Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

İktidar Destekçisi Medya'nın Hokkabazlığı

İktidar Destekçisi Medya'nın Hokkabazlığı
 

Birkaç gündür hayretlerime hayretler katarak izlemekteyim ki, medya dünyamızın çok demokrat acar köşe kadıları ağız birliği etmişçesine, çok Sayın Başbakan’ı Dolmabahçe’de protesto amaçlı toplanan öğrencilerden hamile olanına, gelenek, görenek ve yaş hududu hadiselerinden hayli espri kokan akıllar sunmaktalar. Ki henüz daha ondokuz yaşında olan ve yine o yaşta olup da hamile olan protestocu öğrencinin hamilelik hadisesini sorgulayıp, çok çok yüksek perdelerden ahlak derslerini dillerini doluyorlar... Ve işte bu çok demokrat acar köşe kadılarının gelip de renklerini ortaya koyacağı turnusol kâğıdı da bu olay oluveriyor birden bire… Ve en temel insan haklarına girmeyi başarmış olan masumane bir eylem ile ülkenin başındaki adamı protesto etmek isteyen öğrenciler, devletin şevkat dolu kollarında şiddetin en nadidesini bir kez daha tatma şerefine nail oldular. Biz bu durumda pek tabidir ki iki ironik mevzuuya takılmış haldeyiz. İktidarın kayıtsız ve de şartsız destekçisi konumundaki muhteremlerin düşmüş oldukları durum ve çok ileri demokrasi hadisesini dilinden düşürmeyen Başbakan bey hazretlerinin serencamından kesitler sunduğu demeçleri. Ve sormak icab etmiştir ki, Başbakan ve hükümetini eleştirmek, sorgulamak, protesto etmek bundan sonra ve bundan böyle istisnai olarak şiddet ile karşılık mı bulacaktır? Aslan Türk polisi, “Ya Allah” çekerek coplarını o gevrek bedenlere bundan sonra da büyük bir haz ve iştahla sallamaya devam mı edecektir? Verilen demeçlerden anlıyoruz ki aynen böyle olacaktır. Aynen dün yapılanlar gibi polislerimiz, protestocuların omurgalarına joplarını indirip indirip kaldıracaklar. Biber gazlarını salıverecekler üzerlerine… Her ne hâl ise… Dedik ya “bunların şürekâsının serencamları bellidir” diye. Hepsi birbirini bulmuş. Hepsi birbiri ile can ciğer kuzu sarması… Köşe kadıları, televizyon kanalları…Ve bir kız çocuğu masumane bir eylem sonrasında bebeğini düşürüyor, o yaşta hamile kalmış olması sorgulanıyor ve bu mevzuu üzerinden hareketle, sanki polisin uyguladığı şiddeti meşrulaştırıyorlar. Bu zihin dünyasının verdiği mesaj ortada değil mi? Bunların zihin dünyasında demokrasi buraya kadarmış.

İşte Fransa örneği… Daha yakın zamanda öğrenciler çatır çatır Fransa’da eylem yapmadı mı? On binlerce öğrenci eylemlere iştirak edip, iktidar koltuğundakilerin koltuklarını sallamadı mı? Paris eylemlerin başkenti olmadı mı? Bütün Fransız üniversitelerinde okuyan öğrenciler iktidar uygulamalarını görkemli protestolarla bütün bir dünyanın gözünün içerisine kadar sokmadı mı? Gözlerini budaktan sakınmadı Fransız öğrenciler. Bedenlerini jopların gölgesine yatırdılar. Ve en nihayetinde hükümet edenler öğrenci liderleriyle görüşmek zorunda kaldı. Onca inada karşın öğrenciler istediklerini hükümet edenlerden kopardı. Ülkenin gündemini değiştirdiler. İşçi haklarından girdiler, daha nice hadiselerdeki talepleri hükümetin önüne getirip koydular. Ve o dönemde yazmış olduğum bir yazımda “Victor Hugo’nun torunları” ifadesini kullanmıştım. O öğrencilerde şiddete maruz kaldılar. O öğrencilerde panzerlerle kovalandılar. Oysa o dönem sahne almış olan Fransız öğrenciler, eylemlerini gerçekleştirirken, bizim şimdinin köşe kadıları o öğrencilere gıpta ile bakıyordu. Alkış tutuyor, demokrasinin erdemlerinden demler vuruyorlardı. Keserin sapı dönüp, bu günlerde muhteremlerin düştükleri iğreti halleri bir kez daha getirip önümüze koydu. Ve ben bir kez daha anladım ki iktidar yaltakçısı olmak böyle bir şeymiş işte. Kıvrak bir kaleme, kıvrak bir dile sahip olmaktan geçiyor muş iktidara yaltakçı olmak.

Mevcut hükümetin demokrasi naralarına dair hep şüphe ile bakmıştım. Zira şüphelerim yersiz değildi. Geçmiş kökenleri icabı pragmatist olan bir geçmişten bu günlere yelken açtılar. Pek tabi ki demokrasi bir araç hüviyeti kazanacaktı dillerinde. Pek tabi ki demokrasiyi tramvaya benzeteceklerdi. Oysa bazı şeyler nede memnuniyet verici hale gelmişti. Askeri vesayet, yargı vesayeti gibi ülkenin üzerindeki güç odaklarının imtiyazlarında gerileme meydana gelmişti. Kürt sorunu çözüm sürecine girmişti. Ölümler duracaktı, öldürmeler bitecekti. Evet… Bunların hepsine evet… Lakin ifade özgürlüğü denen şeyin en olduğunu bu cephenin fark eylemesi icab ediyor. Bu cephe ifade özgülüğünü kendisine yontarak ve yaşanan olayları çarpıtarak devlet şiddetini meşru gösterecek tavırlardan kaçınmak zorunda. Seçenekleri yok. Bürokrasiye türlü eleştiriler gönderip, sonrasında o bürokrasinin toplum üzerindeki baskısını meşru görmek olası değildir. Tek kelime ile ayıptır.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..