Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İktidar serseliği ve yaşama hakkı

“Türkiye'de bazı şeylerin bu kadar kolay olamaması gerekiyor. Tecavüzcüler, katiller, insanlık suçu işleyenler, hortumcular dışarıya salınırken. Bu ülkede öğrenciler, gazeteciler, müzisyenler tutuklu. Yaşadığı dünyada, deresini, suyunu, doğasını, hakkını savunanların yok edilmeye çalışılması adaletsizliktir. Ne kadar çabuk TERÖRİST ilan ediliyor bu adamlar.”

Korhan Özyıldız 

Böyle yazarak girmek isterdim mevzuya.  Birikim dergisi internet sitesinde (http://url.ac/apr2), Marsis grubunun solisti Korhan Özyıldız’ın röportajında rastladım. Çok da sevdim. 

HES’lere karşı “Ses Ver”projesi (http://url.ac/aqmu)  ve HES’ler üzerine güzel bir konuşma.

Benim de canım istedi. Güzel olurmu bilmem.

Ne kadar çabuk terörist ilan ediliyor bu adamlar. Adam orda HES’lerin, yaşadığı çevreye, doğaya, kendisine zarar vereceğini düşünüyor ve HES’lerin yapılmasını engellemek için mücadele ediyor. Hemen copla, silahla, tekmeyle, tokatla karşılık vermenin anlamı var mı? Hele bi dur. Her şeyden önce o böyle olduğuna inanıyor. Farklı düşünüyorsan, aksine HES’lerin, insanın da, doğanın da, yaşamın da yararına olduğunu düşünüyorsan ya da başka haklı sebeplerin varsa bi anlat. İkna etmeyi dene. İkna edemiyorsan bi de üstüne cevap veremiyorsan efendi gibi ikna ol. İkna edemediği halde inatçılık yapacak insanlar olur her yerde. Ne olursa olsun ikna olmayacak... Böyle bile vurmadan önce bi düşünmek gerekirken, hemen dalmanın ne manası var?

Manası yok ama iktidar serseliği var. Çünkü iktidar hiç bir zaman ikna olmayacak. En azından şimdilik görebildiğim bu. Hangi iktidar olursa olsun, ikna olmayacak. Tarzları farklı olacak sadece. Biri daha ağzını açtığında geçirecek tokadı diğeri de her şeye rağmen gene de konuşacak senle, ama ikna olmazsan o da tokadı geçirecek. Bunlardan bazıları, belki de muhabbeti sevdikleri için daha fazla konuşacaklar ama sonuç değişmeyecek. Bazıları bunlarla eğer muhabbeti sağlam kurarsak sonucun değişebileceğini söylüyor. Çünkü kendisinin de değişeceğine inanıyor. Ben çoğu zaman sağlam bulurum bu düşünceyi.

Muhabbeti sevdikleri için konuşanlar olacak elbet ama, konuşmayı bir zorunluluk olarak gören, “bir an evvel bitirse de söyleyeceklerini kafayı geçirsem”diyenlerin içinde çoğu zaman kaybolacak.

Söylemişler mahallenin bıçkın delikanlısına. Evladım öyle her şeye sinirlenme. Bi sakin ol. Belki adam bi şey yapmamıştır. Bak başın beladan kurtulmuyor. Yazık olacak gençliğine. Hem her şeyden öte ayıp yani. Bi çok kişi benzer şeyleri söyleyince bi duruyor delikanlı.  Yumruğunu sıkarak bekliyor bir süre. Sonra.. küt.

Bekleme süresine görede ayrılıyor bunlar ama şimdi girmeyelim. Gerek yok. Ne o öyle fırında yemek pişirir gibi.

Herkes inandığı şey için mücadele edebilmeli di mi? Nasıl mücadele ettiğinin bi önemi var mı? Sonuçta herkesin bi tarzı var. Bi şekli var. Kimisi konuşur, kimisi yazar, müzik yapar, film çeker, yürüyüş yapar, molotof kokteyli atar. Herkesin farklı yaşamları var. Ama eğer inandıkları şey aynıysa var mı birbirilerinden farkı. Tabiki tartışılacak bir sürü şeyi var. Ben sadece burda inandıkları şey için ölen insanlara, fikirlerine inanmasak bile saygı gösterilmesi gerektiğine inanıyorum. Bunların ayrımını son noktada vicdan yapacaktır zaten.

Keşke serselik o eski filmlerde izlediğimiz “serseri ama iyi”noktasında kalsa. En azından bi kavgaya tutuştuğumuzda, mahallenin sevilen, sayılan bi orta yaş üzeri abisi: “gençler! ayıp oluyor.”Dediğinde, bi dururuz. Çünkü inandığımız şeylerin farklı olmasından dolayı birbirimizi öldürmekten utanırız.

2.

Buna da gerek yok aslında... Mahallenin sevilen abisi kim diye soranlar oldu. Bilinç altında yatan Devlet figürünü yok edemediğimi düşünenler oldu. Eyvallah. Buna yol açtığımı biliyorum ama vallaha ilgisi yok.

Kendi kendine gelin güvey olmasıyla meşhur köşe yazarı

Alim Eraslan

 
Toplam blog
: 7
: 343
Kayıt tarihi
: 17.01.09
 
 

Dinlerim, izlerim, çalarım, okurum. Arada da yazarım. ..