Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '17

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

İki Yalancı; Zengin Koca Arayan Kadınların Dramını Anlatan Dizi!

İki Yalancı; Zengin Koca Arayan Kadınların Dramını Anlatan Dizi!
 

Bu dizi okullarda ders olarak okutulmalı ve öğrencilere "böyle biri olmayın diye anlatılmalı". Zira İki Yalancı'da zengin koca avlayan kadınlar anlatılıyor.


Hani Duygu karakteri çalıştığı mağazadan kovulup Bodrum'a gidince, kankası Burcu'nun dolduruşuna gelmiş ve o yüzden yalana ortak olmuştu.

Hani Duygu'nun derdi zengin koca bulmak değildi.

Ne oldu da, İki Yalancı 2. Bölüm itibariyle Duygu karakteri, gözü para bürümüş bir kadına dönüştü?

Ne oldu da, Serkan'dan ayrılmasının hemen üzerine, yeni bir zengin sevgili yaptı kendine?

Hayırdır?

Yalanın bini bin para...

Serkan'ı tavlamak için Veli Velioğlu'nun kızı olan Duygu,

Yeni nişanlıyı tavlamak için de, Milano'nun en iyi sanat okulunda seramik eğitimi alan entellektüel bir kadın oluverdi.

Bence İki Yalancı'nın ön jeneriğine "bu dizi gerçek olaylardan esinlenilmiştir" yazılmalı.

Zira bakınız, Müge Anlı ile Tatlı Sert programı.

Konu başlığı; Evleneceğim vaadi ile iç çamaşırına kadar soyulan saf adamlar.

Bu ne arkadaş?

Şimdi bizim Duygu'yu, ana kadın karakter olarak sevmemiz, anlamamız ve özdeşleşmemiz mi gerekiyor?

Peki...

kanal d

İki Yalancı dizisinde garip bir hal söz konusu.

Sanki senaryo yok da, her gün sabah kalkıp gökyüzüne bakıp, havanın durumuna göre bir yer seçiyorlar da,

Oraya uygun, daha önce başka dizilerde tutmuş bir durum hayal edip, oyunculara anlatıp, doğaçlama performansla çekim yapıyorlarmış gibi.

Zira olay desen, dizinin iki bölümünde olmadık şey kalmadı.

Oyunculuklar desen, sahneler arasında tutarlılık yok.

 

Sette şöyle konuşmalar yapılır;

 

"Bak bugün hava mis, bir yerde mahsur kalsınlar olmaz mı? Daha önce yaptılar bunu, tuttu."

"Aklına sağlık... Bildiğim bir koy da var, oraya gidelim. Hem denize de gireriz."

Ha oturduk, düşündük taşındık, ölçüp biçtik yazdık diyorlarsa, o daha fena..

kanal d

 

Şöyle bir iki bölümde olanları başlıklar halinde kısaca hatırlayalım:

Duygu ve Serkan işten kovuldu.

Bodrum'a geldiler.

Barda tanıştılar.

Yalanlar havada uçuştu.

Aşık oldular.

Arabaya arkadan çarpıldı.

Adada mahsur kaldılar.

Serkan'ın kaldığı lüks villanın sahibi geldi ve evden kovuldular.

Duygu ve Burcu'nun temizlikçiye bırakılan kıyafetleri çaldıkları ve giydikleri ortaya çıktı. Kovuldular.

Serkan ile Duygu ayrıldı.

İstanbul'a geri döndüler.

Duygu başka bir zengini avladı ve nişanlandı.

Serkan, Duygu ile nişanlısını cafeye girerken gördü.

Gururuna yediremedi ve Duygu'nun nişanlısının kız kardeşini avladı.

Doğum günü partisinde, Duygu ve Serkan tekrar karşı karşıya geldiler.

kanal d

Birde bunca olayı bölümde nasıl anlattılarsa artık, dizinin yarısında da kolaj görüntülerin altına Türk müziklerini döşeyerek,  klip tadında verdiler.

Bu hareket normalde 13. bölümden sonra konu üretmekte zorlanan senarist taktiğidir ki,

İkinci bölümde bu kaçak yola abanan bir dizi ilk kez görüyorum.

Bunun nedeni; ancak ve ancak , senaryosuz sete çıkan ekibin, eldeki malzeme ile kurguya girdiğinde, sürenin kısa kalması ve aralara klip atarak zaman dolduruyor olması olabilir.

Birincisi; hemen İki Yalancı 2. Bölüm başında, 13. dakika 10. saniyede... Tam üç dakika sürdü.

Bodrum hayatları, Serkan ile Duygu'nun amfi tiyatroda sözde aşklarının başladığı sahnelerden bir demet kolaj verildi.

Sanki on bölüm önce seyrettik de, hatırlamamız gerekiyormuş gibi.

İkincisi; mutfak sahnesi. Tam iki dakika sürdü.

Ver müziği...

Tabi Türk romantik komedi senaryolarında, ana kadın ve erkek karakter mutfağa girip birbirlerine un atmazlarsa, o aşk tam anlamıyla aşk olmuyor. Olamıyor.

Biz Türkler'in böyle bir fantezisi var.

Üçüncüsü; tekne sahnesi ki kendisinin ufacık bir parçasını yukarıya ekledim. İki buçuk dakika sürdü.

Dördüncüsü; ayrılık sahnesi.

Daya Sezen Aksu'yu...

Tamı tamına 3 dakika 23 saniye...

Vay vay vay, senaryo yazmak ne de kolay...

Daha ikinci bölüm yahu, yapmayın, ayıp, valla ayıp...

Senaryosuz ilerlendiğine kanaat getirmemin bir diğer nedeni de, oyuncuların doğaçlama oyunculuk sergilediğini düşünmem.

Serkan ve Kankası kıyafetleri ile havuza atlarlar.

Çünkü ev sahiplerinin geldiğini düşünüyorlar ve dolayısıyla da saklanıyorlar.

Fena telaşlılar...

Soru: Yakalanmaktan korkan ve saklanan bu iki adam, neden ördeği öttürüyor?

Cevap: Bilen yok.

Oysa; çıtları çıkmadan, illa söyleyecekleri bir şey varsa da, fısıltıyla konuşmaları gerekiyor değil mi?

Yok...

Bizimkiler deve kuşu misali kafayı gömüyorlar ama beden dışarıda.

Peki...

Bir diğer örnek...

Serkan, Duygu'dan "sen bir yaz aşkısın" diyalogu ile ayrılır.

Tabi Serkan bunu söyleyince, Duygu altta kalır mı?

Kalmaz...

Ne yani; ne olur beni bırakma, ben sana aşığım diye yalvarmasını mı bekliyordu?

O da, "benim de nişanlım var" dedi ve acıyla olay mahallini terk etti.

İki ay sonra...

Sanki bırakan Serkan değilmiş gibi, Duygu'yu İstanbul'da nişanlısı ile görünce intikama bağladı.

Niye?

Bilen yok...

Serkan ne yapar?

Duygu'un görümcesiyle sevgili olur.

Peki...

Bu arada ilk bölümle ilgili eleştirimde de söylediğim gibi, hala karakterler über aptal.

Yüksekten birbirlerine yalanlar söylüyorlar ve hala kimse yalan olduğunu anlamıyor.

Hatta özellikle kendi kendilerine zora sokacak yalanlar söylemekten de geri durmuyorlar.

Sonra bir de vıcık vıcık, garip espriler de cabası.

Kendi aralarında bu esprilerle bir eğleniyorlar, bir eğleniyorlar sormayın gitsin.

Yapaylığın dibi...

Tabi dizide tesadüfler de bolca var...

Olmazsa hakkımız kalır zaten.

Arabaya çarpan ilk bölümdeki gelin damat, bu sefer Duygu ile Burcu'nun annesi ile karşılaştı.

Sonra Serkan, İstanbul'da Duygu ile nişanlısına denk geldi.

Ama İki Yalancı'nın hakkını da yememek gerek, sonuçta iki tesadüfte kalmışlar.

Zira çok daha fazlalarını da gördük.

Ve bir takım düşmeler, burun buruna kalmalar, uzun bakışmalar...

Sonuç mu?

Bence bu dizi okullarda ders olarak okutulmalı, net bildi.

Konu başlığı, çocuklar sakın olan ki böyle biri olmayın...

Sözün özü; İki Yalancı komple hatalı bir mantık üzerine kurulmuş bir dizi.

Basit bir örnek ile açıklayayım;

Mesela Kiralık Aşk'ta Defne para karşılığı Ömer'i tavlamayı kabul etmişti.

Bu, kötü ve ahlaka aykırı bir anlaşma mı?

Evet.

Ama eğer siz Defne'ye bir mecburiyet koyarsanız, o zaman karakterin tutulacak ve desteklenecek bir yeri olur.

Örneğin, Defne'nin erkek kardeşinin borcu gibi.

Örneğin, Binbir Gece'de, oğlunun ilik naklini gerçekleştirmek için gerekli parayı bulma çabasındaki Şehrazat'ın, Onur ile tek gecelik ilişki yaşaması gibi.

Peki İki Yalancı'da ne var?

Zengin koca avına çıkmış, Duygu ve Burcu var.

Ne diyeyim, ellerinize sağlık...

********************************************************

Bu yazıyı videolu izlemek, televizyon, sinema, yaşam, patiler, ilişkiler ve sokaktaki hayat üzerine diğer yazılarımı okumak istiyorsanız, http://www.bibaksana.com.tr adresli bloguma uğramayı unutmayın. :)

********************************************************

Bana ulaşabileceğiniz linkler:

Bibaksana: http://www.bibaksana.com.tr/

Bibaksana facebook sayfası: https://www.facebook.com/bibaksanablog

Bibaksana instagram sayfası: https://www.instagram.com/bibaksanablog/

Bibaksana Twitter sayfası: https://twitter.com/bibaksanablog

Bibaksana Google+ sayfası: https://plus.google.com/+BibaksanaTrblog

Bibaksana pinterest sayfası: https://tr.pinterest.com/bibaksanablog/

Bibaksana linkedln sayfası: https://www.linkedin.com/in/bibaksanablog/

Bibaksana tumblr sayfası: https://www.tumblr.com/blog/bibaksana

 

 

 

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..