Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '11

 
Kategori
Siyaset
 

İki duble rakı içmeyen adamlardan CHP Genel Başkanı olur mu?

İki duble rakı içmeyen adamlardan CHP Genel Başkanı olur mu?
 

ATATÜRK


Adres: Numara 248, Kordon-İZMİR
Naim Palas... İkinci kat...

Cumbada oturuyor Mustafa Kemal.
Sevmez fazla yemeği.
Leblebi var yine önünde...
Garson titriyor. Çünkü çocuk Rum.
Sesleniyor Gazi, şefkatli bir ses tonuyla...
"Vre Dimitri" diyor, "gel bakayim."
Çocuk, "Buyur Pasam" diyor, ş'lere dili dönmeyen, kırık dökük Türkçe'siyle.
"Sizin Kosti" diyor... İşgal sırasında İzmir'e gelen Yunan Kralı
Konstantin'i kastederek... Sizin Kosti, geldi mi buraya?
Geldi pasam...
Oturdu mu bu masaya?
Oturdu pasam.
Güneş batarken rakı içti mi?
İçmedi pasam.
Eee!! o zaman sormadın mı çocuk, ne halt etmeye almış İzmir'i?

Şimdi düşünüyorum da Atatürk’ten sonraki CHP genel başkanlarından hemen hepsi sofra zevki olmayan mazbut insanlardır. Bu mazbut insanlar CHP’ yi zaptı, rapt edip kadük ve güdük bir duruma getirdiler. Oysa Atatürk içinde ateş yanan bir insandı. Beyni çok yüksek gerilimli bir trafo gibiydi. Bazen yanındakilerin içki ile ilgili serzenişlerine ‘’bu beden bu beyni taşiyamıyor’’ dediği bilinmektedir. Atatürk zihnin üstünde ve beyinden bağımsız, ruh düzeyinde düşünme kapasitesine sahip olduğu için sofra ve sofra sonrası düşünce ve kararları hiçbir zaman birbirleriyle çelismemistir. Sofrada Atatürk’ün bilincinin şaştığına hiç kimse tanık olmadığı gibi, aksine onun sofra bilinci ve kültürü her zaman övgü almış, takdir edilmiştir. Gerçekte ruh düzeyinde düşünen bir insanın bilincinde içkiden etkilenmesi söz konusu değildir. Bu tıpkı gerçekten sevdiğiniz birini koşullardan bağımsız tamamen koşulsuz sevme hissi gibidir. Durumlar bu değeri asla değiştiremez.

Bir fikir denizinde yüzen Atatürk için içki arada kıyıya demirlemek gibiydi. Demirlediği yerden bazen azgın dalgaları daha iyi gözlemleyip değerlendirebiliyordu. Bu bazen gerekli onarım ve değişim için trafoyu kapatmaya da benzer ve değişim için çogu önemli karar da bu anda alınır. Atatürk içinde ateş yanan bir insandı. O bir aşk, bir ruh insanıydı. Enerjiye karşi çok duyarlıydı. Düşünme, düşüncelerini denetleme ve yayma konusunda gerçekten ustalıklı,nazik,zarif ve bir o kadarda çeliklesmis yapıya sahipti. Şimdi, Atatürk’ten sonrakilere bakıyorum: durağan adamlar, rutinin adamlar dahası risk alma yoksunu, güvenlik çemberi içindeki rahatlık düşkünü adamlar. Her şeyden önce yaşam zevkleri yok, yaşam anlayışları yok. Bu konuda kendilerini eşlerine teslim etmiş, evcilleşmiş adamlar. Atatürk’ün, sık sık sofrasına karışan Latife hanımı boşaması dahi gerçek anlamda toplumun tabularına karşi bir meydan okumadır. Oysa Atatürk’ten sonrakilerin bu konularda toplumun tabutluğu içinde yaşadıkları bir gerçektir.

Kıyafet konusunda da Atatürk gerçekten bir tarzdır. Ve bence Atatürk’ün şiklığının sırrı kumaşin dokusunun Atatürk‘ün dokusuna bire bir dokunmasıdır çünkü kumaşin dokusu herkesin dokusuna uymaz. Görüyoruz ki: bu günkü daha iyi koşullar içinde dahi hiç biri şiklık konusunda Atatürk’le yarışabilecek kalibreye sahip değildir. Atatürk her şeyden önce bir özlem insanıydı, bir türkü insanıydı. Onun türkülüğü yüreği Türkiye’yi sarmıştır. Bu anlamda belki de Atatürk; hem eğlenebilen hem sevebilen hem gülebilen hem de düşünebilen ender liderlerden biridir. O bu yönüyle her zaman bu dünyanın ötesine uzanan daha büyük bir şeye, ölümsüzlüge özlem duyuyordu. Atatürk’ten sonrakilere bakıyorum klasik, mekanik, kuru, sıradan, vasat iyi aile babaları . Bu iyi aile babaları maalesef Türkiye ailesi için iyi sınavlar verememişlerdir.

VELHASIL

İKİ DÜBLE RAKI İÇEMEYENLER İYİ AİLE BABASI OLABİLİRLER AMA LİDERLİK KONUSUNDA ATATÜRK’ÜN YANINA DAHİ YANAŞAMAZLAR!

 (m.ali şirin tarih öğrt)

 
Toplam blog
: 124
: 736
Kayıt tarihi
: 28.06.08
 
 

Kelebek için kanat neyse insan için kelime odur. (m.ali şirin) 1969 senesinde  Tunceli/ pülümürde..