Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '07

 
Kategori
Mizah
 

İki trilyonunuz olsaydı?

İki trilyonunuz olsaydı?
 

Geçen hafta TV’de son otomobil fuarını izliyordum ve oldukça uçuk rakamların telaffuz edildiği birbirinden güzel ve çekici otomobiller süslüyordu stantları.

Hele iki tanesi vardı ki, bizim rüyalarımıza bile konuk olamayacak kadar lüks ve uçuk fiyatlardaydı.

Birisi Porsche’nin, diğeri isi Mercedes'in son modelleriydi.

Fiyatları ise 2 trilyondu. Öyle her baba yiğidin harcı değil yani.

Bir kıyaslama yapacak olursak bu otomobillerin ilçemiz şartlarında otuz ila kırk daire arası bir rakama tekabül ediyor.

Matematiksel olarak beni bir hayli zorlayan bu otomobil için kimin ne kadar çalışması gerektiğini hesaplamaya çalıştım.

Örneğin, maaşı 6, 5 milyar olan bir milletvekilinin yemeden, içmeden 26 yıl bizzat çalışması gerekiyor. Birde kasko bedelini ekleyecek olursanız 30 yılı bulur herhalde.

Bir asgari ücretlinin ise kaç yıl çalışması gerektiğini ben hesaplayamadım. Kendine güvenip hesaplayabilecek kapasitede bir dahi varsa buyursun, hesaplasın, sonucu bana da bildirsin lütfen.

İşte matematiksel zekâmı bir hayli zorlayan bu otomobiller, ne yazık ki hayallerimi zorlayamadı ve sınıfta kaldı.

Kendi adıma bu otomobile sahip olabilecek 2 trilyonum olsaydı eğer bakın ben ondan neler beklerdim.

Ben ağlayınca ağlayıp, gülünce gülmesini, hiç beklemediğim bir anda ellerinde çiçeklerle, sırılsıklam kapıma gelmesini, ona bağırsam da, kızsam da, küssem de hiçbir şey olmamış gibi ömür boyu beni sevmesini, bir dosta ihtiyacım olduğunda saçlarımı okşayıp beni teselli etmesini, denizde, havada, karada başka hiçbir şeye gereksinim duymadan her şarta ve koşula ayak uydurabilmesini, 180 km hızla alçaktan uçarken polisi gördüğünde bukalemun misali şekil değiştirip polisin hayal gördüğünü sanarak, beni cezadan kurtarabilmesini ve gerektiğinde bir çanta gibi katlanıp koltuğumun altında taşıyabilecek kadar küçülebilmesini beklerdim.

İşte yukarıda saydığım tüm bu nedenlerden dolayı açıkçası çok başarısız buldum bu iki otomobilin yaratıcılarını.

Sonuç olarak artık birçok ürünün modüler olarak üretilip işlevselliğinin artırıldığı günümüz koşullarında bu fiyattaki bir aracın çok daha fonksiyonel olması gerekmezimiydi?

Türkiye'nin koşulları da malum, hele ki Manavgat'ın.

Bu koşulları göz önüne alırsak, böyle bir aracı otoparka veya caddeye bıraktığınızı bir düşünsenize!

Döndüğünüzde aracınızın çevresinde oluşmuş kalabalık bir hayran kitlesi bulabilir ve bu hayran kitlesinin aracınızın orasına burasına çiziktirdikleri ''Hayırlı Olsun'' mesajlarıyla karşılaşabilirsiniz.

Veya yolda 3 dakikalığına park etmiş beklerken frenleri tutmayan bir aracın kurbanı olabilir, neye uğradığınızı şaşırabilirsiniz. Oluşan hasarı da sorgun çamlığını satsanız karşılayamazsınız vallahi.

Olmamış beyler, olmamış! Bir daha bana danışmadan otomobil üretmeyin!...

Tabii ki beni telef etmeyi aklınızdan bile geçirmeden, telif haklarımı ödeyerek!...

8 Aralık 2004 tarihinde yazdığım bir köşe yazım... Umarım zevkle okursunuz!

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..