların yasalar ve Anayasaya uygun olarak günlük hayatta kullanılması yatmaktadır.

Ancak, tüm bu gelişmeler, siyasallaşma yolunda büyük adımlar atan ve Öçalan’nın “yol haritasına da” uygun olan bu uygulamalar ne BDP’ye ne de Öcalan’a yetmemiş, son günlerde ise PKK terör örgütünün meclisteki uzantısı olan BDP ‘li vekillerin mecliste ve meclis kürsüsünde TBMM’ne ve tüm Türkiye’ye “meydan okumasına” neden olmuştur.

Meclisteki grup toplantılarında Kürtçe konuşan vekiller, daha sonra bu ülkenin Anayasasını hiçe sayarak meclis kürsüsünden de “Kürtçe şovu” başlatmakta hiç gecikmemişlerdir.

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın devletin anadille ilgili düzenleme yapmasını beklemeden “iki dilliliği bölgede yaşamın her alanında egemen kılacaklarını ve hemen uygulamaya başlayacaklarını” açıklaması ise aklımıza “bu cesareti nereden alıyorlar” sorusunu getirmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre kurulmuş ve TBMM’de yemin etmiş bir siyasi partinin yetkilileri Anayasaya ve yasalara meydan okuması, ”Bizler artık yasa düzenlenmesini, Anayasanın yeniden yapılanmasını da beklemiyoruz” deme cesaretini nereden ve hangi güçten alıyorlar asıl bunu sorgulamak gerekmektedir.

Abdullah Öcalan’ın “demokratik özerklik” projesi kapsamında, BDP’li belediyelerin bulunduğu yerlerde, bir süre önce bu projeyi uygulama kararı alan BDP, kendilerine destek veren diğer sivil toplum örgütleri ile birlikte “anadilin kamusal alanda da kullanılması ve anadilin eğitim dili olması” talepleri de hiç çekinmeden ve “fütursuzca dillendirilmeye başlamıştır.

BDP’lilerin bu talepleri hem siyasilerden, hem de kamuoyundan büyük tepki almış, özellikle MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli yaptığı açıklamada “TC resmi dili ve eğitim dili Türkçedir ve Türkçe kalacaktır. Hiç kimse merak etmesin çünkü MHP vardır ve MHP daha son sözünü söylememiştir” diyerek bu konudaki tepkisini dile getirmiştir.

Anayasamızda açıkça ifade edilmiştir “ Türkiye Cumhuriyetinin resmi dili Türkçedir, değiştirilmesi teklif dahi edilemez”.Bu maddenin en önemli gerekçesi ise, resmi dili olmayan bir milletin yaşaması mümkün değildir.

Şayet bu ülkede yaşıyorsak, bu ülkenin Anayasasında “değiştirilemez, teklif dahi edilemez” denilen bir maddede “resmi dil Türkçedir” yazılıyorsa, etnik kökeni ne olursa olsun, özel hayatında hangi dili ya da lehçeyi kullanırsa kullansın herkes bu önemli kurala uymak zorundadır ve uymalıdır.

BDP’nin dille ilgili çıkışlarına Genel Kurmay Başkanlığı da sert bir uyarıda bulunmuş, yaptığı basın açıklamasında:

“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın değiştirilmeyecek hükümleri arasında yer alan 3'üncü maddesi; "Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir." hükmünü amirdir.

Dil, kültür ve ülkü birliği, bir millet olmanın başta gelen vazgeçilmezleridir. Dil birliğinin olmaması durumunda bunun sonuçlarının neler olacağı, tarihteki birçok acı örnekleriyle gözler önündedir.

. Son günlerde "Dilimiz" üzerinde kamuoyunun gündeminde yer alan birtakım tartışmaların, cumhuriyetimizin temel kuruluş felsefesini kökten değiştirecek bir noktaya doğru hızla götürülmeye çalışıldığı endişeyle izlenmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri; Devletin, Anayasamızda yer alan, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi koruma görevi kapsamında; Ulus devlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında her zaman taraf olmuş ve olmaya devam edecektir” diyerek oynanan ve oynanmak istenen oyunlara sessiz kalınmayacağını tüm kamuoyuna ilan etmiştir.

Kandil, İmralı ve BDP’nin hedefi olan Üniter yapının parçalanması, ulus yapının yok edilmesi, federal bir yapıya geçilmesi gibi talepleri maalesef AKP iktidarının da bu “bermuda üçgeni şeytanlarına” cesaret vermesi sonucu “biz artık her istediğimizi yapabiliriz” anlayışıyla hareket etmeye çalışmalarına vesile olmaya başlamıştır.

Ancak unutulmamalıdır. Türk milleti çok sabırlı bir millettir, hiç kimse hele hele otuz bin kişinin katili bir terör örgütü ve onun uzantıları fazla heveslenmesinler, zira Türk milleti henüz son sözünü söylememiş ve ayağa kalkmamıştır. Hiç kimse bu milletin sabrını denemeye kalkmamalıdır.


Osman Özeker 19.12.2010

 
Toplam blog
: 287
: 3107
Kayıt tarihi
: 11.07.08
 
 

1949 Konya Ereğli doğumlu olup, halen İzmir'de oturmaktayım. A.Ü. Eğitim Fakûltesi mezunuyum  Ata..