Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '08

 
Kategori
Futbol
 

İki temsilcimize iki uyarı

İki temsilcimize iki uyarı
 

Şampiyonlar Ligi çıtasının ülkemiz adına bu sezon daha da yükselmesini arzu ediyoruz.


Şampiyonlar Ligindeki temsilcilerimiz Fenerbahçe ve Galatasaray, 3. Ön Eleme turu ilk maçlarında rakipleriyle 2-2 berabere kaldılar. Fenerbahçe'nin deplasmanda aldığı bu skor kağıt üzerinde elbette ki bir avantaja işaret eder ancak şahsi kanaatim her iki takımımızın da mevcut skorları birer “uyarı” olarak değerlendirmesi gerektiği yönünde. Bu endişemin nedenini en basit biçimde şöyle anlatabilirim; bu geceden sonra ne “Partizan İstanbul'da gol atamaz”diyebiliyorum ne de “Galatasaray Romanya'da çok gol pozisyonuna girer” yazabiliyorum. Anlayacağınız, skorlar ve rakipler umulandan tehlikeli.

Gecenin sonundaki tabloya baktığımızda enteresan bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Galatasaray evindeki maça 2 ön libero ve tek santrforlu bir sistemle çıkarken, Fenerbahçe deplasmanda tek ön libero ve çift santrforu tercih etti. Sanki bir terslik var değil mi? Aslına bakarsanız bu taktiksel farklara rağmen her iki temsilcimiz de maçlar içinde dönem dönem orta alanları rakiplere kaptırarak oynadılar. Sarı-kırmızılı pencereden bakacak olursak, problemin esas kaynağı Meira-Mehmet Topal ikilisiyle defans önünde oluşturulan bloğun birbirleriyle uyumsuz bir görüntü çizmesi, dahası Mehmet Topal'da gördüğümüz form düşüklüğü. Bu ikili bloğun defansla ileri uç arasındaki köprüyü sağlıklı biçimde kuramamasını maç Boyunca Galatasaray'ın ileriye şişirdiği top sayısından da anlayabiliyoruz. Eh, ilerideki tek santrforun ismi de Nonda olunca bu topların Steaua defansınca alınıp oyuna sokulması çok zor olmadı. Galatasaray ileri ucunda Zigic gibi bir isim olsa bu serseri toplar bir anlam kazanabilirdi ama Nonda'yı da bu konuda suçlamak haksızlık olur. Neticede Kongolu golcü, Arda ile birlikte var gücüyle takımını ipten almaya çalışan iki futbolcudan biriydi.

Yukarıda da bahsettiğimiz Meira-Topal ikilisinin verimsizliğinin en can alıcı sonuçlarından birisi de Galatasaray defansına aşırı yük binmesi oldu. Defans kurgusuna el atıp Emre Güngör'ü sağa Emre Aşık'ı da Servet'in yanına monte eden Skibbe bir anlamda bu dörtlüde geçen sene gördüğümüz ahengi de bozmuş oldu. Zaten genel itibariyle Galatasaray'ın lige hazır olduğunu da söyleyemeyiz. Oysa rakip her hattıyla sezonu çoktan açmış bir görüntüdeydi. Özellikle sağ kanattaki Nicolita, soldaki Toja, gol bölgesindeki Moreno ve Arturo ile birlikte tandemdeki Goian-Radoi ikilisi çok formdalar. Bu sebeple ve üzülerek belirtmeliyim ki, rövanş maçı istenmeyen sonuçlara gebe. Defansın geçen sezonki kurgusuna döndürülmesi ve orta sahada hiç olmazsa Ayhan'ın düşünülmesi sarı-kırmızılılar adına yararlı olur.

Geçtiğimiz yıl hepimizin gururu olan Fenerbahçe ise deplasmanda Partizan'dan gollü beraberliği kopararak döndü. İki ayaklı maçlar serisinde bu skorun avantaj kabul edilmesi doğal fakat sarı-lacivertliler adına ikinci maçın da çok rahat geçmeyeceğini düşünüyorum. Esasen Luis Aragones'in önünde duran problem, iş başı yaptığında Zico'nun önünde duran problemle aynı. Bildiğiniz gibi Zico, problemi santrfor sayısını 1'e düşürerek çözmüştü. Bakalım Aragones'in çözümü nasıl olacak? Hatırlarsınız, Fenerbahçe'nin Budapeşte'de 5 gol attığı maçtan sonra kaleme aldığımız yazıyı “Tereddütlerimizin nedeni orta alandaki gedik ve kaledeki soru işareti.” cümlesiyle bitirmiştik. Kalede Volkan sağlam oldukça transfer düşünülmediği belli ayrıca orta alanda Selçuk'un afili yalnızlığı da iyiden iyiye göze batıyor. Özellikle de top yaparak oyuna çıkma kabiliyetine sahip takımlar karşısında.

Fenerbahçe ikinci yarıdaki oyunuyla avantajlı bir skor elde etti ama sırf bu sebepten ilk yarıdaki teslimiyetçi futbolu göz ardı edecek değiliz. Açıkçası Fenerbahçe karşısında izlediğim Partizan takımı beklediğimden iyi, organize, tabiri caizse taş gibi bir takım. Fenerbahçe'nin oyuncu kalitesi çok daha üst düzeyde olmasına rağmen temsilcimize zaman zaman zor anlar yaşatmayı başardılar. Henüz 8.dakikada Lugano'nun çıkardığı top ile ofsayt gerekçesiyle sayılmayan (ki doğru karar) gole Partizan'ın ilk on beş dakikada bulduğu iki golü de eklersek, sarı-lacivertlilere ikinci maç için “relax” demek mümkün görünmüyor. Fenerbahçe'deki santrfor yapısı gözle görülür biçimde patlama kuvvetinden yoksun. Bu da sonuca gitmek için baskı kurmak, rakibi boğmak gerektiğini akıllara getiriyor. Ayağa oynama konusunda becerikli Partizan takımı ikinci maçta bu bakımdan Fenerbahçe'ye sorunlar yaşatabilir. Ayrıca ileri uçtaki Diarra da ele avuca sığmaz futbol yapısıyla tehlikeli bir kontratak silahına dönüşebilir.

Sarı-lacivertliler adına oyunun dönüm noktasını “ilk yarı sonunda kazanılan penaltı” olarak belirleyebiliriz. Bu dakikadaki penaltıyı ustaca kazanan Alex De Souza aynı zamanda takımın ikinci yarıdaki silkinişine de öncülük etmiş oldu. İkinci yarının genelini sahasında geçiren Partizan takımı, Fenerbahçe'nin başarılı pas trafiğinden olumsuz etkilendi. Maçın son yarım saati ise bir pozisyon hariç Partizan'ın yediği müthiş baskıya sahne oldu. Acaba bu durumda Emre Belözoğlu'nun sahadaki varlığı ne derece etkendi? Ve Emre rövanşta Aragones'in planları içinde yer alacak mı? Bu soruların cevapları Fenerbahçe için son derece önemli.

Farkındayım, ilk maçlardan sonraki bu yazı bardağın boş tarafını anlatan fazlaca pesimist bir analiz oldu. Ama niyetim belli; bardak bir an evvel dolsun, tüm ülke futbola doysun.
 
Toplam blog
: 235
: 717
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Yazar 1976 yılında İstanbul'da doğdu. Tüm eğitim ve öğretim hayatını burada tamamlayarak, 1999 yı..