- Kategori
- Yoga / Meditasyon
İki haftadır nerelerdeydim?
Farkındayım... İki haftadır yogayla ilgili yazılarıma ara verdim. Araya Kurban Bayramı girdi. Birçok insana göre, bayram demek aileyle birlikte zaman geçirmek ve uzun zamandır görmedikleri kişileri görmek demek. Hele ki Kurban Bayramı demek, din gereği küçükbaş ve büyükbaş hayvanları kesip, etlerin birazını dağıtıp birazını da mideye indirmek demek. Benim için, bayram demek "tatil" demek. Kurban Bayramı ise "kâbus" demek. Bayram amaçlı hayvanların acı çekerek katledilmesine gönlüm razı gelmiyor. Neyse konumuz bayramları ya da Kurban Bayramı'nı tartışmak değil. Dedim ya benim için bayram "tatil" anlamına geliyor diye. Hele ki bu bayram hafta sonlarıyla birleşince tam on günlük bir tatil haline geldi. Ben de eşimle birlikte soluğu en sevdiğimiz tatil beldesinde aldık. İşte bu yüzden iki haftadır yazılarıma ara verdim. Bu bir bahane mi? Hayır, elbette değil. Gönül isterdi ki orada da yazmaya devam edeyim ama eşimle uzun zamandır böylesine uzun tatil yapamamıştık. O yüzden de ben yazılarıma ara verdim. Ne de olsa yoga, özgürlük demek değil miydi? Ya da yoga zihin, beden ve ruh birliği ve beraberliği değil miydi?
O tatil beldesindeyken, sonbaharın son sıcak günlerini yaşarken, güneş havada parıldarken ve deniz masmavi gözlerimin önünde dururken gel de yazı yaz. Olacak iş değildi. Olmadı da zaten.
Yoga, aynı zamanda esneklik demek değil miydi? O halde, ben de esnek davranıyordum. Zihnimi bir türlü toplayıp yazı yazma havasına giremiyordum. Aslında aklımda bir sürü konu vardı yazıya dökebileceğim. Gerek yoga asanaları ve pratiği ile ilgili olsun gerekse yoga felsefesiyle ilgili olsun. Ama zihnimi toplayıp, bilgisayarımı açıp bunları yazıya dökemiyordum. Demek ki, esnek olmam gerekiyordu. O an, ruhum, zihnim ve bedenim yazı yazmaya hazır değildi. Ben de yoganın, esneklik ve özgürlük ilkelerini uyguluyor ve canım o an ne yapmak istiyorsa onu yapıyordum.
Bırakın yazı yazmayı, bir türlü yoga da yapamıyordum. Aslında diyorum ya, vakit boldu. Fakat zamanımı eşimle geçiriyordum. Yaklaşık iki senedir ilk defa bu kadar uzun bir tatil yapıyorduk birlikte. Sabahları, saatle uyanmıyorduk. Bedenimiz ve ruhumuz ne zaman kalkmak istiyorsa, o zaman kalkıyorduk. Sonra mükellef bir kahvaltı bazen evde bazen de dışarda. Eğer evde kahvaltı ediyorsak, kahvaltıdan sonra bisiklete biniyorduk. Sahil yolu boyunca pedal çeviriyorduk. Eğer dışarda kahvaltı edeceksek, bisikletlerimize atlıyorduk ve kafamıza göre sürüyorduk bisikletleri. Kafamıza yatan bir yerde de kahvaltı ediyorduk. Özgürlük bu olsa gerekti.
Öğleden sonraları da arabayla çevre beldeleri geziyorduk. Nerede akşam, orada sabah misali. Özgür ve mutlu. Canımız ne istiyorsa, onu yaparak... Çok da huzurluyduk. Galiba "kafamıza estiği gibi" bir tatile ihtiyacımız varmış ikimizin de...
Yogaya gelince, dedim ya bir hafta boyunca "yalan oldu." Bedenim istiyordu istemesine, hele ki uzun bisiklet turlarından sonra. Özellikle bacaklarımın önündeki ve arkasında kaslar (hamstring ve kuadriseps kasları) ile dış kalça ve kasık kasları gerginleşiyordu. Esnemek istiyorlardı. Resmen konuşuyorlardı benimle. Ama zihnim ve ruhum onları dinlemiyordu. Eee haliyle de, ruh, beden ve zihin bir olmayınca da, onları esnetmek ve rahatlatmak yalan oluyordu. Ne olursa olsun, o anki "gerçek" buydu. "Satya"m (gerçekliğim) buydu ve bunu kabul etmeliydim. Eğer bu gerçeği reddedersem ve yoga pratiği yapmakta ısrarcı olursam, yaptığım asanalar ve pratik ne bana faydalı olurdu ne de beni rahatlatırdı. Önemli olan, o anki "gerçeğimi" "kabul etmem" ve ona uygun ve uyumlu yaşamamdı.
Meditasyona gelince, her yer meditasyondu benim için. Bisiklete binerken, duygu ve düşüncelerden arınan zihnim... Denize bakarken, boşalan zihnim... Bir yudum içki içerken, güzel bir meze yerken, o an bedenimle, zihnimle ve ruhumla orada olmam... Her yer meditasyondu ve huzur doluydu benim için.
Dedim ya, yoga, özgürlük demekti benim için. Yoga, birlik ve bütünlük demekti benim için. Yoga, esneklik demekti benim için. İşte tüm bu sebeplerden dolayı, ben bu tatilde istediğim gibi, içimden geldiği gibi yaşadım. Ruhum, bedenim ve zihnim tam bir uyum içindeydi. İki haftadır da yazı yazmıyordum bu yüzden. Yazı yazmak istemiyordum ve bu "gerçeği" de "kabul etmiştim." Şu an, yaşadığım şehre geri döndüm. Tabii ki yazılarıma da... Çünkü artık, zihnim, bedenim ve ruhum dinlendi ve huzur buldu. Artık yoga pratiğimi, düşüncelerimi ve deneyimlerimi sizlerle paylaşmaya kaldığım yerden devam... Yazı yazmayı da özlemişim zaten... Bazı şeylerin kıymetini anlamak için, belki de biraz ara vermek ve biraz uzak kalmak gerek. Kim bilir?