Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '19

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

İki Taşın Arasında Açan Çiçek

Gazanfer ERYÜKSEL
 
  I
“Açacak çiçek iki taşında arasında da açar”… Bu sözü İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın kulisinde Zihni Göktay’dan duymuştum. “Bir iş olacaksa olur…” anlamına geliyordu.
 
Aradan yıllara geçti. Bir akşam tramvay durağında iki taşın arasında parmak kadar bir hurma fideciği gördüm Antalya’da. Körpe yeşil bakıyordu hayata. Hemen fotoğrafını çektim. 
 
Ertesi gün öğle sularında aynı durağa gittiğimde parmak kadar hurma fideciği yoktu. İhtimal sabah sokakları süpüren işçiler öldürmüştü onu…
 
O andan sonra iki taşın arasında açan çiçek üzerine düşünmeye başladım. Açan çiçek sonuçtu… Bu açış nasıl bir sürecin sonucuydu? 
 
Birinci aşama… Rüzgâr bir tohumu iki taşın arasına düşürür. O iki taşın arası yine rüzgârın getirdiği toprak tozlarıyla doludur. Uçup geçerken bir kuş, dışkısını bırakır. Ama o dışkının düştüğü yer, tohumun düştüğü iki taşın arası olmalıdır. 
 
Havanın nemi, yağmur ve güneş… İşte iki taşın arasındaki tohum uç verip çatlamıştır. Bundan sonra nasıl bir hayat süreceği iki taşın nerede olduğuna bağlıdır biraz da. 
 
Bizim evin önündeki kaldırımın köşesinde hanidir bir Ligustrum (Kurtbağrı) vardı. Bir ara hışmına uğramıştı birisinin. Gitti bizim güzel, dedim. Ama inatçı bir bitki Ligustrum… Arsız da diyebilirsiniz… Yine çıktı… Bu kez da güçlü bir gövdesi var. 
 
Doğanın oluş, ölüş ve yaşam mücadelesi bize kendi hayatlarımız için kılavuz kaptan olmaktadır. Her oluş belli şartların sonucudur. Rastlantılar ise sürecin oluş ve ölüş durumunu hızlandıran etkenler. 
 
Hayata sebep-sonuç ilişkisi bağlamında bakmayınca sonuçlar üzerinde debelenip gidiyoruz.   
 
 II
Ateş yakarak etrafında dans etmek, güneşin etrafında dönen gezegenlere öykünmek değilse nedir?
 
 III
Artık biliyoruz ki evrenin %5’, görünür maddeden oluşmaktadır. %25’i göremediğimiz karanlık madde ve %70’i ise görünmeyen karanlık enerji. 
Körebe oynayan çocuklar değilsek neyiz biz?
 
 IV
Satürn, bir diğer ifadeyle Zühal… Güzel şapkalı bir kadını andıran gezegen. Zühal’in bir kadın olduğunu hatırlatmama izin verin lütfen. Görmek/duymak, tanımlamanın ilk eşiğidir.
 
 V
Her şeyi yazabildik mi? Şüphesiz ki hayır! Yakılan kütüphaneler ve kitaplar var bir de…
 
 VI
Harf, bir titreşim ölçüm ibresidir. Ses-üstü parçacığı… Tıpkı ışığın serbest hâldeyken dalga karakteri gösterirken, ölçüm yapıldığında (yazı bir ölçümdür) bir parçacık gibi davranması gibi. Titreşim doğasıdır şeylerin. Her şey bir titreşim yayar etrafına… 
 
 VII
Bi(r) düşlük yer ayırtmıştık
Doğada
Akşam karanfil kokuyordu
 
İlk oluyordu son görülen
Kopyalayarak çoğalan
Bi(r) sonrakine
 
Bi(r) kendini lâkin
Kopyalayamazdı düşler.
 
 
 
Toplam blog
: 227
: 584
Kayıt tarihi
: 16.12.15
 
 

1952 Yılında İstanbul'da doğdu. Pertevniyal Lisesi'ni ve İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akad..