Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mayıs '19

 
Kategori
Siyaset
 

İki İhtimal Var

İstanbul seçimlerinin üzerindeki gölge sürüyor. Bir taraf seçimlerin şaibeli olduğunu, oyların çalındığını iddia ediyor, diğer taraf ise YSK’nın kararını hukuksuzluk olarak görüyor ve bu kararın mağduriyet yarattığını beyan ediyor.

Açıkçası seçimlerin şaibeli olduğu iddiasına katılmıyorum. Bu konuda AK Parti’nin Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ile aynı fikirdeyim. Türkiye’de kim “Sandıkta hile yapılıyor,, diyorsa bilin ki kaybetmiş, kaybetmesine bahane arıyordur! Ancak şaibe iddiaları ve YSK’nın ilginç kararı başka bir yazının konusu. Geçelim…

Belli ki seçimleri uzun bir süre daha konuşacağız… Toplumda büyük bir yankı oluşturmasından, siyasilerin söylemlerini şekillendirmesinden ve her daim gündemde olmasından anlaşılıyor ki İstanbul seçimi Türkiye’nin uzak siyasi geleceğini de şekillendirecek. Önümüzde iki ihtimal var:

1- Ekrem İmamoğlu’nun seçimleri yeniden kazanması ve sandıktan başarıyla çıkması,

2- Ekrem İmamoğlu’nun seçimleri kaybetmesi ve İstanbul’un yeniden iktidar partisine geçmesi

Fark ettiyseniz ikinci seçenek Binali Yıldırım’ın kazanması değil, Ekrem İmamoğlu’nun kaybetmesi…

Çünkü

Binali Yıldırım seçimi kazansa da kaybetse de Türkiye’nin geleceği açısından belirleyici bir rol üstlenmiyor. Türkiye’nin altmış dördüncü kabinesinde Ulaştırma Bakanı, yirmi yedinci ve son Başbakanı ve son olarak da yeni sistemin ilk TBMM Başkanı olan Binali Yıldırım, artık yalnızca bir yardımcı oyuncu… Kendi iyiliği ve saygınlığı açısından bu yeni durumu bir an önce fark etmesi gerekiyor.

Peki…

EKREM İMAMOĞLU KAZANIRSA NE OLUR?

Bilindiği üzere AK Parti, belli bir yaş ve üstünün partisi. Gençlerin oyunu bir türlü alamıyor. Zaten en şikayetçi oldukları konuların başında da bu geliyor. Gençlerin ilgisini çekebilmek, onları kazanabilmek için çeşitli platformlar aracılığıyla projeler üretiyorlar. İlk Oy Hareketi bu platformlara örnek olarak verilebilir. Nitekim AK Parti gençler arasında yalnızca küçük bir kesimden oy alabiliyor…

Çünkü

AK Parti gençlerin sosyolojisini anlamak konusunda yetersiz kalıyor. Dine dayalı -genellikle mahalle baskısı şeklinde ortaya çıkan- söylem ve uygulamalar gençleri ateizme, agnostisizme ve deizme itiyor. Din eğitiminin yanı sıra AK Parti’nin ideoloji okulu olarak işlev gören İmam Hatip ortaokulu ve liseleri öğrencileri dine yaklaştırmak yerine dinden uzaklaştırıyor. Dindar nesil söylemiyle yola çıkan AK Parti, seküler bir nesil yetiştiriyor. Öncelikle bu gerçeği görmeleri lâzım. Gerçek amaçları dindar bir nesil mi yetiştirmek, yoksa partisine potansiyel üye mi yetiştirmek… orası da ayrı bir tartışma konusu!

31 Mart seçimlerinde AK Parti’ye neredeyse bütün büyükşehirleri kaybettiren olguların başında şüphesiz ekonomik sorunlar geliyor… ancak AK Parti hükümetinin içinde doğan, büyüyen neslin değişim ve dinamizm isteği de bu kaybedişin en güçlü etkenlerinden biri. Bu gerçek yadsınamaz.

Sürekli umutsuzluk hissiyatıyla boğulan, gelecek kaygısı duyan gençlerde Erdoğan’ın asla kaybetmeyeceği düşüncesi hakimdi. 31 Mart seçimlerinin gençlerin üzerindeki bu algıyı kırdığı rahatlıkla söylenebilir. İstanbul seçiminin iptali dahi bunu değiştiremez! Seçim kaybedildi bir kere… O iş artık eskisi gibi değil.

Görünen o ki muhalefet gücünü bu değişen algıdan alıyor. Yavaş yavaş esen değişim rüzgârının zaman içerisinde fırtınaya dönüşeceğine inanıyor.

Mümkün mü?

Küçük bir ferahlık hissi yaratan bu değişim rüzgârı henüz muhalefet partilerinin, özellikle de CHP’nin içerisinde yaşıyor. İlk önce CHP’nin kendisi de bu rüzgâra teslim olmalı ve farklı kesimlere hitap edebilecek politikalar üretmeli… Eğer CHP bu değişim rüzgârına karşı koymazsa ve ona ayak uydurabilirse rüzgârın fırtınaya dönüşmesi işten bile değil! Zaten rüzgâr bu potansiyeli kendi bünyesinde taşıyor. Ekrem İmamoğlu ise bu potansiyelin adı olarak ön plana çıkıyor.

Ağırlıklı olarak muhalefet söylemine yansıyor olsa da AK Parti’ye göre de 23 Haziran seçimleri Ekrem İmamoğlu ve Recep Tayyip Erdoğan arasında geçecek. Eğer İstanbul seçimini yeniden Ekrem İmamoğlu kazanırsa, her şeyden önce, Erdoğan’ı yenmiş olacak.

Henüz kendileri bunu görmeyi reddetse de AK Parti'nin çatırdadığı gün gibi ortada. Farkında değiller ve farkında olmayı da reddediyorlar… Bakın, AK Parti’nin CHP’den başlıca farkı, oybirliğiyle hareket edebiliyor olmalarıydı. Parti, kendi içerisinde farklı sesler çıkarsa da dışarıya karşı her daim tek bir sesle hitap edebiliyordu. 31 Mart seçimlerinin ardından bu özelliğini iyiden iyiye kaybettiler… Parti içerisinde muhalif sesler yükselmeye başladı.

Bunun haricinde

AK Parti’nin ilk iktidara geldiği dönemden itibaren belli bir zaman dilimine kadar insanların gönüllerine girmeyi, onları sevgiyle kazanmayı başardığı rahatlıkla söylenebilir. Bu özelliklerini de çoktan kaybettiler! Artık AK Parti hükümeti bir korku imparatorluğuna dönüşmüş durumda… Gücünün büyük bir kısmını korkudan kaynaklı yanında yer alan kişi ve kurumlardan alıyor!

Ekrem İmamoğlu’nun seçimi yeniden kazanması durumunda ilk önce parti içerisindeki muhalif sesler daha da yükselmeye ve zaman içerisinde partiden ayrışmaya başlayacak… ardından Erdoğan’ın yenildiği algısı AK Parti içerisinde giderek güçlenecek ve korkudan kaynaklı partide yer alanlar bir bir partiden ayrılacaklar…

Eğer seçimi Ekrem İmamoğlu kazanırsa… AK Parti zaman içerisinde çok büyük bir çözülme yaşayacak.

Peki…

EKREM İMAMOĞLU KAYBEDERSE NE OLUR?

AK Parti’nin beka kavramı üzerine inşa ettiği seçim kampanyası toplum kanadında beklediği karşılığı bulmadı. Kampanya sürecinde kullandıkları dilden, takındıkları tavra kadar büyük hatalar yaptılar. Hem de hata üstüne hata… Bu hatalardan en büyüğü İstanbul seçimleri olarak yorumlanabilir.

Çünkü

AK Parti’nin itiraz gerekçeleri, kendi seçmeni noktasında dahi yetersiz kaldı. Seçmeninin büyük bir kısmını ikna edemedi… Alternatifleri yeterli göremediğinden kaynaklı olarak AK Parti’ye oy atan ve partisiz seçmen olarak tanımlanabilecek belirleyici rol üstlenen bir kesimi de bütünüyle kaybettiler… Bu süreçte Ali İhsan Yavuz; başarısız kriz yönetiminin, hata üstüne hata dolu parti politikasının silüeti oldu… Parti içerisindeki kimliğini hataların yüzü bağlamında inşa etti.

AK Parti gerek 31 Mart öncesinde gerekse de sonraki süreçte kendi elleriyle bir lider doğurdu, o lidere bir şekil verdi ve o lideri geliştirdi… Toplumun büyük bir kısmı için Ekrem İmamoğlu önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ı yenebilecek yegâne aday. AK Parti bu gücü, büyük bir mağduriyet yaratarak, kendi elleriyle rakibine verdi…

Dünkü yazımda (14 Mayıs 2019) ayrıntılarıyla değinmiştim. Yeniden uzun uzadıya değinmeye gerek görmüyorum… Yalnızca şunu söyleyebilirim ki politik anlamda doğan bir mağduriyet, iktidarı getirebilecek güçlü bir silahtır. Bu mağduriyet, AK Parti’ye oy atan -partiye körü körüne bağlı olan azınlık dışında- seçmenin içerisinde büyük bir infial yaratacak. Bu infial, muhalefetin politikalarına da bağlı olarak, büyük bir çözülüşün nedeni olacak gibi duruyor…

O halde

Ekrem İmamoğlu kazandığı takdirde parti içerisinde başlayan ve çözülmeye kadar giden sürecin, Ekrem İmamoğlu kaybettiği takdirde ise tabanda başlayacağı ve yine çözülmeye kadar varabileceği rahatlıkla söylenebilir…

ZİRVE’NİN İNİŞİ

Ne kadar dik ve yüksek olursa olsun her rampanın muhakkak ki bir de inişi vardır. Zirveye yükselmiş olmak aynı zamanda aşağıya doğru bir hareketin de ilk habercisi… Asıl mesele iniş aşamasında arabayı kontrol edebilmek. Yavaş ve dikkatli bir şekilde, tüm kontrolü sağlayarak inmek de var paldır küldür rampadan uçmak da… Hangisi olacağı şoför koltuğuna oturanın direksiyona ne kadar hâkim olduğuyla ilgili!

YSK’nın iptal kararı ilk bakışta AK Parti’ye yaramış gibi gözükebilir ancak öyle değil… Üzerine kafa patlatıldığında bu kararın AK Parti için bütünüyle olumsuz bir senaryoya dönüştüğü açıkça görülüyor. En azından mevcut konjonktürde durum tam olarak böyle…

Bir önceki nesil AK Parti’nin iktidara gelişiyle büyük bir değişim sürecine tanıklık etmişi. Görünen o ki şimdiki nesil de büyük bir değişim sürecine tanıklık edecek… Umuyorum direksiyonu tutan el işinin ehlidir!

Belli ki çok kritik günler bizi bekliyor…

 

 
Toplam blog
: 3
: 117
Kayıt tarihi
: 09.05.19
 
 

İstanbul Üniversitesi, Sosyoloji ..