Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Temmuz '17

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

ikizlerin hal-i Arzları

ikizlerin hal-i Arzları
 

ekin-deniz


Dram komedi, gerilim, gözyaşı, biyografi…bütün film türleri bizim evde. Hane halkının yaşları; 1 buçuk yaşlarında iki bebek, 14 yaşında bir ergen, 40 küsür yaşında ergenlikten yeni çıkmış anne,  50 küsür yaşında ikinci ergen baba, 87 yaşında en ergen dede:) arasında olunca her türlü film izlemek serbest bizim evde.

En tehlikeli yaş döneminde olan  ikizler bugünkü konumuz.  En korkusuzları, en meraklıları, en araştırmacıları, en sevimlileri, en masumları, en maceracıları onlar çünkü.  Gözlerinin ulaştığı her yere tırmanma telaşındalar, dolapla kapak arasına sıkışmalar, masaların üzerlerine çıkıp  sarkıtlarla oynamalar, atlamaya çalışmalar, çekmece içlerini boşaltıp içine oturmalar, koltukların tepelerine çıkıp duvara tırmanma çalışmaları, sokakta yaşamak istemeler…ooo say say bitmez tehlikeli isteklerini.

Prematüre doğan, sarı ışıkların altında günlerce yatıp hayata tutunmaya çalışan, gözlerini bile açamayan minnaklarım bugün koşuyor, oyun oynuyor, merak ediyor, taklit yapıyor, konuşmayı öğreniyor, hayatı tanımaya çalışıyor. Zaman öyle hızlı geçiyor ki, sabırla koruk helva olur dedikleri gibi büyüklerin, 19 aylık oldular bile tüpoğlanlar. Canları  bir şey istediğinde işaretle dertlerini anlatıyorlar, elimden tutup istedikleri yere götürüyorlar, ayrı yemek de yapmıyorum artık, evde ne pişerse onlar da yiyorlar, uykuları gelince bile yastıklarını ellerine alıp uyumak istediklerini anlatıyorlar. Hâlâ  geceleri defalarca uyanıyorlar ama kendilerini ifade etmeye başladıkça eskiye göre biraz daha kolayladılar  çok şükür.  Büyüdüklerini seyreyledikçe, gün geliyor gözümde yaşlarla anıyorum erkenden dünyaya geldikleri o günleri. Bazen de tebessümle…. Hep söylediğim gibi biraz zaman, çokça sabırla her  şey yoluna giriyor inanın.

Uykusuzluk yorgunluk tepemdeyken akşamüzeri eve döndüğümde koşar adımlarla bana gelişlerine, biri kucağımdayken diğerinin bacağıma sarılışına, vicdanımın bacağıma sarılana kıyamayıp onu da kucağıma alışına, kucağımdayken bana sarılmak için birbirlerini iteklemelerine, makarnayı yemek yerine saç ve yüz maskesi olarak tüketmelerine, gözlerime bakarak bir şeyler anlatma çabalarına bayılıyorum. Bütün yorgunluğum uykusuzluğum o anda geçiveriyor.

Onlara yaz kış demeden her gün banyo yaptırıyorum, losyonlarıyla masajlarını yapıyorum baldan tatlı tenlerin. Bunları yaparken bol bol göz teması kurup, güzel sözler söylüyorum yüzümde kocaman gülümsemelerle. Islanmalarından korkmuyorum, su gördükleri yerde şıp şıp suya dokunmalarına seyrediyorum keyifle. Varsın ıslansınlar.  Etraflarından gelen ilk defa duydukları sesi tanıma telaşlarına, perdelerin altına saklanıp eğlenmelerine, çamaşır sepetinin içine oturup evin içinde gezerken ki attıkları kahkahalarla mutlu oluyorum. Her şeye dokunmalarına izin veriyorum kontrollü olarak. Dokunarak, görerek,  hissederek, tadarak, işiterek  öğrenecekler hayatı biliyorum.  

Veeee binlerce şükür,  sağlığıma, çocuklarıma, tüm sevdiklerimin sağlıklarına, gözümün gördüğü aklımın erdiği Rabbimin verdiği vermediği vereceği her şey için…

Not: Uzun zaman sonra 4-5 saat kesintisiz uyuyup uyandıktan sonra kendimi dünyadaki her şeyin üstesinden gelebilirmişim gibi güçlü hissediyorum. Eyyy uyku sen nelere kadirmişsin.

Sevgiyle kalın

 
Toplam blog
: 184
: 2109
Kayıt tarihi
: 11.03.07
 
 

1974 Bremen doğumluyum. Hayatın Med-Cezir'lerle dolu olduğuna inanırdım; yaşaya yaşaya anladım ki ö..