Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '10

 
Kategori
Öykü
 

İlahi Adaleti Gördüm

İlahi Adaleti Gördüm
 

Hainliği ve ilahi adaletin tecellisini gördüm:

Bir arkadaşım yurt dışına çalışmaya gider. Bir süre sonra orada bir iş kurar ve çalıştırmak üzere Türkiye’den bir usta götürür. Bu usta fakir biridir. Aradan iki yıl kadar bir zaman geçer, iş sahibi iflas eder, usta işten ayrılır ve geri döner. Fakat ustanın bizim arkadaştan alacağı vardır. Bu usta, bizim arkadaştan alacağı olduğunu her gördüğünde ve söz açıldığında sohbet mahiyetinde söylerdi.

Bizim arkadaş o işi bırakır ve başka bir işte yine yurt ışında çalışmaya devam eder. Bu sefer kardeşleriyle yurt dışına gider, bir şirket kurarlar ve çalışmaya devam ederler.

Kardeşlerden büyüğü, şirketten ve kardeşlerden ayrılır ve Türkiye’ye döner. Ağabey ile diğer kardeşlerin arası açılmıştır. Ağabeyin, kardeşinden bir miktar para alacağı olduğunu söyler. Fakat küçük kardeş, yapılan hesaplar ile alacağının olmadığını söylemektedir. Ben de iki tarafı ayrı ayrı dinlemekteyim.

Ağabey, çok gaddar, kıskanç ve hain bir kişilik yapısına sahipti. Hatta zaman zaman benden, uzaktan kumandalı çeşitli elektronik sistemler hakkında bilgi isterdi. Araştırırdı. Bana bunları söylerken üstü kapalı konuşur ve benden bunları çok gizli tutmamı da isterdi.

Aradan bir zaman geçti ve yurt dışındaki küçük kardeşlerden biri yanıma geldi; ama yüzü o yüz değildi. Ben araba kazası geçirdiğini sandım ilk önce. Yüzü tanınmaz haldeydi. Bir kısmı da bandajlıydı. Üstelik bu görüntü, yaklaşık 10–15 günlük bir görüntüydü!

Ben, şaşkınlıkla, geçmiş olsun dileklerimi ifade ederken bir taraftan da merakımı gidermesini bekliyordum. Sürekli soruyordum: “Ne oldu, nasıl oldu?” diye.

Oturduk, konuşmaya başladı.

Yurt dışından dönüşü esnasında son akşam, ortanca kardeş bara gitmiş. Orada, ortanca kardeşe küçük kardeşin nerede olduğu sorulmuş arkadaşları tarafından. O da evde olduğunu söylemiş.

O ülkenin vatandaşı, silahlı ve maskeli iki kişi eve gelmişler ve silahı küçük kardeşin başına dayamışlar. Paranın nerede olduğunu sormuşlar. Kendisi sporcu ve güçlüdür, bunlarla boğuşmaya başlayınca bu kardeşi feci şekilde dövmüşler. Yere yatırıp başına küçük namlulu otomatik silahı dayayarak parayı istemişler. Kardeşin yabancı dili çok iyidir, kişileri seslerinden tanımış; fakat kişilerin tavrı böyle olunca ve silah başına dayalı halde hiç ses çıkaramamış. Kişiye ismiyle seslenecek olsa, tanınmış olduğundan öldürebilirdi. Paranın yerini söylemiş, onlar da parayı alır gitmişler. Türkiye’ye dönecek paraları bile yoktur artık. Küçük kardeş, diğer kardeş ile bin bir zorlukla, bu halde Türkiye’ye dönmüşler.

Bana bu olayı anlatırken, ben olayı çözmüş; fakat kardeş arasıdır diye sesimi çıkarmamıştım. Kendisi olayın farkında değildi. Hinliği, tilkiliği yoktur. Ağabeyinin tilkiliğinden 3-5 gr. da onda olsa yetecekti.

Aradan 5-6 ay gibi bir zaman geçti. Yurt dışında bunun başına silahı dayayan kişinin, Türkiye’ye girdiğini haber alırlar. Araştırırlar ki, bir akşam ağabeyinin evinde kalmış. Diğer akşam iki kardeş ağabeylerinin evine giderler ki bu kişi evdedir. Ağabey, bu kişiyi evde saklar ve kardeşlerini dış kapıdan içeri koymaz. Ağabey, kardeşlerine; “beni öldürmeden bu kapıdan içeriye giremezsiniz” der. Ve zorlarlar ise polis çağıracağını söyler. Küçük kardeşler geriye dönerler. Dönerler fakat, yabancı kişiyi izlemeye başlarlar. Büyük ağabey bir şekilde bu yabancıyı gizlice ülkesine gönderir.

Çalınan paranın miktarı ise daha önce yurt dışına çalıştırmak üzere götürdüğü fakir ustanın alacağı miktar kadardı. Fakat ağabey kendi alacağını tahsil etmişti. Fakir ustanın bundan haberi bile yoktu. Fakir usta bu olayı duyunca “Allah benim hakkımı yedirmedi” dedi. Ama kendi eline maddi bir kazanç geçmemişti. Sadece bu olayın hissiyatıyla yetindi.

 
Toplam blog
: 358
: 1023
Kayıt tarihi
: 03.09.08
 
 

  Ne elimde garantim var ikinci bir soluğu almaya Ne aklım erer dünyayı yıkıp ta yeniden ya..