Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '08

 
Kategori
Mizah
 

İki fıkra

Farzet ki ağacım...

Hamo Dayı; Hak-hukuk tanımaz, serkeş ve edepsiz. Caddenin tam ortasında birisini alıkoymuş ayak üstü sohbet ediyor... Çevresine aldırmadan.

Bir araç gelip dayanır arkalarına.
Hamo Dayı göz ucundan şöyle bir bakar aldırmaz.

Sürücü korna çalıp yol ister. Hamo Dayı yine aldırmaz.

Karşı şeritte trafik yoğundur. Sürücü şeridi ihlal edemez. Başını camdan uzatır ve bağırır:

Hey Halooo! Ne dikilmişsiz yolun ortasına? Di gidin başga yerde konuşun, Halla halla...”

Hamo Dayı araca doğru başını çevirir ve şöyle der:

Ne dersin ula kahpe anali? Farzet ki ağacem... Dolan da get yallaaa...”

***

Nahnaya geldi mi kıt-kıt...

Feti Gakko, Kesrikli bir garipmiş. Kimi kimsesi yokmuş. Bir ahır-damı, bir inek, üç-beş tavuk... Birkaç evlek de toprağı varmış; hem sebze, hem lahana ekermiş.

Yazın, sebze geliriyle geçinir; Güz geldiğinde lahanaları satar, kışlığını alıp eve koyarmış.

Bahara kadar? Allah Kerim!

Bahar gelince, Feti Gakko’nun rengine de renk gelirmiş; kenger, çiriş, tort, yemlik, kuzukulağı, yonca... yenebilecek yabani ot ne varsa...

Derken yaz gelir; sebzeler çıkar...

Tevekkül, sabır ve kanaat dolu yaşam döngüsü buymuş Feti Gakko’nun.

Kesrik Lahansı deyip geçmeyin; kar gibi beyaz, şeker gibi tatlı, sulu ve kütür-kütür. Her biri sekiz on kilo çekerdi. Elazığ’dan ilçelere, Bingöl’e, Muş’a; Tunceli, Hozat, Erzincan, Erzurum’a ve Diyarbakır’a... ihraç edilirdi.

Ne zaman ki Çimento Fabrikası yapıldı... Kesrik Lahanasının nesli de tükendi.

Feti Gakko, o günleri görmedi şükür!

Güz günlerinden birinde, lahana ektiği evlekleri gezerken birkaç lahananın tam göbekten oyularak telef edildiğini görmüş. Belli ki bir hayvanın işi...

Gitmiş yeni gelen komşusuna:

Efendi! Bahçe yerde geçi beslenmez. Onları ya satıp inek al, ya da dışarı salma.”

Diye uyarırken, telef olan lahanalardan birini uzatmış:

Al! Bunun da turşusunu kur.” Demiş.


Bir iki gün sonra tekrar lahanaların yanına gitmiş. Yine bir-kaç lahana telef...

Bu defa hışımla gitmiş komşusuna:


- Efendi, Efendi! Senin geçiler benim nahnalarda (lahanalarda) yine telefat yapmış. Yazık değil mi?

- Nerden bilirsin bizim geçiler olduğunu?

- Yahu! Senden başka geçisi olan mı var?

- Nerden bilirsin geçi olduğunu?

- La havle...

Muhtara şikayete gitmiş. Bir şey değişmemiş. Tekrar komşusuna gitmiş:

Efendi! Zararımı öde...” Demiş demesine de...

Komşusu hem kel hem fodul. Hak-hukuk bilmediği gibi edepsiz de... “Hass’tir!” çekmiş Feti Gakkoya.

Naçar, ahır-damına dönmüş. Başlamış kara-kara düşünmeye.

Hak tanımaza gücü yetmeeez, önündeki Kışa dermanı yetmez.

Birden; “Ulan ben de senin...” deyip ayağa fırlamış ve gece vakti lahana tarlasının yolunu tutmuş. Tarlada çeperin dibine çömelip beklemeye başlamış.

Bir saat geçmiş geçmemiş, komşunun keçileri lahana tarlasına sökün etmiş...

Feti Gakko atılmış ve keçilerden birini bacağından yakalamış. Hem telef olan lahanaların hem de yediği “Hass’tir!” in acısını çıkartacaktır. Keçinin ırzına girerken hayvan can havliyle:

- Beeeeeee!

Diye bağırmış.


Feti Gakko şöyle demiş:

- Nahnaya geldi mi “Kıt-kıt”; şeye geldi mi “Beeeeee!”... Ya nasıl mı ya; di dayan daa...

 
Toplam blog
: 141
: 926
Kayıt tarihi
: 30.04.07
 
 

Türk san'at müziği dinlemeyi, okumayı, yazmayı ve paylaşmayı seviyorum. Kamudan emekli inşaat mühend..