Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '13

 
Kategori
Siyaset
 

İktidar olmanın yolu Sandıktan geçer

Son Gezi olayları bir kez daha gösterdi ki, ne kadar yanlış yaparsa yapsın, Parlamenter sistemle yönetilen bir ülkede, halkın oylarıyla iktidara gelmiş olan bir partiyi oradan indirmek yine ve ancak halk iradesiyle mümkündür.

İktidarı değiştirmek mümkün değilse bile, onun demokratik yol ve yöntemlerle hükümet etmesini sağlamanın yolu da güçlü ve gerçekçi bir muhalefet örgütlenmesinden geçiyor.

Eğer tek bir parti bunu gerçekleştiremiyorsa, dünyanın değişik ülkelerinde bunun çok farklı yöntemleri sınanmış, başarılmıştır.

Demokrasi, barış ve özgürlük temelinde oluşturulacak bir güç birliği, eğer ön şartsız, siyasi ve grupsal ön yargılardan arınmış olarak bir araya gelebilir; toplumu ve özellikle de bireyi daha özgür, daha mutlu yaşatabilecek, gerçekçi projeler, uygulanabilirliği mümkün politikalarla halkı yanına çekebilirse, işte o zaman ancak bir iktidar değişikliğinden söz edebiliriz.

En azından değiştiremezsek bile mevcut iktidar, bu kadar pervasız, otoriter, sorumsuz davranamaz.

Her zaman söylendiği gibi bu günkü durum, AK partinin başarısı değil, muhalefetin başarısızlığının sonucudur.

Yalnızca AK Parti karşıtlığı üzerinden bir muhalefet tarzının halkta karşılık bulmadığı Gezi eylemleriyle bir kez daha ortaya çıkmıştır. Aslında Taksim direnişinin en dinamik ve sürükleyici aktörleri olan eğitimli ve genç 90 kuşağı iktidar kadar muhalefete de önemli bir mesaj vermiştir.

Her ne kadar oluşan bu toplumsal kalkışmaya, halk direnişine farklı anlamlar yüklemeye kalkanlar da olmadı değil!

Son dönemde özellikle de özel yaşama müdahale içeren anlamsız uygulamalar, sert ve ayrıştırıcı dil, otoriter, baskıcı ve giderek ötekileştirici tavırlara karşı oluşan tepkilerin toplumda yankı bularak, dışa vurulması olarak adlandırabileceğimiz protesto eylemlerini ve oluşan havayı “devrimci durum” olarak algılayanlar yanında buradan bir iktidar değişikliği hayal etmeye başlayanlar bile oldu.

Kolaycı ve toptancı muhalefet anlayışının bir tezahürü olan bu yaklaşımların yanında, tamamen art niyetli olarak bu direnişi bir karşı devrime dönüştürmek isteyenler, orduyu göreve çağıranlar bile oldu.

Uykuya yatmış Ergenekon hücrelerinin iştahını kabartan bu durumdan vazife çıkarmak isteyen kimileri AK Parti hükümetine ömür biçmeye, Erdoğan’ı yalnızlaştırma heveslerine kapıldılar.

Gerek geleneksel sol çevreler ve gerekse de ana muhalefet partisi olarak CHP nin, diğer parti ve grupların; somut durumun tahlilini çok iyi yapmaları gerekiyor.

Komplo teorilerinin arkasına sığınarak sorunlara çözüm aramaya çalışan iktidarı eleştirirken, her olumsuz durumun ardında ABD Emperyalizmi, AB finans çevreleri ya da okyanus ötesi güçlere gönderme yapan, kendi öz gücüne güvenmeyenlere ne demeli?

Gelinen nokta da eğer sağlıklı bir tespit yapmak istiyorsak; zamanın ruhunu iyi kavramak, algı dünyamızı özgürleştirmek, komplo teorilerinden uzak durmak, korkularımızın esiri olmak yerine, geçmişimizle yüzleşmek ve özeleştiri yapmak zorundayız.

Aksi halde toplumda hiçbir karşılığı olmayan söylem ve eylemlerle anayasal güvencesi olmayan hak arayışlarına girer, hayali senaryoların peşinde akıl tutulması yaşar, oyuna girmeden sonuç almaya kalkar, daha da olmadı, yönetmeden hükmeden orduyu göreve çağırır, gülünç duruma düşersiniz.

Ulusalcılığı, ulusal egemenliği korumak diye tanımlarken; ulus kavramını yerli yerine oturtamaz, bir ulusun varlığı üzerinden egemenlik haklarını tarif etmeye çalışırsanız ya da kendinizi bir parçası olduğunuz bu ülkenin tek sahibi gibi görerek, bu üstenci ve kibirli tavrınızla, sizin gibi olmayanları ötekileştirirseniz;  eninde sonunda bir gün siz de birileri tarafından öteki haline gelirsiniz.

Herhangi bir üst kimlik dayatması yapmadan, kendisine özgürlük isteyenlere inat, herkes için özgürlük isteyerek, barış içinde bir arada yaşayabilmenin uygun iklimini oluşturacak politikalarla halka dokunarak iktidar olunabileceğini ve bunun da ancak demokratik yollardan gerçekleşebileceğini kavramak ve kavratmak zorundayız.

Böylesine uzun erimli, çileli ve özveri isteyen bir mücadeleye nefesi yetmeyen hiç girmesin. “itinayla Ergenekon sloganı atarak”, “barış iyidir ama biz karşıyız”, “yeni anayasaya ihtiyaç vardır ama kırmızı çizgilerimden vazgeçmem” diyerek ne adam gibi muhalefet yapılır, ne de iktidar olunur.

Kuşkusuz, devrimci gelenekten gelen insanlar mutlaka yaratıcı mücadele yöntemlerini bulacaklardır. Ancak mevcut parlamenter sistem içerisinde iktidara en yakın parti olarak CHP nin de artık kendi yörüngesine oturması, yenilik ve değişimden yana olan politikalara destek vermesinin tam da zamanıdır.

Aksi halde aynaya baktıklarında her biri kendisini yeni bir Atatürk gibi gören mahcup ulusalcılar, yeni ve yenilikçi olan her şeye düşman endişeli modernler; bir asırlık bu partiyi “ bir zamanlar CHP diye bir parti vardı” durumuna düşürecekler.

 

AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar)       25.06.2013/BODRUM

            

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..