Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '17

 
Kategori
Öykü
 

İkinci el evlilik

İkinci el evlilik
 

ikinci el evlilik


Ahmet’in fabrika vardiyası yeni bitmiş, saat gece yarısını çoktan geçmişti. Kış kendini kapıdan göstermeyi geçip,  iliklere kadar hissedilir durumdaydı. Tüm basın organları, üç gün boyunca karın devam edeceğini sabah, akşam tekrar edip durmaktan yorulmamıştı. Ama ne yazık ki, kar yağışının enkaz gibi bıraktığı, yürümeyi dahi zorlaştıran beyaz yığın kümeleri için, sokak aralarında önlem alınmamıştı. Ya da bu durum Ahmet ve ailesinin yaşadığı orta direk ailelerin sokakları için geçerliydi.

Ahmet makine mühendisi idi, çok iş değiştirmiş, son beş yıldır ancak vardiyalı çalışma usulü bu işi bulmuştu. İş yeri, evine uzaktı ama servis birazcık daha işini kolaylaştırıyordu. Servis, Ahmet’i sabah altıda caddenin köşesinden alıp, vardiyasının olmadığı zaman, akşam dokuzda caddenin köşesine trafikten dolayı anca bırakıyordu. Vardiyalı çalıştığında da, gece yarısı caddenin köşesine bırakıyordu. Evinin sokağı dar olduğundan, işe girerken bu şekilde anlaşmıştı.

Gece yarısı servisten inip, sokağın köşesine yürürken, her zamanki gibi, değişmeyen anılarına doğru alt beyni gezintiye çıktı. Karısı Aylin ile nasıl büyük bir aşk ile evlendiklerinin anı gezintisi idi. Ahmet Üniversite’nin son sınıfında staj yapma zorunluluğundan dolayı, yaz ortasında otobüs durağında beklerken tanışmışlardı. O zamanlar aslında üniversitenin ilk yıllarından beri flört ettiği başka kız arkadaşı vardı. Tam da evlilik arifesine gelmek üzereyken, aniden Aylin’in yeşil gözlerine kalbi yenik düşüp, aşık olmuştu.  Ahmet başına ters bir şey geldiğinde hep düşünür, acaba üniversitede birlikte olduğu kızın ahının bedelini mi ödüyorum diye. 

Kendisi, işçi bir baba ile işçi bir annenin tek oğluydu. Anası da babası da yıllarca O’nun için çalışmışlardı. Zamansızlık, parasızlık Ahmet’i kardeşsiz yapayalnız bırakmıştı. Ailesinin bir taneciği bir defa bile ailesini üzmemişti.  Aylin ise çılgın üç kız kardeşin, en uyanık, ortanca olanıydı. Meslek lisesinin muhasebe bölümünden mezun olup, üniversitede de aynı bölümü okuyunca, babası tanıdık bir şirketin muhasebe bölümüne rahatça yerleştirmişti. Aylin’in babası lise öğretmeni, annesi de belediyede memuru idi. Babası üç çılgın kızı ve takıntılı karısının geçim kaynağına ek olsun diye, hafta sonları özel ders veriyordu.

Ahmet, geçmişin seyir defterinin alt metninde gezinirken, düşe kalka, sokağın sonunda bulunan yaşadıkları apartmanın altında ki sokak lambasına sırtını dayadı. Evinin tüm odalarında gözlerini gezdirdi. Bıyık altından, hayatının özetine gülümsedi. Hatta gülümserken, hayatının kompozisyonunu çıkarmayı ihmal etmedi.

Kompozisyonun giriş bölümünde masum aşk hikayesi vardı. Başrollerde Ahmet ve Aylin. Babası, annesi öğrenmesin diye yalanlar söyleyerek Ahmet ile hafta sonları buluşan Aylin, hafta sonları yetmeyip arada geceleri Aylin’i özleyip soğuk, sıcak demeden ,  Ahmet dışarda, Aylin pencerenin içinde konuşlanmış ,  göz teması eşliğinde telefon ile aşk dolu konuşurken gülüşmeler ,  vuslata erkenden kavuşmanın telaşıyla, hayallerin ışığında, ailelerin karşı çıkmalarına rağmen katlanılan uzun süreç sonrası gelişme bölümüne geçildi. Gelişme döneminde; hop iki ailenin karması ve sukut-ü hayaller, yıpranmalar, sonra aşkla sevişmeler, çok kısa zamanda bebek müjdesi, ardından rutinleşen evlilik müessesini saran ailevi dramlar. Toplumun kanayan yarası; aileler arasında kalan bir kadın, bir erkek, bir bebek derken, hop sonuç bölümü. Sonuç bölümünü hazırlayan evliliklerini ikinci el yapan, ikinci el araba ilanları olmuştu. Ahmet düşüncelerin ışığından savrulup, dururken,  aniden hızlanan karın yüzüne doğru sertçe vurdukça, son bölümden sıyrılıp, eve doğru geçiş yaptı.

Eve girdiğinde, ince, uzun holün ışığı yanıyordu. Kızı doğduğundan beri ufak ışık süzmesi baki kalmıştı. Kızının odasının kapısında dikilip, yeni on yaşına girmiş, genç kızlığa adım adım ilerleyen Demet’i izledi. Daha sonra üstünü değişmek için, yatak odasının kapısından içeri girdiğinde, fütursuzca yatan karısı Aylin’e gözü takıldı. Ne zaman aşkı hissetmemeyi, bir olma düşüncesin tüketmişlerdi? Ya da çok uzun zaman önce kaybetmişlerdi de kendisi ayakta uyuyordu. Üstünü hiç değiştirmek istemedi ve yarınki tatil avantajını kullanmak istiyordu. Salonda, pencerenin kenarında tekli koltuğa oturup, evliliklerini ikinci el hale getiren,  iki hafta  önce, sabah kahvaltısında karısı ile arasındaki konuşma aklına geldi.

“Aylin arabanı alabilir miyim?”

“Hayır.”

“Neden?”

“Çünkü hızlı kullanıyorsun ve babamın bana hediye aldığı arabayı sana emanet edemem. Biliyorsun en son arabamızı ne hale getirmiştin.”

“Ne yani, ikinci el araba ile beni bir mi tutuyorsun?

Aylin alaycı gülümsemesi eşliğinde, Ahmet’e bakarken çayını doldurduktan sonra, kızını uyandırmaya gitmişti.

Kar hızını arttırdı. Ahmet karın hızı gibi evliliklerinin, aşklarının, birbirlerine verdikleri sözlerin hızla nasıl da ikinci el olduğunun üzüntüsü ile olduğu yerde uyuya kaldı.

 
Toplam blog
: 9
: 109
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

PINAR KUMSAL BAŞDAĞ , 03.10.1975 İstanbul doğumlu. İSTEK VAKFI FLORYA BİLGE KAĞAN Lisesinden mezu..