Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '10

 
Kategori
Deneme
 

İki dünya arasında

Hazar Denizi'nde şeceresi gaf ebeliğinden geçmeyen allı pullu delice gezen bir balık olmak vardı şimdi, ama kısmet de yokmuş sağlık olsun.. Yine de “kimsesizler ordusunu” kuytu köşelerde “trans” halinde yakalamak az da olsa mümkün hala. Şu sarı güneşin saklı güzelliğinde “moloz hüviyetine bürünmüşlerin” “horoz” fiyatına satılması ne kaygı ve hüzün verici bir şey değil mi?

Şimdi kim bilir kimler ağlıyordur? Lakin “iceberg salatası”na tav olmadan koşulsuz av olanlar hariç. Fena vallahi hem de çok fena, neredeyse millet gölgesini “ tarla turizmi”ne bağışlayacak sırf yanında filiz vermesin diye”. Eski zamanların türküleri vardı. gönlümüzü hoş ederdi dönemin kendi çizgilerinde, yeni kuşakların “sulak yerde büyüyen çocuk gibi” hızlı ve omurgasız gelişimi unutturdu o güzel ezgilerimizi. Müzik diye “ kalça”, söz diye “müstehcen travmalar” olunca hayatın başı ve sonu kendisine konu oldu. Bitmemiş gece, ışımayan gün belki de hayat hala dün veya dünde olmayan bir gün bugün.
Dere yatağında şirin bir kız çocuğu ve o küçücük gövdesiyle yerden aldığı taşları o dereye atma çabasında. Sanki o taşları o dereye her atışında dünyanın o eşsiz güzellikleri küçüğün bakışlarına sahne oluyor. Aynı manzarayı sahildeki parkta bulabilir miyiz, dersiniz? Müzmin bekarlar ve şendullar oturmuşlar karşılıklı muhabbet ediyorlar, orta yaşların biraz üzerinde olanı bekarlara diyor ki; “Evlenecekseniz şayet iyi düşünmelisiniz ve azimli olmalısınız.” Söylediği cümlenin kifayetsiz kaldığını kendisi de fark ediyor ama nafile, söz söylenmiş bir kere. Adamım desene açıktan evlenmeyin ey! müzmin bekarlarım, “heba” olacaksınız be yavrum! “Kriz yağmurunda”, “yırtık don”u arayan muktedir olma yolundaki sevdanın gölgesinde ki saklı arzulara heves edip boş yere yelken açmayın!... Bu arada şu karşıda oturan neneye ne demeli!, yaşı yetmiş olmuş “koca karı”nın, hala uslanmamış olacak ki, “seksi seksi” çoraplar giyinmiş, saçlar fönlü, yüzü 1 kg makyaja kantar çekiyor, sen ne cazgırsın, bilmez miyim ulan seni, seni gidi “kefen azmanı”.

Hangi tarafa baksak, hep başka bir taraftan çıkartıyor bizi, aklı selim olmalı, üç-beş zatın dalgasına yem olmamalı. Bazen ben de bilmiyorum yasakların “baskın öyküsü”nü, değiştiremesek de o “azgının sömüren dövüntü”sünü. Geçende gördüğüm rüyadaki ses senin sesindi, “çatallığından “ anladım. Şimdi Allah uzak tutsun, kim bilir hangi şeytanlıklar düşünüyorsundur, iyi bilirim, yalnız bazen sizin gibiler de araştırma konusu oluyor, “Allah hiçbir canlıyı boş yere yaratmamıştır.” derler, sapına kadar doğrudur. Ne acıdır ki; “travmatoloji anabilim dalına abone olan” örnekleri de görmüyor değiliz, bizim “Kızıl Ali” vardı. Göle girdiği zaman hep devrim olacağını zannederdi, öyle göle aşina olmuştu ki, millet tanırdı ama nasıl? Nereden bu ün? Tabiî ki zamanın gölde sinkaf edilmesinden. Umutlar güzeldir, hele insanı rahatlatıyorsa, “Kızıl Ali” de varsın devrimi gölde yapsın.

Göl’de devrim açım beynim, lan burası neresi oy nevrim!
“Viagra” Türkiye’de cinsel istekleri körükleyen ve ereksiyon sorunu yaşayan erkeklerin “tim komutanlığı” için kullandıkları bir cinsel hap, oysa Viagra isimli dolgun vücutlu Litvanyalı bir arkadaşım olmuştu ve kendisine adının belki batı’da normal karşılandığını, fakat Ortadoğu kültüründe bu ismin biraz sıkıntılı olduğunu söylediğimde; gülerek “ o da onların cinsel sorunu olarak kalsın.” demişti. “Tabuları”, “tapu” yapmalı, telef olacaklar, Pasifik gibi sahipsiz kalacaklar! Bu hayat tabiri caizse bin bir serüvenin içinde onlarca olguyu yüzümüze yansıtıp bir şeyleri öğretiyor insana.. İnsan kendi vücudunu tanıdıkça, kendisini kabullenme adına samimiyetinden bir gömlek daha yukarı çıkmıyor mu sizce de? Şu “paça” fiyatına olan kafalar yok mu her biri ayrı bir şemada. Kimisi yumurta görünümlü, bir diğeri testereye benzer bir şey ama genelinde birbirinden etkilenir, uslanmaz yine de birini ezer. Neyse onlar da öyle kalsın!
Güneş batıyor
Şu güzelliği yaşamadan
nihayetlendirmemeli günü (o kafalar da dahil)
Önce iyot kokusu gelsin
Sonra esen yelden ilham gelsin
Ardından bir bardak üzüm suyu dolsun
Sohbetimizin konusu toplum olsun
Aşkın membasını yudumlarken
Dün bugüne bakmazken
Esen yelde sevgi bakmadan gitmezken!

 
Toplam blog
: 14
: 362
Kayıt tarihi
: 31.05.09
 
 

Almanya doğumluyum. 2000 yılından beri yazıyorum . ..