Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '16

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

İktidarı muhalefet değil devalüasyon götürür...

İktidarı muhalefet değil devalüasyon götürür...
 

PEKİ, BANKALAR ÜZERİNDE FAİZ İNDİRME BASKISI KURAN İKTİDAR BU YOLLA DÖVİZİN FİTİLİNİ ATEŞLEYEREK KENDİ AYAĞINA KURŞUN SIKIYOR OLMASIN. HELE BU KADAR İÇ VE DIŞ SİYASİ GERİLİM İÇİNDEYKEN…

Devalüasyonlar beraberinde iktidar değişiklikleri getirir.

Tarihimizde bunun pek çok tecrübesi vardır.

1958 devalüasyonu Menderes’i, 1970 ve 1980 devalüasyonları (iki kez) Demirel’i, 1994 devalüasyonu Çiller’i ve 2001 devalüasyonu da Ecevit’i iktidar koltuklarından etmiştir.[1]

Enerjide dışa bağımlılığımızın bir sonucu olarak dış ödemeler açığımız kroniktir.

Yani döviz gelirimiz döviz giderimizden azdır ve aradaki aleyhe farkın (dış açık) mutlak surette ve devamlı olarak bir şekilde kapatılması gerekir.

Dışsatımın arttırılması ve ithalatın azaltılması, görünmeyen işlemlerin denkleştirilmesi, yabancı sermaye girişlerine dönük çabalar, sorunu aşmada yetersiz kalmaktadır.

Çözümün çok da fazla yolu yoktur.

On yıllardır, iki yol izlene gelmektedir.

1 - Dış borçlanma

2 - Sıcak para

Devamlı olarak artan dış borç stoku, ağır faiz yüküne bağlı olarak iliklerimize kadar sömürülmemize yol açmanın yanında, ülkenin dış politika arenasında, ekonomik, siyasi, askeri alanlarında bağımsız hareket edebilme yeteneğini de kemirir, yok eder.

Bu tükeniş yavaş fakat mutlaktır.

Sıcak paranın yol açtığı tehlikeler ise çok daha büyüktür.

Sıcak para en kaba özetiyle şudur.

1990’lı yıllardan itibaren artan likidite bolluğu (parasal genişleme) nedeniyle gelişmiş kapitalist ülkelerde faiz oranları düşmüştür. Öyle ki, bazı ülkelerde (örneğin Japonya, ABD…) negatif faize dönülmüştür.

Yani tasarruf sahiplerince paralarının bankada muhafaza edilebilmesi için (bir nevi) bankalara faiz verilmek zorunda kalınmıştır.

Oysa ne beklenir?

Bankaya para yatıran faiz almak ister…

Ancak banka mudiden faiz almaktadır. Yani çark tersine dönmüştür.

Bu paralar doğal olarak uluslar arası piyasada getirisi yüksek güvenli liman arayışına çıkmıştır.

Türkiye gibi kronik dış ödemeler açığı bulunan ülkelerin dövize ihtiyaçları vardır. Bu ülkeler (ve Türkiye) bu parayı çekebilmek için faiz oranlarını yüksek tutmaktadır.

Faiz oranlarını yükselten ise devlet iç borçlanma ihtiyacıdır.

Yani şu günlerde devlet büyüklerimizin, bankaların faizleri indirmelerine dönük ricaları veya baskıları bilgisizlikten kaynaklanmıyorsa tamamen bir aldatmacadan ibarettir. Faizler, devletin aşırı borçlanma zorunluluğunun sonucunda bu seviyelerde seyretmektedir.

Lafı uzatmayalım… Gelişmiş ülkelerde nemasız kalan döviz ülkemize gelmekte, TL’na dönüşmekte ve faize (borsaya, diğer yatırım araçlarına vb.) yatmaktadır. Vade sonunda tekrar dövize döndüğünde (ülkemizde bu çark dönsün diye yıllarca sabit tutulan kurlar nedeniyle) geldiği tarihtekinden çok daha fazlalaşmış döviz olarak ülkesine dönmektedir.

Bu para, yüksek getiri elde edebildiği sürece (ki ülkemizde bu hep böyledir) ülkesine dönmektense bizim ülkemizde nemalanmayı sürdürmeyi tercih etmekte ve bu arada dış ödemeler açığının kapatılmasında işlev görmüş olmaktadır.

Piyasaya çıkan bu döviz (namı diğer sıcak para) gittiği ülkede güvence arar.

Sıcak paranın güvenliğini tehdit eden faktör devalüasyondur.

Yani mesela ABD doları 2.5 TL’den 3 TL’ye çıkarıldığında devalüasyon yapılmış olur.

Bunun bir etkisi yaşamın pahalılaşmasıdır.

Çünkü artık ithal malları için daha fazla TL harcanmak zorunda kalınacak ve ihraç malları için de daha az gelir elde edilebilecektir. Bu durumda yatırımlar azalacak, işsizlik baş gösterecek, üretim düşmüş olacak, fiyatlar genel seviyesi yükselecek, milli gelir azalacak, devletin vergi gelirleri düşecek, kriz sosyal patlamalara zemin oluşturacaktır.

Ve bir de devalüasyon olduğunda, yani dövizin fiyatı yükseldiğinde, nemalanmak üzere gelen dövize el konulmuş olacaktır.

İşte burası zurnanın “zart” dediği yerdir.

Parasına el konan yabancı para babası bunu “sorumlularına ödetecektir.”

O sorumlu da siyasi iktidardır.

Bir yandan hayatın pahalılaşmış olmasının tetiklediği sosyal atmosfer ve öte yandan sahip olduğu türlü çeşitli olanaklarla bu potansiyeli harekete geçirme gücüne sahip para babaları siyasi iktidarın sonunu getirirler.

Bu hep böyle olmuştur.

Şu günlerde (son iki ay içinde yüzde 10)[2] tırmanışa geçen döviz fiyatları benzer sonuçlara yol açabilecek seviyelere çıkabileceğinin işaretlerini vermektedir. İktidarın demokrasiden ve hukuktan uzaklaşma uygulamaları ve teamülleri, içerde ve dışarıda strese yol açan siyasi gelişmeler bu gidişi destekler niteliktedir. Ve bize öyle geliyor ki, iktidar çevreleri her iki olgu arasındaki bağlantıdan bihaberdirler.

Olsun…

Her şerde bir hayır vardır.


 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..