Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '19

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

İkili İlişkiler

İnsanlar zaman zaman toplumsal hayal kırıklıklarının, beklentilerinin boşa çıkmasının, içsel yenilgilerinin ve bunların yol açtığı yaraların iyileşmesi amacıyla kendi kabuklarına çekilirler. Ve kendilerini her türlü ilişkiden yalıtma sürecine girerler. Bu süreçte kişi, yaşadığı olumsuzlukların nedenlerini genellikle kendisinde aramaz ve bir çeşit savunma mekanizmasıyla, yıpranmışlıklarını dış dünyaya ve ilişkide bulunduğu diğer insanlara bağlar. Bu bir hayal kırıklığıdır aynı zamanda. Bu durum, kişinin artık kendisinin diğer insanlara ve ilişkilere ihtiyacı olmadığı sanısına kapılmasına neden olur. Bu da kişinin kendi özgüvenini yitirmesini, soyutlamasını ve kendisinden uzaklaşmasını beraberinde getirir.

İlişki kurmak değil, onu sürdürmek ve geliştirmektir zor olan. Bir insan hiç tanımadığı bir insan ile çok kısa bir süre içerisinde iyi bir ilişki kurabilir. Ancak ilişkiler zamanla yıpranır. Bu nedenle bir ilişkiyi yeniden ve yeniden sürekli olarak kurmak, onarmak gereklidir.

İlişkiyi bir anda kesmek de zordur. Çünkü insanlar ilişkinin içerisinde birbirlerinden etkilenir ve bağlanırlar. Eğer bir ilişkinin yıpratıcı etkisi giderek artıyorsa en sağlıklı karar -zor da olsa- o ilişkiyi tümden bitirmek olmalıdır.

İnsanların çoğu aslında ilişkide bulunduğu insanları tanımaya çalışmaz. Ve karşılarındaki zaten tanıdıklarını düşünürler. Hep kendilerine haklılık payı çıkararak, ilişkinin kendilerine getirdiği olumsuz etkilerden kurtulmaya çalışırlar.

“Öte yandan, bir ilişki krize girdiğinde, çoğumuz ötekinin davranışlarını olumsuz yorumlama eğiliminde oluruz. Acilen çatışmaya girmek ya da sorunla uğraşmaktansa, büyük genellemeler yapmayı yeğleriz. Bu ise, ilişkiyi düzeltme ve yeniden verimli bir ilişki kurma fırsatına zarar verir.” [La Folette: “Kişisel İlişkiler”, Ayrıntı yayınları, Birinci Basım:Temmuz 1997]

Bazı ilişkiler ise, sürekli geriye dönüşler üzerine kuruludur. Bu geriye dönüş, ise bir kısır döngüden başka bir şey değildir. Bu tip ilişkilerde kişiler sürekli birbirlerinin açıklarını arar ve yıpratırlar. Bu bağlamda, her geriye dönüş aynı süreci ifade etmez. Aksine her geriye dönüş ilişkinin biraz daha sığlaşmasıdır; bu da ilişkide bulunan insanların agresif, saygısızca hareket etmesini ve karşılıklı olarak birbirlerini yıpratmalarına yol açar.

“Soyutlanmışlığın çeşitli şekilleri vardır. Kendilerini toplumdan soyutlayan insanlar az konuşur ya da hiç ağızlarını açmaz, bir kimsenin yüzüne bakmayarak, karşılarındakini ya dinlemez ya da söylediklerine pek dikkat etmezler. En yalınları da içinde olmak üzere tüm ilişkilerinde insanları birbirinden koparıp ayıran bir soğukluk görülür… Kendileriyle başkaları arasına bir uzaklık koymaya çalışmakla dikkati çekerler.” [Adler, Alfred: “İnsanı Tanıma Sanatı”, Say Yayınları, Beşinci Basım:Ocak 1996]

İnsan toplumsal yaşam içerisinde, çeşitli biçimlerde kendisini soyutlayabilir. Toplumsal ilişkilerini sürdüren bir insan, bu ilişkilerinde bakış açılarını sürekli değiştirerek, ilişkide bulunduğu insanları yıpratarak, kendi çıkarlarını daima ön plana çıkartarak, soğuk ve itici davranış biçimleri geliştirerek kendisini soyutlayabilir. İlişkileri bir biçimiyle devam etse bile, bir süre sonra yıpranacak ve soguyacaktır.

İlişkiler insanın beklentilerini karşılamaz çoğu zaman, ikili ilişkilerde insanlar ikili bir bakış açısına sahiptirler. Bu bakış açılarından birisi, karşıdaki kişiyi kategorize etmek, iyi ya da kötü insan olarak değerlendirmektir. Böyle bakış açısına sahip kişilerin ilişkide bulunduğu insanları değerlendirmeleri, kendi kişisel çıkarlarına endekslidir. Kişi daima kafasında, karşısındaki insan hakkında iki yargı taşır, iyi ve kötü. Çıkarları değiştiği anda iyi olarak nitelediği insanı kötü olarak değerlendirebilir. Çünkü kişileri kategorize ettiğinden her iki niteleme de bilinçaltında mevcuttur. Gerçekte ilişkide oldugu insanları kategorize ederek ve kendi kişisel çıkarlarına yönelik olarak onları iyi ya da kötü olarak değerlendiren kişiler, kendi iç dünyalarından da uzaktırlar. Böylesi kişiler aslında kendi içlerinde bencil ve güvensizdir ve ilişkileri de bu nedenle hep karşı taraftan beklentileri üzerine kuruludur. Bizler “iyi” ya da “kötu” degil, iyi ve kötunun karışımından ibaret canlılarız. Ayrıca bu zaten relatiftir.

“Kendini soyutlamada böyle bir bireyin yazgısıyla tüm dünyası saklı yatar. Bu gibi kimselerin ilerlemeye ve uygarlığın ileri adımlarını desteklemeye elverişli bir yanları yoktur.”

Olgun ve sağlıklı ilişki kurma şansı ne yazık ki fazla değildir. Böyle bir ilişkinin kurulması için kişinin kendisini beklentilerden sıyırması, empati yapması, özgüveninin yerinde olması, karşısındaki kişiye, yalnızca sevgiyle değil, ayni zamanda hoşgörü ve saygı çerçevesinde yaklaşması gereklidir. Sevgi elbette çok önemlidir, ancak bir ilişki, sevgi, hoşgörü ve saygı çerçevesinde gelişerek sağlıklı bir ilişkiye dönüşür.

Çoğu zaman taraflardan birisi ya da her ikisi birden bu özelliklere sahip olmadıkları için ilişkiler bozulur. Çoğu ilişkide köprüler yıkılmıştır. İnsanlar köprülerin yıkıldığını görmezlikten gelerek ilişkiyi sürdürürlerse -çünkü bazen çıkarları bunu gerektirir- o ilişkinin öznelere sağlıklı bir iletişim sağlaması mümkün değildir. Bu tür ilişkiler, bir çeşit duymazlar diyaloğuna dönüşür.

Kişisel ilişkiler, insanlara yalnızca başka bir kişiyi tanıma fırsatı vermekle kalmaz, kişinin kendisini tanıması ve kendi davranışlarını ölçebilmesinin olanaklarını da beraberinde getirir. İkili ilişkilerin en önemli özelliği de budur.

İkili ilişkiler, iç dünyamızı yansıtan aynalardır. Elbette görmeyi becerebilirsek…

Kadınlar ne ister erkeler ne ister yaşadıkları ilişkilerinden. Ya da soruyu şöyle soralım. Kadın ve erkeğin bir ilişkideki beklentileri nelerdir. Klasik sorular ama cevapları zor sorular.

Kendinizi dinlediğiniz zaman duyduğunuz cevaplar neler veya partnerinizin kendi adına verdiği cevaplar neler.

Ben duyar gibiyim cevapları.

En başta güven duygusu, özgürlük ve bağımsızlık, değer görmek ve anlaşılabilmek. Bu kelimelerde saklıdır kadının ne istediği. İlişkide güven ARANIR. Bize tam anlamıyla bağlı olduğunu kanıtlayacak davranışlar içerisinde olmasını. Her kadın için detaylarda saklıdır güvende olduğu ilişkinin sınırları. Güven duygusu içinde olan bir ilişki heyecanını da kaybetmemeli. Nasıl olacak peki. Güven içinde olduğun bir ilişkide heyecanın var olması. İşte bu noktada sıradanlaşmamalı. Dolayısıyla içine biraz da kaybetme korkusu katmalı. Her an kaybedebileceğin bir o kadar da güven içinde olacağın ilişki. Ne kadar çelişkili ve zor.

Peki güven içinde olduğun ilişki de özgür olabilir misin? İlişki içinde bireysel yaşam alanlarını belirlerken karşı tarafın sana karşı güven duygusu nasıl gelişecek. Sen bağımsızlığını ilan etmişken sana bağlı kalmasını talep edebilir misin partnerinden. Değer görmek. İnsanın kendilik değeri bir başkasının ona olan davranışlarıyla mı belirlenir. Veya herkesin değer vermeyi gösterme şeklinin farklı olduğunu kabullenmek bu kadar zor mudur. Değerle ilgili kalıplaşmış kadınsal beklentiler. Tek taşlı yüzük ama taşı karpuz büyüklüğünde olmalı veya belirli aralıklarla alınan çiçek. Sevgi kelimeleri içeren ve sık söylenen cümleler. Bir danışanım şöyle demişti değer görme konusunda. 'Aldığı hediyeler söylediği güzel sözler değildi bana verdiği değeri gösteren ne zamanki geçirdiğim rahatsızlıktan dolayı 24 saatten uzun bir süre yemek yiyemedim o da benimle bekledi. Kendini aç bıraktı. Benim için değer görmenin tanımı buydu'. Peki o halde ilişkilerdeki değer görme ve gösterme konusunda artık öğretilen kalıplardan çıkmayı başarmamız mı gerekir.

Anlaşılabilmek. Asıl ve olmazsa olmazı ilişkinin.

Hayattaki en zor işlerden biridir ilişkiyi aynı kalite ve tat da sürdürmek.

İş diyorum ilişkiye çünkü işinizdeki başarıda ne kadar emeğiniz varsa o kadar olumlu geri bildirimler almaz mısınız? Peki sizin için bu kadar olmazsa olmaz olan ve bir insanın gerçekten mutlu olması için şart olan iyi bir ilişkiye ne kadar emek harcadığı ve kafa yorduğu sorgulanmamalı mıdır kişinin? En büyük yatırım zihne yapılan yatırım olduğuna inanırım ben.

Zihnine yatırım yapan insan bireysel gelişimi için yol alırken olgunlaşabilmesi ve farkındalık kazanabilmesi için gerekli olan nedir? Bence ikili ilişkilerdir bu sorunun cevabı.

İnsan gelişiminin büyük bir kısmını ikili ilişkilerin içinde yapar ve yol alır.

Bundan dolayıdır ki yaşadığımız ilişkilere harcadığımız emek çok önemlidir. Harcadığın emeği hak edecek biri var mı diye sormak yerine kendi gelişimim için girdiğim ilişkilerde rolüm ne diye olaya bakmalı. Sevgiliye de bunu yansıtmalı. Yani gel beraber zihnimize ve ilişkimize yatırım yapalım demeli. Bu nasıl olacak derseniz eğer. Bırakın tabularınızı, kurallarınızı anlamsız kıskançlıklarınızı ve güç savaşınızı. Açın yüreğinizden geçen duyguları. Koyun elinizi sevgilinin kalbinin üstüne ve zihninizden ne geçiyorsa paylaşın onunla. Onun da sizinle paylaşmasına izin verin. Olumlu veya olumsuz duygu ve düşüncelerinizi. Korkmayın tek yürek olmaktan, yargılanmaktan ve sorgulanmaktan. Hayatınızdaki diğer alanlara harcadığınız enerjinin çoğunu ilişkinize yönlendirin ve birlikteliğiniz içinde tek yürek olup bireysel olarak nefes alabilmeyi öğretin kendinize...

Sevgiyle kal.

 

 
Toplam blog
: 70
: 1658
Kayıt tarihi
: 06.08.12
 
 

Psikoterapist / Hipnoterapist - Yüz ve Vücut Dili Analisti - Yazar - Gezgin ..