Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İkiyüzlülük üzerine bir yazı

Yurdum insanının, bundan bir ay öncesine kadar varlığından bile haberdar olmadığı bir İtalyan sanatçı, cennetin bu dünyadaki tezahürü Gebze’de tecavüze uğrayıp, öldürüldü.

Ardından ağıtlar yakıldı, şiirler söylendi. “Barış” dendi, “kardeşlik” dendi. “Masumiyet” dendi, “insanlık” dendi. Beraber ve solo isyanlar edildi. Bu yoğun duygu yükünü kaldıramayan atmosferde şimşekler çaktı, tüylerimiz diken diken oldu.

Kendi şizofren dünyamızda, nasıl bir algı kayması içinde yaşadığımız sorusu, sorulmayı beklemekten sıkıldı. Fil oldu. Belki birileri görür de artık sobeler diye, saklandığı dalın ardından çıktı.

“Ey ahali!” dedi, “Bu ülkede kadın olmak ne zamandır barışla, kardeşlikle, masumiyetle, insanlıkla özdeşleştirildi? Ben bu arada komada mıydım?”

“Kadının tüm kötülüklerin anası olduğu ataerkil düzen, ödüllü bir Ikea tasarımı mıdır?”

“Daha küçücükken, bamya kadar pipilerinin erkek kardeşlerine sağladığı ayrıcalıklar karşısında boyunları bükülenler, denizkızları mı yoksa?”

“Hayatta en hakiki mürşidin baba, o yoksa koca, o yoksa amca, o da yoksa en yakındaki erkek olduğunu bilmeyen var mı?”

“Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmemek, bir Papua Yeni Gine geleneği midir?”

“Senin ananı avradını...”, “... çocuğu”, diye başlayan kızgınlık ifadeleri, eski Sümer yazıtlarından mı alınmıştır?”

“Kuyruk sallamanın, yalnızca mutlu köpeklere has bir eylem olmadığını, gece sokağa çıkan, açık saçık giyinen, içki içip, erkeklerle flört eden kadınların, başlarına gelecekleri hakettiklerini düşünenler, operadaki hayaletler mi?”

Şakulü fena halde kaymış bir ülke burası. Aşağılık komplekslerimizi, yalandan bir megalomaninin ardına gizlemeye çalıştığımızdan, tüm dünyanın gözünün üzerimizde olduğunu sanıyoruz hepimiz. Ölüm haberinin hemen ardından, çok, ama çok utandığımızı haykırmaya başlamamızın başka bir açıklaması yok zira. Kızım sana söylüyorum, dünya sen anla.

“Her yerde böyle olaylar oluyor, bunu bütün bir millete mal edemeyiz” dediği varsayılan acılı annenin kelamında boncuk bulmamız da ondan.

“Bu olayın Türkiye’nin dünyadaki imajına etkileri nasıl olacaktır?” sorusunu soran gazeteci arkadaşa, kollektif bilinçaltımızı pat diye bilinçüstü ettiği için bir Pulitzer verirler herhalde.

Benim anlamadığım, nüfusa kaydettirilmeyen, okula gönderilmeyen, başlık parası karşılığı satılan, dövülen, sövülen, tecavüze uğradığı için aile meclisi kararıyla öldürülen, eksik, zayıf, dolayısıyla erkeklere tabi olduğu başına kakıla kakıla aptala dönen kadınların, hayatta kalabilmek için insanlığından vazgeçtiği bir coğrafyada, olan bitene şaşırıyormuş numarası yapmak, ikiyüzlülük değil midir?

Kadının “erkeğin namusu” olduğu bir düzende, kendine ait olanları eve kapatan, örtülere dolayan, doğasına yabancılaştıran erkeklerin, başkalarınınkilere hep kem gözle bakmalarında bu kadar garip olan ne?

İlk defa adet gören kız çocuklarını tokatlayıp, sünnet olan oğlanlara prens muamelesi yapmamızın, etraftaki SüperPipiMan enflasyonuna etkileri hangi bilim dalının araştırma konusudur?

“Helga, Türk erkekleri çok güçlü dedi”, “Silvia, Ali’ye ilk görüşte aşık oldu”, “Rus erkekleri hep sarhoş, karıları çok yalnız” türü fotoğraf altı haberciliğiyle seviyeli Türk basınının, içimizdeki Mr. Hyde’ların dışımıza taşmasıyla bir ilgisi olmasın sakın? Hani bizimkiler namuslu, yabancılar ...spu ya.

Keşke olmasaydı bu olay. Keşke biz yine Kapıkule’nin doğusunda kendi Ayşe’lerimize, Fatma’larımıza tecavüz edip, öldürmeye devam etseydik.

Kol kırılıp, yen içinde kalsaydı da, böyle şizofren şizofren yuvarlanıp gitseydik.

Milletçe çok utanıyoruz. Bu münferit sapık adına bizi dikkatle izleyen tüm dünyadan özür diliyoruz.

İmajımızın içine ettin be kamyoncu. Allah’ından bul inşallah.

 
Toplam blog
: 81
: 1521
Kayıt tarihi
: 04.07.06
 
 

Kişinin kendini anlatması zor. Her şeyden birazım, her şeyim yarım.   ..