Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '12

 
Kategori
Tiyatro
 

İlahi komedya

İlahi komedya
 

“Devletin tiyatrosu olmaz” nidaları altında bir tiyatro gösterisi izliyoruz devlet eliyle. "Hem maaş alıp hem eleştiremezsin" buyuruluyor en yetkili ağızdan. Bir kere eleştiri hakkı bir vatandaşlık hakkıdır, sadece sanatçılara özgü değildir. Sanatkarların hepsi aynı zamanda birer vatandaştır ve her vergisini veren ve oy kullanan vatandaş gibi aldığı hizmeti sorgulama ve eleştirme hakkı vardır. Bu eleştiri kimi zaman bir tiyatro eseri, kimi zaman bir şarkı, kimi zaman bir başka sanat eseri ile tezahür eder. Eleştiri sadece olumsuz bir olgu değildir genel kanının aksine. Olumsuz olduğu gibi olumlu eleştiri de yapılabilir. Fakat doğu kültüründeki dokunulmaz, uzak, dediği emir kabul edilen baba figüründen aldığı "baba" takısının hakkını veren devletimizin başına gelen her hükümet eleştiriyi bir saldırı veya aşağılama aracı gibi gördüğü için sosyal düzeyde eleştiriye açık bir sosyal hizmet anlayışı hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Aynası kırıktır devlet adamlarımızın. Dün geceden sabaha kadar Muhsin Ertuğrul’un önünde sabahlayan insanların özlemini kurduğu devlet adamı anlayışı, özeleştiri yapabilen bir devlet adamı anlayışıdır zaten. Aynadan korkmayan, kendisiyle yüzleşebilen, adil devlet adamlarıdır özlemi çekilen. Para ile sanatçının eleştiri hakkını satın alma amacı güden, karikatüristlerini mahkemeye veren, heykelleri yıktıran, yazarlarını hedef gösteren, en büyük şehrinin göbeğindeki tiyatro salonunu yıllarca kapalı tutulmasına gözünü yuman, devlet tiyatrosu sanatçıları sabaha kadar tiyatrolarının önünde protesto eylemi yaparken ortalarda gözükmeyen devlet adamları değil. 

Gösteri özelleştirme kapsamında devam ediyor. “Tiyatroları özelleştireceğiz, gerekirse sponsor oluruz” buyurulmakta. Burada da samimiyeti sorgulamak zorunda kalıyoruz. Devlet özgür sanata sponsor olup destek verecek mi gerçekten? Yoksa sponsor olduğu oyunları “hem benim paramı alıp hem beni eleştiremezsin“diye sansürlemeye mi çalışacak? Hangisi olacağını az çok tahmin ediyoruz hepimiz. Sosyal bir devlet özgür sanatı destekler, otokrat bir devlet ise tiyatroyu propaganda amacı ile kullanır. Bunun en belirgin örneği Hitler Almanyasında yaşanmıştı. Şimdi Türkiye'de de, bağımsız bir kavram olan sanat'ın başına "muhafazakar" takısı eklenerek, sanatın bir propaganda amacı olarak kullanılmasının temelleri atılıyor. Dilinin, dininin ve kininin davasına sahip çıkan nesiller devletin çatısı altında sanatını icra edecek, diğerleri ise kendi çabaları ile özel tiyatrolar kurmaya ve sanatlarını sergilemeye çalışacaklar. Özelleştirme dile kolay gelse de, iş sahne sanatlarına geldiğinde çok da kolay değil. Herşeyden önce tiyatroların kalbi salonlardır.

Türkiye'de, çağdaş olduğunu iddia eden bir medeniyetin utanç duyması gereken derecede, ciddi bir salon sıkıntısı bulunuyor. Büyükşehir İstanbul'da bile Devlet tiyatroları, iki tanesi bir alışveriş merkezinin altkatında olmak üzere, toplamda 8-10 salona mahkum durumda. Bir tiyatrocunun özel tiyatro açması için öncelikle bir salon bulması gerek. Haydi buldu diyelim, özel tiyatro dediğiniz sahnesinden, oyuncularına ve ekipmanına kadar ciddi bir yatırım gerektiriyor ve bu maliyet ister istemez seyirciye yansıtılmak zorunda kalınıyor. Devlet tiyatrolarına 7-10 TL'yi ortalama bir vatandaş kolaylıkla verebilirken, özel tiyatrolar 20-30 TL'den başlayan fiyatlar ile oyunlarını sergilenmek zorunda kalıyor ki bu da çoğunluk kitleye ulaşma şansını güçleştiriyor. Özgür tiyatroların özelleştirilmek istenmesinin temelinde de çoğunluğa ulaşmalarının kısıtlanması yatıyor zaten, görebilene...

Ayrıca... Madem ki devletin tiyatrosu olmaz diyorsunuz, o zaman kapatın devlet ve şehir tiyatrolarını. Hem devletin tiyatrosu olmayacağını kürsülerden haykırıp, hem de şehir tiyatrolarının yönetim kuruluna devlet görevlilerini yerleştirirseniz işte asıl o zaman devlet'in tiyatrosunu kurmuş olursunuz.  Oyunun adı da şimdiden bellidir: “İlahi Komedya”.

 
Toplam blog
: 89
: 618
Kayıt tarihi
: 16.12.06
 
 

İlk kitabımı, 'Pal Sokağı Çocukları'nı okuduğumdan beri yazıyorum. Yazmak beni o çocuklar gibi öz..