Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İki keçiyi güdemeyene, sorumluluk verirsen !...

İki keçiyi güdemeyene, sorumluluk verirsen !...
 

net'ten...


Devletin önemli mevkileri, donanımlı, sosyal, birikimli, empati gücü yüksek, zeki ve becerikli; ruhsal durumu sağlıklı insanlara teslim edilmelidir.

Binlerce yıl öncesinden günümüze akıp gelen deyimler, atasözleri, darb-ı meseller, mecaz-ı mürseller uzun deneyimler sonucu söylenmiştir.

Tecrübe hayatta yenilen kazıkların bileşkesidir.

Tarihi olaylardan ders almayan aptalların başına aynı olaylar tekerrür ederek gelir.

Aptalın, delinin ipiyle kuyuya inenlerin, sağsalim kuyudan çıktıkları görülmemiştir.

Eşeğini sağlam kazığa bağlamayanların, eşek elden gidince, komşusuna,' hırsızsın!' deme hakkı yoktur.

'İki keçiyi güdemeyen adam.'sözü neden söylenmiştir?

Dağda iki keçiyi gütmek zor bir iş değildir... Çoban, yan gelip yatıp kavalını çalarken, keçiler akıllı akıllı otlanır.. Akşam olunca da çobanın önünde uslu uslu ağıllarına dönerler.

O çoban, keçileri ite, hırsıza, kurda kaptırırsa eğer, bir daha çobanlık makamına gelemez.

Bu söz söylendiğinde, üniversitede görev yaptığım ilk yıllar aklıma gelir.

12 Eylül İhtilali  öncesinde,yüksek okullarda korkunç bir kargaşa ve eğitimsizlik yaşanıyordu.

Demirel'in, MC Hükümetleri, 'yasak savma mukabilinden kurdukları ' sözde yüksekokul olan Mektuplu Öğretim 'isimli eğitim curcunasına karşılık, Ecevit iktidar olduğunda ise, Yay-Kur adı altında benzer  ucube bir açıktan öğretim(?) faciası yaşanıyordu...Her iki eğitim(?) sistemsizliği sonucunda birçok naylon yüksekokul öğrencisi, adam gibi bir eğitim görmeden(Çoğu da okula bile gelmeden ) mezun (?)edilmişti...

O günlerde, hergün onlarca insanın anarşi nedeniyle katledildiği ülkemizde, 12 Eylül İhtilali ile birlikte,aniden bir sessizlik hakim olmuş... Kurtlar, canavarlar, hemencek kuzu postlarını giyivermişlerdi.

Katil-masum; kurt-kuzu-keçi birbirine karışıvermişti.

Uzaktan eğitim (?)modelleri rafa kaldırılmış; YÖK kurularak,anarşi yıkımından en çok nasibini alan  eğitim enstitüleri,önce iki yıllık yüksek okul yapılmış. Ardından da bu öğretmen yetiştiren (?) bu tip uyduruk baraka okullar, masa başında, bir gecede, dört yıllık fakülteler (?) haline getirilivermişlerdi.

Benim daha önceden görev yaptığım ve Ankaranın öğretmen yetiştiren tarihi bir eğitim enstitüsü de (Daha önceleri hak ekmesine rağmen) bir gecede, dört yıllık fakülte oluvermişti.

.............

Bu fakültenin adı altında, adını da önemli bir devlet büyüğümüzden alan büyük bir üniversite kuruluvermişti. Üniversiteye aceleyle, bağlanan Anadolu'daki birçok yüksekokul ve eğitim enstitüsünün eski öğretmenleri, yöneticileri, bir gecede,' Bedavadan akademiik cüppeliler kervanına ' katıldıklarının farkında bile değillerdi... Bu panik içinde, komşu illerin birinde  bir yüksekokulun merkeze bağlanmamış ve muallakta kaldığını öğrenip bildirdiğimde, YÖK, Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında, bu okulu kendine bağlamış olmasını hiç unutamam.

.............

Şimdi sadete gelelim...

İşte o, merkeze bağlanan Anadolu Fakültelerine bağlı yüksekokullardan  (?) ikisine öyle müdürler atanmıştı ki !..Duyduğumda nutkum tutulmuştu... Daha önce bakanlıkta birim müdürlüğümde, bana bağlı daktilo memuru olarak çalışan ve 'İki keçiyi verseniz güdemeyecek olan' beceriksiz adamlar,bu okullara müdür olarak atanmışlardı... Bunlardan birini yabancı dil sınavında, kopya çekerken yakalayan ve salondan atan, doçent arkadaşımı da bu niteliksiz adamın  emrine vermişlerdi.

Kağıt üzerinde kurulan diğer üniversitelerde aynı garabet yaşanıyordu... YÖK'te, üniversitede adamını bulan jet hızıyla,enstitülere uğramadan master -doktora(?)yaptırılıyor;ardından da önemli mevkilere atanıyorlardı. Sol görüşlü ve eserleriyle tanınan,öğretim üyeleri 1402 sayılı uyduruk yasayla anarşist ilan edilip fakültelerinden hızla uzaklaştırılırken, sağ görüşlü (?) olan ve 'işini bilenler ' de 'kurt dumanlı havayı sever' misali sinsice fakülte müdürlüklerine ve dekanlıklarına getiriliyordu.

....

Çok kısa sürede tanıdığım bu iki beceriksiz müdür (?) görev yaptıkları yüksekokulları, akademik ve sosyal vasıflarından uzaklaştırıp belli siyasi taraftarların kalesi haline getirmişlerdi...

Kulakları çınlasın,Sayın Hasan Pulur, bu yoldan naylon ünvanlara sahip olup öğretim üyesi vasfıyla siyasete atılan ve değişik sağ iktidarlarda gemisini yürütüp Eğitim Bakanlığına kadar uzanan zatın, bir başarılı (?)akademik yürüyüşünün panoramasını çıkarıp,1987'de,  ilgili şahsa yönelik yazısında, zatı muhteremin akademik yolsuzluğunu belgelerle açıklamıştı...Muhatap olan şöhretten ise,ne bir tekzip ne de bir karşı açıklama gelmemişti.

............

Diğrer iki kahraman ve beceriksiz müdürümüzün bugün hangi mevkileri işgal ettiğini açıklasam çok da şaşırmayacaksınız..Çünkü, bu iki keçiyi güdemeyenler; ama hazineyi iyi cukkalayanlar, çevremizde o kadar çoğaldı ki hiçbir şeye şaşıramaz olduk.

..........

Atatürk'ün en büyük hasletlerinden biri, kariyere ve kaliteye önem vermesiydi ve öngörüsü çok yüksek bir liderdi.

Atatürk,Ortadoğunun nasıl bir bataklık olduğunu, tüm ekiplerine anlatır ve bu yöreden, sürekli  uzak kalınmasını salık verirdi.

Bu ülke ve yöneticileri ATA'sını dinleyerek yıllarca, yurttaşlarımızı bu keşmekeşin içine sokmadılar.

Ne zamanki 'İki keçiyi güdemeyenler' yetki sahibi oldular.. İşte,Güneydoğu  sınırlarımız o günden beri 

'kevgire ' döndü...

'İki keçiyi güdemeyenlerin ' aldıkları kararlarla (?) iç ve dış siyasetimiz allak-bullak oldu...

Yıllar boyu,masum inlerce insanımızın teröre kurban verilmesi ve en son Reyhanlı katliamları bu beceriksizliklerin ürünüdür.

Şimdi açıklamalar yapıp hamasi nutuklarla suçluların yakalandığı vs. açıklanıyor..

Adama sormazlar mı?.. Koca koca bomba yüklü araçlar sınırlarından içeri girerken 'Moko prens mi almaya gittiniz ?..

Sınırlarına set çekme konusunda (Sırplardan kaçan Bosnalıları almayan ) İtayla kadar, mültecilere karşı vatanlarını koruyan Yunanistan kadar olamadık mı ?..

Bir devlet,sınırlarını koruyamazsa devlet midir ?..

Bu bahane ile Suriye ile bir savaş olursa, akacak kanın yine guraba çocuklarının kanı olacağı malumdur...

Daha beteri olmaz umarım...

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..