Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '09

 
Kategori
İnançlar
 

İlahiyat biliminin dilinde bir reform kaçınılmaz

İlahiyat biliminin dilinde bir reform kaçınılmaz
 

İslamin dili anlaşılmalı


Başbakan Erdoğan 12 Ekim de Diyanet İşleri Başkanlığı’nca düzenlenen 4. Din Şurasında yaptığı konuşmasında, “11 Eylül saldırıları sonrasında başlayan yeni süreçte, Müslüman dünya ne yazık ki yoksullukla, terörle, cehaletle anılır bir hale getirilmek isteniyor. İslam dünyasına biçilen bu yeni kıyafete karşı, Müslümanların da karşı bir propaganda üretmedikleri gerçeğiyle karşı karşıyayız.” demiştir.

Erdoğan konuşmasının devamında “Yalnız altını çiziyorum; yanlış anlaşılmalara vesile olmasın, kastettiğim asla dinde reform değildir. Ancak özellikle ilahiyat biliminin dilinde bir reformun kaçınılmaz olduğu da bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır. Elbette din kamildir ancak bizim dinden anladıklarımız, dini anlayışımız ve düşüncemiz tekamül etmek, gelişmek durumundadır. Çünkü biz insanlara akıllarının anlayacağı dille hitap etmek durumundayız. Kahve köşelerinden televizyon ekranlarına kadar her ortamda insanlar bilseler de bilmeseler de bu alanlarda en az bir profesör kadar birikimli zannediyorlar ve bu cesaretle konuşuyorlar.” demiştir. Ben ilk defa başbakanın bir konuşmasına tamamen katılıyorum. Çünkü ilahiyat dilinde bir reform bence de şarttır. Din adamlarımız insanlara Arapça kökenli kelimelerin bol olduğu dille değil en cahil olanların bile anlayacağı yabancı kelimelerden ayıklanmış sade bir dille hitap etmek zorundadırlar. Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı başbakanın belirttiği bu konuda en kısa zamanda somut adımlar atmasını ümitle bekliyorum. Geçen ramazan bayramı arifesinde bir televizyon kanalında okunan haberde bayram süresince mezarlıklarda Kuran okumak isteyen hafızların görevli kişiler tarafından imtihan edildikleri anlatılıyordu. Aman tanrım, demek ki bazı sözde hafızlarımızın okudukları Arapça Kuranın yanlış okunduğu tespit edilmiş ki, bayramlarda onların mezarlıklara girmelerine izin verilmeleri için bilgilerinin sorgulanmasına karar verilmiş. Başka bir haberde de bir müftümüzün cuma vaazında Kuran-ı Kerim'in Allah'ın emrettiği şekilde Arapça okunması gerektiğini söylemiş ve Kuran Türkçe okunsun diyenlere şöyle tepki göstermiş: “Eurovizyon Şarkı Yarışması’na yıllardır İngilizce şarkılarla katılıyoruz. Bu gibi uluslararası şarkı yarışmalarına yabancı şarkı ile katılmak doğru, caiz oluyor da, Allah’ın kitabını O’nun buyurduğu gibi Arapça harflerle okumak yanlış mı oluyor” Bence bu müftümüzün söylediklerine iki nedenle katılmıyorum. Birincisi, Kuran-ı Kerim peygamberimizin yaşadığı ülke olan Arabistan’da yaşayan herkes ana dilinde okusun, anlasın ve üzerinde uzun süre düşünsün diye Arapça gönderilmiştir. İkincisi, örneğin Musa peygambere vahiy yoluyla indirilen Tevrat da Allahın kitabıdır ve O’nun tarafından Musa peygambere İbranice indirilmiştir. Her iki kutsal kitap da şüphesiz Allahın kelamıdır. Her ikisi de Kuranda bahsedildiği gibi Allahın katında bulunan orijinal kutsal kitaptan indirilmiştir. Üstelik Kuran’ın Allah tarafından gönderilen kutsal kitap Tevrat’ı tasdik edici olduğu da bizzat Kuran-ı Kerim (Bakara-42) tarafından belirtilmiştir. Hal böyleyken Kuran’ın sadece Arapça okunması gerekir diye bilgi vermek bence doğru değildir. İslam âlimlerimizden Prof Dr. Cemal Sofuoğlu, geçenlerde ceviz kabuğu programında Hulki Cevizoğlu ile yaptığı bir sohbet esnasında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bilinen, yani devletten maaş alan 60, 000 imam olduğunu, bunların çoğunun imam hatip okulu mezunu bile olmadıklarını söylemiştir. Peki, ama yeterli derecede Arapça bilmeyen, gerekli dini eğitimden yoksun olan bu tip din adamlarımızın Kuranın anlamı konusundaki bize verdikleri bilgiler ne kadar sağlıklıdır? Bakın, Diyanet İşleri Başkanlığının yayınladığı Türkçe Kuran- ı Kerim’in “43- Zuhruf” suresinin 2, 3 ayetlerinde ulu yaradan bizlere ne diyor? “Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık.”; Benzer bir şekilde “ 12-Yusuf” süresinin 2. ayetinde de “Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” Denilmektedir. Benzer şekilde Yüce Allah “Rum süresi” süresinin 22 ayetinde buyuruyor ki: “Dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır” Bu ayetlerden açıkça anlaşılıyor ki Kuran-ı Kerim, onu okuyan veya dinleyenlere okunan ayetleri yeterince anlamalarını ve üzerinde uzun süre düşünüp akıl erdirmelerini emretmektedir. Bu nedenle bence insanların ana dilleriyle ibadet etmesine engel olmaya yönelik tüm girişimler, Allah´in ayetlerini yeterli düzeyde anlamamaktan kaynaklanmaktadır. Nitekim ramazan ayı boyunca bazı TV kanallarında ve radyolarda Kuran’ın Arapçası değil sadece Türkçe meali okunmuştur. Bence bunlar İslamiyetlin halkımız tarafından daha iyi anlaşılması hususundaki sevindirici gelişmelerdir. Atatürk de Arapça bilmeyenleri de kolayca dinin özüne ve gerçeğine yöneltmeyi amaçlamıştır. Atatürk, şöyle diyordu: "Türkler dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar, bunun için Kur'an Türkçe olmalıdır. "Türk Kuran’ın arkasından koşuyor, fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde ne var bilmiyor ve manasını bilmeden tapınıyor. Benim maksadım arkasından koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın.”

Değerli okuyucularım ben sadece bölgemizde dev bir ülke olmamızı siyasi nedenlerle istemeyen bazı dış ülkelerin, halkımızın eğitiminin ve en güçlü yanı olan dini inançlarının gelişmesini engellemek istemelerine karşıyım. Yoksa isteyen Kuranı Kerim-i Arapça, isteyen İngilizce veya Japonca dinlesin bu ne beni ne de başkasını hiç ilgilendirmez. Son söz olarak Ziya Gökalp’ın 1918 yılında, yani ülkemiz düşmanlar tarafından işgal edilmesine yakın bir zamanda yayınlamış olduğu 'Vatan' şiirini herkese hatırlatıyorum; “Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur, Köylü anlar manasını namazdaki duanın, Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kuran okunur, Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hudâ'nın, Ey Türkoğlu işte senin orasıdır vatanın”
 
Toplam blog
: 12
: 695
Kayıt tarihi
: 13.08.09
 
 

1950 Trabzon doğumluyum. ABD de MIS konusunda Merkez Bankası adına lisans üstü eğitimimi tamamladıkt..