Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '08

 
Kategori
Hayvanlar Alemi
 

İki kedinin hikayesi

İki kedinin hikayesi
 

Benim M.Blog yazılarımı takip eden Almanya’daki yeğenim geçen gün telefonda heyecanlı bir şekilde “Enişte bunu mutlaka yazmalısın.” diyerek yaşadığı bir olayı anlattı.

2 yıllık evli olan yeğenim eşiyle beraber, evlerine bir kedi almak üzere Almanya’da evcil hayvanların satıldığı ve “Hayvan evi” olarak adlandırdıkları dükkandan bir kedi almışlar. Tabii Almanya’da buralardaki gibi sokaklarda gezen sahipsiz hayvan olmadığından evcil hayvanlar ancak bu gibi yerlerden alınıyormuş.

Bir hafta kadar sonra, belediyeden bir görevli ile bir hayvan psikologu yeğenimin evine gelerek kedinin evde mutlu olup olmadığını kontrole gelmişler. Kontroller sonunda kedinin evde çok mutlu olduğu ortaya çıkmış. Yeğenim kedi o kadar mutlu ki, geldiğinden beri bayağı da kilo aldı diyor.

Almanya’da hayvanlar psikologlarla kontrol edilirken aklıma bizim sokakta yaşayan kedi, köpek gibi başıboş hayvanlarımız geldi. Hayvan sevmeyenler dışında, bir hevesle aldıkları evcil hayvanları ve yavrularını gittikleri yazlıklarda sokağa bırakan kişilere de etrafta çok sık rastlıyoruz.

Yazlık yerlerde kalan hayvanlar, kışları beslenme sorunları yaşıyorlar. Kuru ekmek bulmaları bile zor oluyor. Geçen yıl bir yazlık yeri olan Çınarcık belediyesi yetkililerle bu konuyu konuştuğumda kendilerinin bir hayvan barınağı kurduklarını fakat hayvanlarla ilgilenecek personel olmadığından barınağın atıl olarak durduğunu söylediler.

Otomobilimin bagajında kediler için her zaman kuru mama bulundururum. Yazları yürüyüşe çıktığımızda da elimizde mutlaka içinde kedi maması bulunan ufak bir torba bulunur. Etrafta bizim gibi hayvan severlere de sık sık rastlamak mümkün oluyor.

Geçen yaz başında bizden önce Çınarcık’a giden çocuklar bir yavru kedi bulmuşlar. Artık birileri mi bırakmış, yoksa yavru kedi annesini mi kaybetmiş? Bilemiyorum. En fazla 1 aylık olan yavru kediyi çocuklar sütle beslemişler. Biz geldiğimizde ise kedinin bakımını bize havale ettiler. Daha sonraki günlerde kedi mamaları, balık ve etle beslediğimiz yavru kedi kısa zamanda bize alışmıştı. Çocukların adını serseri koydukları erkek yavru kedi bize o kadar alışmıştı ki, sadık bir köpek gibi biz çay bahçesine gittiğimizde bizimle birlikte geliyor ve bizimle birlikte dönüyordu. Gündüz güneşte otomobilin üzerinde uyuyor, aşağı indiğimizde peşimize takılıp, caddeye çıkmasın diye ona mama verip, oradan aceleyle uzaklaşıyorduk.

Bir gün elimizde mama kalmamıştı. Sabah ekmek almaya gittiğimde yavru kedi karşıma çıkınca ona karşı kendimi mahcup hissettim. Benimle birlikte bakkala kadar geldiğinde ona vermek için bakkaldan salam aldım. Bakkal da hayvan sever biriydi. Bu da benden hediye olsun diye bir miktar salam da o verdi. En azından mama alana kadar kedinin üç günlük yemeği hazırdı. Salamların bir kısmını da akşam verdim.

Ertesi sabah bakkala giderken yine elimde kediye vermek üzere bir miktar salam vardı. Her zaman bahçe kapısında beni karşılayan kedi etrafta görünmüyordu. Etrafa bakıp pisi pisi, serseri diye bağırdım ama hiçbir yerde yoktu. Balkondan komşunun biri beni görünce seslendi. Sizin kediyi mi arıyorsun? diye sordu. Ben de evet gördünüz mü? dedim.

- Onu dün gece caddeden hızla geçen bir araba ezdi. Öldükten sonra da birileri çöp konteynerine attı.

Cümlesini duyunca bir yakınımı kaybetmiş gibi üzüldüm. Ne yazık ki bütün kedileri eve alma gibi bir olanağımız yoktu. Ancak sokakta onları doyurabiliyorduk.

Geçen gün yeğenim Almanya’daki kedinin durumunu anlatınca yine bu olay aklıma geldi ve içim bir tuhaf oldu.

 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..