Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '21

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

İklim Değişiminde AB Tarımı

AB geleceğine yönelik sürdürülebilir sosyal ve ekonomik arayışlarını birçok başlık altında derledi. İlk olarak da 2019 yılının Ekim ayında Avrupa Yeşil Mutabakat (European Green Deal) paketini resmileştirdi. Bu paket “Temiz enerji”, “Sürdürülebilir sanayi”, “İnşaat”, “Tarladan çatala”, “Kirliliğin ortadan kaldırılması”, “Sürdürülebilir hareketlilik” ve “Biyoçeşitlilik” başlıklarından oluşmaktadır. AB komisyonu 20 Mayıs 2020 tarihinde “sürdürülebilir gıda sistemleri” çerçevesinde “tarladan çatala” ve “sağlıklı ve çevre dostu gıda” konularının detaylarını açıkladı. Yeni gıda sistemine geçişle çevresel, sağlık sosyal faydalar ve ekonomik kazanımlar sağlanabileceği ve Covid-19 krizinden kurtulmada etkili olunabileceği beklenmektedir. Burada gıda üretimi ve tedarikinin çeşitli boyutları: 1. nötr veya olumlu bir çevresel etki; 2. yeterli, besleyici ve sürdürülebilir gıdaya erişim ve 3. Gıda temininde adil bir ekonomik ortamın sağlanması şeklindedir.

Tarım sektörünün daha sürdürülebilir hale getirilmesi için şu eylemler belirlenmiştir[1]: CO2 emisyonlarının ortadan kaldırılması, enerji verimliliğinin geliştirilmesi, 2030 yılına kadar kimyasal pestisitlerin kullanımının %50 azaltılması, 2030 yılına kadar gübre kullanımının en az%20 azaltılması, daha sürdürülebilir bir hayvan sektörü, hayvan refahı ve bitki sağlığı için önlemler,  2030'a kadar çiftçilik ve su ürünleri yetiştiriciliğinde AB'nin antimikrobiyal satışlarının %50 azaltılması, 2030’a kadar organik tarım alanlarında %25' ve organik su ürünleri yetiştiriciliğinde belirli bir artışın olması vs.

İklim değişiminin Avrupa tarımına bir seri avantaj getireceği beklenmektedir. İlk aşamada yetiştirme sezonunun uzayacağı, artan sıcaklıklarla daha önce Avrupa’da yetişmeyen ürünlerin devreye gireceği bir gerçek. Tabii ki değişen iklimle hastalık ve zararlıların da kuzeye taşınacağı unutulmamalıdır.

Diğer taraftan yüksek sıcaklık, kurak ve diğer olumsuz hava koşulları Avrupa’nın güneyi için pek olumlu gözükmüyor. Yüksek sıcaklık, kurak ve olumsuz hava koşullarının tarımsal ürünlerde verim düşüklüğüne neden olacağı bir gerçek. Hatta ileriki yıllarda tarım alanlarının daralacağı beklenmekte. Nitekim Fransız bağ sahipleri Birleşik Krallıkta bağ tesisleri şimdiden başladı bile.

İşte bu değişimlerin bitki ve hayvan yetiştiriciliğinde yeni hedeflerin belirlenmesini gerektirmektedir. Yarının değişen koşullarına adapte olacak yeni çeşitleri geliştirmek üzere bitki ıslah kuruluşları şu hedeflere odaklandılar bile:

  • Hastalık ve zararlılar gibi canlılara karşı dayanıklı;
  • Kurak, su baskını ve tuz gibi cansız etmenlere karşı dayanıklı ve;
  • Bitki besin maddelerinden azami yararlanabilen yeni çeşitler ıslah etmek.

Ortak Tarım Politikası (OTP), 2014-2020 yılları arasındaki yedi yıllık süre için planlanmıştı[2]. Başarısı nedeniyle 2021-2027 yıllarını kapsayan ikinci bir yedi yıllık uygulama için hazırlıklar başlatılmış olmasına rağmen mevzuatların uzunluğu yerine ilk OTP’nin iki yıl uzatılması kaçınılmaz olmuştur. Bu çerçevede müzakereler devam ederken, üye devletlerin ulusal uygulama planlarını 2021'in sonundan önce Avrupa Komisyonu'na bildirmeleri gerekmektedir.

OTP çerçevesinde doğrudan desteklerin yanında dolaylı destekler sınırlı kalmakta idi. 2019 yılında bu durum %76 ya %24 olmuştu. Özellikle ekolojik dengeyi öne çıkararak söz konusu oranlarda değişiklikler beklenmekte olup bu değişimle yıldan yıla dolaylı destek artırılacaktır. 

Doğrudan ödemelere hak kazanabilmek için çiftçilerin çevre koruma alanındaki bazı temel gerekliliklere uymasını şart koşar:

  • Ekilebilir arazinin en az yüzde üçünün biyoçeşitlilik için üretken olmayan arazi olarak ayrılması;
  • Çayırlar ve turba toprakların korunması.

Dolaylı desteklerin verilmesi için:

  • Tarlalarda %3’ün üstünde ekilmeyen alanlar bırakılarak biyoçeşitliliğin devamlılığının sağlanması,
  • Çayır ve meralarda da biçilmeyen veya otlatılmayan alanlarla biyoçeşitliliğe olanak tanınması,
  • Ekim nöbetlerinde (münavebe) en az %10 baklagillere yer verilmesi,
  • Biyolojik çeşitliliği artırmak için kalıcı otlakların daha seyrek biçilmesi veya daha az hayvanın otlatılması
  • Tarımsal ormancılık sistemlerinin oluşturulması,
  • Sentetik-kimyasal bitki koruma ürünlerinden uzaklaşılması gerekmektedir.

Avrupa tarımını desteklerken, ekolojiyi önde tutmakta ve üreticisine yaptığı doğrudan ve dolaylı destekleri yıldan yıla artırmaktadır.

Türkiye’de ise tarımsal destekler artış görüntüsü vermemektedir. 2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda belirtilen “Tarımsal Destekleme Bütçesi 2020 yılında, On Birinci Kalkınma Planı hedefleriyle uyumlu olarak bir önceki yıla göre yüzde 29,4 oranında artırılmış ve 21,97 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2021 yılında ise bir önceki yıl seviyesi korunarak 22 milyar TL olarak öngörülmüştür” (Yıllık enflasyon!)

2006 yılında çıkarılan 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 21. maddesindeki tarımsal desteklemeler için bütçeden ayrılacak kaynağın milli gelirin %1’inden az olamayacağı hükmüne rağmen, verilen desteğin milli gelire oranı yıllara göre %0,4-0.6 aralığında kalmıştır.

Mazot desteğindeki durum daha da ilginçtir.  2020 yılında 2 milyar 901 milyon TL iken, 2021 yılında 2 milyar 724 milyon TL’ye düşürülmüştür. Yurt dışına bağımlı olduğumuz mazotta dövizdeki ciddi artışa karşın desteğin %6,1 oranında azaltılması kabul edilemez. Yıl içinde yakıta yapılan zamlara hiç değinmeyelim.

Nazimi Açıkgöz

[1]https://www.euractiv.com/section/agriculture-food/news/organic-farming-improved-but-still-flaws-with-traceability-eu-auditors-find/

[2]The common agricultural policy at a glance | European Commission (europa.eu)

 
Toplam blog
: 145
: 432
Kayıt tarihi
: 04.01.12
 
 

1964 yılında Ankara Üniversitesini bitiren Nazimi Açıkgöz, doktorasını 1972 yılında Münih Teknik ..