Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '07

 
Kategori
Blog
 

İki yüz bin (200.000) kere okununca...

İki yüz bin (200.000) kere okununca...
 

22/12/2006 Tarihinde yazmış olduğum “yüz bin yazımı” belki hatırlayan okurlar olacaktır. O günlerde, Milliyet Blog’ta yazmaya başlayalı yaklaşık altı ay olmuş ve bu zaman zarfında yüz bin defa okunmuş olmayı başarmıştım. Tabi bu bir başarı ise.

Bugünlerde ise o dönemdeki yüz binlik okunma sayısının üzerine bir, yüz bin daha ilave edebilmenin mutluluğunu yaşamaktayım. Bu sefer, yaklaşık üç buçuk aylık bir zaman diliminde gerçekleşti söz konusu durum. Yani çok genel bir ifade ile ortalama, bir buçuk katı bir hızlanma, okunma sayılarımda artış sağlama durumu söz konusu. Bu durum da bir başarı mıdır, değil midir, yine tartışılır tabi ki.

İkinci yüz bin dönemimi yaşadığım süreçte Milliyet Blog’ta da malum, pek çok değişiklik oldu. Her şeyden önce blog yazarı sayılarında ciddi bir artış meydana geldi. Yayınlanan blog adetlerinde de tabi, doğal olarak.

Aşk, ilişkiler, aldatma, kıskançlık, karşı cinsi etkilemenin bilmem kaç altın yolu, fal, astroloji, televizyon dizileri gibi konular eskiden de revaçtaydı, son dönemde de bu niteliklerini devam ettirdiler ama özellikle seks ve cinsellik konulu yazılar çok daha fazla yazılır ve okunur oldu. Hatta bazı değerli ve çok üretken blog yazarlarımız, belirgin bir şekilde, yazı konularını, sosyal içerikli mevzulardan malum konulara kaydırdılar. Bu duruma da şaşırmıyor değilim.

Bir keresinde, seks ve cinsellik konularında uzman ve aşırı doğurgan olan bir Hanımefendi yazarımızdan, garabet ve cehalet örneği bir mesaj aldım. O günlerde ben de, üst üste iki ya da üç yazı kaleme almıştım, kendilerinin hususi ilgi alanında. Sanıyorum, sevgililer günü öncesi ya da sonrasındaki günlerdeydi. Tabi ki kendi üslup ve anlayışım çerçevesinde. Ve yazılarım da matematiksel yani rakamsal anlamda iyi okunma seviyelerine erişmişti. Tahmin ediyorum bir miktar da kendisinin, -evlerden ırak- tahtını sallandıracağımdan şüphe etmiş olacak ki “<ı>okunma rekorları kırmanın tadını aldınız, bakalım bundan sonra vazgeçebilecek misiniz, bu mevzuları yazmaktan?” mealinde kışkırtıcı bir tarzla bana döndü. Tabi ki tahmin edeceğiniz üzere kendisine cevap vermek gereğini bile hissetmedim. Sanıyorum kendileri, kendilerinin tarzıyla hiçbir zaman yazmadığımı ve o kulvarda yarışmadığımı, zaten bir müsabaka içinde de olmadığımı, kumaşlarımızın evsafının çok farklı derecelerde olduğunu çok ama çok iyi müşahade edebilmişlerdir.

Bu dönemde, Milliyet Cumartesi Ekleri’ndeki sayfamız “Toyota ile Keşfedin” projesi sonlandı. Bu durum her birimizi ziyadesiyle üzdü. Daha farklı bir formatta, blog yazarlarının seslerini duyurabileceklerine olan ümitlerimiz ise maalesef her geçen gün kırılmakta.

Son dönemde, özellikle birkaç değerli blog yazarının iradeleriyle, Milliyet Blog ailesinin istatistiksel haritaları yayınlanmaya başlandı. Bu durumdan hoşnut olanlarımız oldu, hiç hazzetmeyenlerimiz de az değildi. Ve benim gibi tepkisiz kalanlarımız bir de. Profesyonel meslek hayatım içerisinde matematik ve istatistik ile aşırı haşır-neşir oluşumdan olsa gerek; aynı matematiksel tablonun ya da istatistiksel diyagramın, nasıl da yüz seksen derece zıt açılardan değerlendirilip, yorumlanabildiğini defalarca gördüğüm için bu sıralamalara, rakamlara ve yazı ve tartışmalara hiç itibar etmedim. Rakamlar da kelimeler gibidir. Aynı malzemelerle dünyanın en derin ilan-ı aşkını yapabileceğiniz gibi, en kanlı ve acımasız savaşını da çok kolay ilan edebilirsiniz.

Ve tabi ki benim açımdan, bu ikinci yüz bin dönemimin en kayda değer olayı, Milliyet Blog’ta yazmayı bırakma kararı almış olmam idi. Ancak gelen tepkilerden dolayı (ayrıntısına girmeyeceğim, takip edenler önceki yazılardan gayet iyi biliyorlar süreci) bu kararımdan vazgeçmek durumunda kaldım. Tabi ki tepkilerin nerede ise tamamı olumlu, beni oldukça şaşırtan ve inanılmaz mutlu eden nitelikte idi. Ancak bazı kıymetli yazarların, yazılarında, isim vermeden; ince ince ve müstehzi ifadelerle, tabiri caizse söz konusu durumla, sözüm ona “dalga geçmeleri” beni, bir miktar üzdü. Tekrar yazmaya başlama kararı almamda etkileri olmadı dersem de yalan olur. Bu yazarlarımızın değerlendirilmesini, takdirini ve hangi gönül kapakçığında yer bulacaklarının ekspertizini pek tabi ki bu sayfaların, sitenin okurları layık-ı veçhiyle yapacaklardır, yapmaktadırlar da zaten. Bundan şüphem yok. Ben, kalben ve tüm samimiyetimle söylüyorum ki hepsini çok seviyorum.

“Üç yüz bin” yazımızı kaç ay sonra yazabiliriz? Yazmaya yetecek nefesimiz, okuyanımız ve imkanımız olur mu, olmaz mı? Pek tabi ki bunu zaman gösterecek. Umarım ve dilerim ki “bir milyon kere okununca” başlıklı yazımı da yazabilir ve sizlerle paylaşabilirim, günün birinde.

Milliyet Blog Sitesi, yazar ve okurlarıyla bu ülkede bir ilki başardı. Halen daha, burada yakalanan hava ve atmosfer, seviye ve kalite; başka bir organizasyonda gerçekleştirilememiştir. Bu kazanımlar hassasiyetle korunmalıdır. Bu anlamda herkes elini taşın altına sokabilmelidir. Bu derecede sadık mensuplara sahip gönüllü kuruluş ve amatör yapılanmaların sayısı gerçekten, hiç de fazla değildir, bu ülkede.

Son olarak; Aydın Sevinç yazılarını, “iki yüz bin” kere okuma teveccüh ve zahmetini gösteren tüm okurlara sonsuz teşekkürler ediyorum. Sağlıcakla ve mutlulukla kalınız efendim. Aşk olsun.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..