Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '08

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

İktisadi çöküşün sorumlusu ve çıkış yolu

İktisadi çöküşün sorumlusu ve çıkış yolu
 

Özgür ve geniş düşünce



2007 yılında cari açık önceki yıllara göre hızla büyüdü iktisadi büyüme ise yavaşladı. 2008 yılında cari açık şahlandı ve rekor kırıp zirveye ulaştı, iktisadi büyüme ise durgunluğa girdi. Gelişmekte olan ülkeler için büyümenin %3ün altına düşmesi durgunluktur. İşsizliğin azalmasını sağlayamayan hatta artıran bir büyümedir.

Buna rağmen bazı ekonomi yazarları sık sık “Ya yetersiz dahili tasarruflarla yetersiz büyüyeceğiz, ya da dışarıdan borçlanıp, cari açık yoluyla yatırıma dönüştürüp hızlı büyüyeceğiz.” türünde yazılarla kamu oyunu yanıltıyor ve düşük kur-yüksek faiz politikasının savunuculuğunu yapıyorlardı. Köşe yazarlarının kamusal sorumluluk taşıdıklarını düşünürdüm. Bunun her ekonomi yazarı için geçerli olmadığını geç de olsa öğrendim. Geç kalmamın sebebi 11 yıl kadar yurt dışında kalıp ülkeme yeni dönmüş olmamdı. Neyse ki sayıları çok azda olsa Ege Cansen, Güngör Uras, Mehmet Uğur Civelek ve benzeri bazı yazarların zaman zaman bu konulardaki gerçekçi yazıları azınlıkta kalsa da teselli kaynağı oldu.

Hükümet yetkilileri ise cari açık hükümetin başarısıdır, cari açığı finanse edebiliyoruz cari açık sorun değil, itibarımız var borçlanabiliyoruz diye ülke kaynaklarının ve geleceğinin tüketilmesiyle övünmekte adeta yarışıyorlardı. Cari açığı ve düşük kuru özel kesimden, bazı bankaları temsil eden yazarlardan kendi şahsi ve grup çıkarları için, hükümetten ise oy avcılığına yönelik popülist maksatlarla savunan karma orkestralar vardı ve bunlardan daha gür ses çıkarmak mümkün olmuyordu.

Bunların ancak ve maalesef bir musibet bin nasihattan etkilidir türü, ülkeyi bir krize soktuklarında susacaklarını düşünür olmuştum. Evet, krize soktular ama soralım bakalım onlar mı, Türkiye’nin krizinin sebebi? Alacağınız cevap şudur. Yok canım haşa ABD’dir sebep. Hem 400 milyar dış borcun, hem yıllık 50 milyar cari açığın, hem düşük kurla ithalatı coşturup yerli sanayii ve üretimi zayıflatmanın sebebi ABD ve küresel kriz. Onlara göre kurtuluş yolu da denize düşenin yılana sarılmasıdır. Yüzmeyi öğrenmemize engel olunsun ki yüzmek yerine hep yılana sarılalım. Dikkat edelim, “hep denize düşen yılana sarılır” derler.

Mantaliteyi, denize düşen yüzmelidir şeklinde düzeltmemiz istenmez ki hep yılana muhtaç kalalım. Sanki yılanla ortaklıkları var ya da çıkarları aynı yönde. Şimdi yeniden ülkeyi daha da borçlandırarak cari açığı sürdürme, günü kurtarma, problemleri daha da büyüterek erteleme çerçevesinde, krize karşı ne yapmalı türünde dizi gibi bir seri yazılar yazılmakta, geriye dönüp Kasım ayında bile şimdilik kriz yok diyebilen yazılar görebilmekteyiz. Yani yılana daha çok muhtaç olup daha sıkı sarılalım tavsiyeleri.

2008 yılının ikinci çeyreği rakamlarının fert başına gelir açısından durgunluk, üçüncü çeyreğinin ise durgunluktan da öteye fert başına hasılanın küçülmesi olduğunu resmi istatistikler söylerken şimdilik kriz yok diyebilmek ahlaki bir meselemi yoksa suçluluk psikolojisinin savunma mekanizması mı, yoksa birlikte iç içe mi geçmiş bilemiyorum. Ahlaki olmadığını ummak ve dilemek isterim. Cahillikten mi acaba diye sormuyorum çünkü kimsenin bu kadar cahil olup da ekonomi yönlendiriciliğine soyunabileceğini düşünemiyorum.

Bu tür yazı, demeç ve yaklaşımları ülkeme döndüğüm 2007 yılı sonundan beri üzüntüyle izliyor fakat düşüncelerimi yazacak bir bağlantı bulamıyor, sadece yazıların altında kısa yorumlar yapabiliyordum. Sanıyorum yorumlarım nedeniyle olsa gerek Bigpara’dan aldığım “Bigpara’da yazar mısınız” mesajı düşüncelerimi kamuoyu ile paylaşma fırsatı verdi. Kendilerine teşekkür ediyorum.

İlk yazımı “Türkiye’de şimdiki haliyle cari açık - tasarruf ilişkisi” başlığı altında bahsettiğim türden orkestraların ileri sürdüğü, cari açığın büyümenin hem gereği hem de sonucu gibi, ülkeye faydalı bir şey göstermelerine karşılık, aslında Lale devri çılgınlığı yaşamamızın, üretimden çok tüketmenin bir sonucu ve iktisadi durgunluğa ve çöküşe gidişimizin sebebi olduğunu, bunu besleyen mekanizmanın da yabancı sıcak paraya yüksek faiz, servetlerin yabancılara satılması ve astronomik dış borçlanmayla kendi geleceğimizi tüketmek ve neslimizi sömürmek olduğunu gösterdim. ”Ya yetersiz dahili tasarruflarla yetersiz büyüyeceğiz, ya da dışarıdan borçlanıp, cari açık yoluyla yatırıma dönüştürüp hızlı büyüyeceğiz.” türü yazılara karşın, son yıllarda bu bahane ile ikinci seçeneği sonuna kadar, ifrat derecesinde seçtiğimizi ancak seçeneğin birinci kısmını, yani borçlanma kısmını seçtiğimizi, aynı seçeneğin ikinci kısmını, yatırıma dönüştürme kısmını uygulamayıp, borçlanıp fakat boğazımıza geçirdiğimiz, çocuklarımızı sömürerek geçinmeyi bu seçenekle maskelediğimizi gösterdim. Cari açığı finanse edebilmekle övünenlere karşı, cari açığı finanse edebilmenin marifetle, başarıda olmadığını, finanse ettikçe bataklığa daha çok gömülmek olduğunu gösterdim.

Detaylı ve teknik açıklamalar o yazımdan okunabileceği için burada tekrar etmiyorum. Ancak hiç uzman olmayanın bile hemen göreceği su hususu burada belirtiyorum. Bunlar, hani gözden kaçacak küçük bir ülke değil ki görmesinler, koskoca Çin’in cari açık verdiği için değil çok büyük cari fazlalar verdiği için dünyanın en hızlı iktisadi büyümesini yıllardır gerçekleştiren ülkesi haline geldiğini hiç göstermek istemezler. Üstelik bizden daha çok petrol ve enerji ithalatçısı bir ülke olduğunu da söyleyeyim de, ne yapalım biz petrol ithal ediyoruz demesinler. Sadece Çin değil en hızlı kalkınan ülkeler cari açık veren değil, tükettiğinden çok üretip, ihraç edip cari fazla veren ülkelerdir.

Bu konuları niçin yazdım? Çoğumuz bilmekle birlikte halkın büyük kesimlerinin çıkarlarını, objektif olarak doğruları, doğru ve dürüstçe yazanlarda olmakla birlikte, maalesef belirli ekonomik ve siyasi çıkar odaklarının ağzı haline dönüşmüş, halkı ve kaynakların kullanımını bu çıkar odaklarının şahsi menfaatlerine uygun yönlendirebilmek için, yanlışları bilerek doğru gibi yazabilen, bu alanda maharetli, ustalaşmış yazarlarda bulunabileceğini hesaba katıp okuduğumuz yazıları, gerisinde neler ve hangi bağlantılar olabileceğini de düşünerek değerlendirmeliyiz. Çoğunluk zaten bu konuyu bildiği halde, şu son günlerde yinede hatırlamakta yarar olduğu için yazdım.

Çöküşün sorumlusu ürettiğinden çok tüketmek, el parasıyla sağlanan refahı kendi refahı sanmak, düşük kur politikası ile ve cari açık yoluyla dışarıya aşırı borçlanmak ve ekonomiyi diş kaynakla yaşamaya bağimlı hale getirmektir, bu politikaları uygulayanlar, teşvik edip alkışlayan çıkar odaklarıdır. Çıkş yolu bu çöküşten sonra acılı ve sancılı olsa da yukarıdaki politikaları tersine çevirmek, enaz tükettiği kadar hatta daha fazla üretip cari fazla vermek, döviz kurunu buna göre belirlemek, ülkeyi yabancı sıcak paraya ve yerli spekülasyonculara soydurmamakdan geçer.

Dr.Hamit Bozkurt

 
Toplam blog
: 54
: 1229
Kayıt tarihi
: 08.08.08
 
 

1950 yılında doğdum, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi 1974 mezunuyum. 1986 yılında Gazi Ün..