Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

04 Ekim '13

 
Kategori
Güncel
 

İki elim yakanızda olacak...

Geçen gün çok değerli bir dostumla konuşuyorduk. Uzun zamandır görüşemiyordum, neredesin ne yapıyorsun dediğimde heyecanla “dünyayı dolaşıyorum” dedi…

Gezdiği gördüğü yerlerden öyle güzel bahsediyordu ki, bahsettikleri o kadar tanıdık şeylerdi ve sanki bende onunla görmüşüm gibiydi…

Şöyle bir düşündüm de bu ülkeye de sıkça yabancılar geliyor gidiyor. Döndükten sonra  “ona sorsalardı”

“Türkiye’nin nesi meşhur” diye nasıl cevap vereceğini inanın merak ediyorum.  Bence akıllarına hiçbir şey gelmeyecek anımsamak için dakikalarca düşüneceklerdi…

Vazgeçtik onların bilmesini bize sorsalardı “Türkiye’nin nesi meşhur?” diye ne cevap verirdik ki?

***

Her ne kadar bazıları hiç bilmedikleri halde ahkâm kesseler de bizler kim olduğumuzu nereden geldiğimizi iyi biliyoruz.

Türkiye’nin öne çıkan ülkelere nazaran ekonomik gücü belli, eğitim seviyesi belli…

Elbette zaman zaman ekonomi iyi gidiyor denilse de bazı ülkelerle aramızdaki fark hala çok büyük…

Ülkemizin hiç tanınmaması da söz konu değil ama daha iyi tanınması zihniyet meselesidir, ülkeler arası ilişkileri hafife almaya hele hele boş vermeye hiç gelmez…

Elbette “baklavamızla, dönerimizle, şiş kebabımızla, sahillerimiz hamamlarımızla lokumumuzla” tanınıyoruz ama sadece bunlarla yetinmek ne derece de doğrudur. Çünkü dünyanın birçok ülkesi kendisiyle özleşen ürünlerine zincir oluşturmuş ama biz hala yukarıda saydığım ürünlerimize zincir oluşturmayı bile başaramamışız…

***

Teknoloji sınır tanımıyor almış başını gidiyor ama biz hala dışa bağımlı olmayı sürdürüyoruz. Filmlerin, dizilerin bilgisayar oyunlarının müziklerin insanların zihinlerini şekillendirdiği bir devirde siz kendi medya içeriğinizi başkalarına kabul ettiremedikten sonra dünyaca tanınmak kesinlikle mümkün değildir...

Ülkemizde yaşanan olayları birilerinin üzerine atarak bir yere varamayız. Seksenli yılların başında Türkiye’nin ekonomisi bugünün sanayi devi birçok ülke ile ya aynı seviyede ya da daha büyük idi. Örneğin Güney Kore ile ekonomimiz eşitti. Şu zamana bakın, Samsung Hyundai markalarını hatırlıyor musunuz? Güney Kore’nin ismini hafızalara kazıyan markalar…

Japonya’dan söz etmek bile istemiyorum, insanı şaşırtacak ne varsa hayrete düşürecek hangi buluş varsa altlarında Japon bilim adamlarının imzası var…

***

Ülkemiz geçmişte dünyayı avucunun içinde oynatan Osmanlı İmparatorluğunun çökmesiyle yeni bir kimliğe kavuşan bir ülke, üstelik de çok zor bir coğrafyanın da başında. Hem çökmüş bir imparatorluğun döküntülerini toplamak hem de çağa ayak uydurmak o kadar kolay bir iş değil. Çalışıyoruz ama tam toparlanmaya çalıştığınızda çevreniz aniden alev topuna dönüyor ve siz dumanlar içerisinde kalıyorsunuz.

Geçenlerde Mersin’de Akdeniz Oyunları yapıldı, şimdi size o olimpiyatlarda madalya alan dünyaya kendisini kabul ettiren bir Türk sporcunun adını sorsam söylemezsiniz. Var mı ki?

Teknolojiden sanata müzikten eğitime sanayiden bilime varana kadar aklınıza ne geliyorsa bu ülkede bir yabancı hayranlığı var ki hiç sormayın. İşte bu hayranlığının başımıza açtığı en büyük belanın adı da “tüketim” çılgınlığıdır.

Ülkede giyimden kuşama sanayiden sanata gıdadan bilişime “tüketim” toplumu olduk…

Yakın tarihte 202 Spor Olimpiyatlarına aday olduk Japonya’ya verdiler, her ne kadar bazıları “kına yaktılar” dedilerse de ülke yasa büründü. Neden, ülkemizi tüm dünyanın tanımasını istiyorduk.

Oysa ülkemiz tanıtmak için bundan tam yedi sene sonra yapılacak olimpiyatlarda yarışacak ve madalya alacak olimpiyat ruhuna uygun sporcuları yetiştirmeye çalışmanın daha doğru olacağını hiç düşünmüyoruz.

***

Geçmişimizle yüzleşmekten geleceğe doğru dürüst bakamıyoruz. Arap ülkelerinin birkaç filmimizi ve dizilerimizi almasından teselli oluyoruz. Dünya çapında bir teknoloji şirketimiz, tamamen yerli bir araba markamız, çağdaş ülkelerde kurulan gıda zincirimiz, hatta bir film yıldızımız bile yok…

Ülkemizin gündemi sanal, her an her dakika değişiyor, biri diğerini tutmuyor ve çabuk unutuyoruz.

Eğitim sitemimizi Tablet PC lere indirgeyen zihniyetlerin bilim anlayışında bilime katkı sağlamaya kalkıyoruz, görkemli yüksek binalarla duble yollarla köprülerle hızlı trenlerle çağdaşlaştığımızı sanıyoruz.

Biz sanmıyoruz ülkemizi yönetenler öyle sanıyorlar. Oysa Ülkede yaşamı düzene koyacak bugünlerde yaşanan kavgaların kargaşaların sona ermesine sosyal yaşamın kaliteye kavuşmasına neden olacak yeni bir “anayasayı” yapmaktan bile acizler…

Bu ülkede belirli kesimin dışında çok büyük bir zümrenin yıllarca süren sorunlarına hala bir çözüm üretilmiş değil, hala bir kimlik bunalımımız hala din sömürümüz hala dayatmalarımız var…

Kafalar karışık halkın çok büyük çoğunluğu da mutlaka bir travma yaşıyor…

***

Ama inkar etmemek lazım Türkiye on, on beş sene önceki Türkiye de değil. Birçok alanda büyük mesafeler kaydedildi. Siyasetçilerin sebep oldukları travmalar olmasa geleceğe daha umutla bakacağız ama hiçbir kesim maalesef güven vermiyor…

Tüm bunları saklamanın bir yolunu, konuşacak anlatacak ağızları kapatmanın yolunu da bulmuş siyasetçilerimiz; “kendilerine en yakın ve sadık hatta bağımlı medyayı oluşturmak…”

Uzatmaya gerek yok, kısaca bugünkü etkin medya “iktidarın” ellerinde, haliyle ülkenin tanımı da onları sosyal yaşam anlayışı ile sınırlı bir seviyede…

Şimdi tekrar sorsam neyimiz meşhur diye, eminim sizde benim gibi “kayda değer hiçbir şey” bulamadığınızı söyleyeceksiniz…

***

Ben aramaktan sorgulamaktan da vazgeçtim sizde vazgeçin, bana göre en doğrusu şu;

“Ülkemizi kısır döngülerden sonu gelmeyen çatışmalardan uzaklaştırıp birlik ve beraberlik içerinde çok çalışmaktır…”

Bunu yapın “kulunuz köleniz olmazsam namerdim…”

Ama yapamaz da bu ülkede acıların yaşanmasına gözyaşlarının dökülmesine neden olursanız “iki elim yakanızda” olacaktır, bilesiniz…

Erdoğan ÖZGENÇ

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..