Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '11

 
Kategori
Felsefe
 

İlahiyatçılara rağmen Müslüman olmak

İlahiyatçılara rağmen Müslüman olmak
 

Bir ilâhiyatçı, dekolte giyinen kadınların, tecavüzlerde suça sebebiyet verdiklerine dair sözler sarf etti. 

Selçuk Üniversitesi İlahiyet Bölüm Başkanı Prof. Orhan Çeker: "Sorunun odağında kadın var. Sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmaz. Tahrikten sonra sonucundan şikayet etmen makul değil”* 

Basit gibi görünen bu söz birkaç cepheden çok düşündürücü… 

Birincisi tecavüz suçunda suçlunun iradesini yok sayması… 

Tecavüz suçunda dekoltenin etkisinden bahsettiğimizde, yaptığımız şey, bunun bir tür refleks olduğudur. Yani eğer dekolte giyinen bir kadın görüyor ve ona tecavüz etmek istiyorsak bu “doğaldır”… Dolayısıyla “doğal” olan bir şeyin engellenememesi de doğaldır. Bir ilâhiyatçının bunu söylemesi, ilmini yaptığı dinden anlamadığı ve hatta bu dine inanmadığı anlamına gelir. Çünkü eğer “tecavüz” hafifletici bir sebep olan bir reflekse dayanıyorsa o zaman, dinin hitap ettiği insan iradesi yalan olmalıdır. Oysa dinin varlığı, doğrudan insan iradesine dayanmaktadır. İnsanlar dinin akıl ötesi unsurlarıyla keşfedici akıllarını uzlaştıramasaydı, dinin bizim için herhangi bir sınırlayıcı ve insanlaştırıcı etkisi olamazdı. Tecavüzde kadını suç unsuru olarak görerek suçluyu “refleksine uymakla” aklamaya veya mazur görmeye çalışan zihniyet için “din”, irademizle ilgisi olmayan, bizim dışımızda “âmir” bir lüks olabilir ancak… Bu bakış açısıyla insan, kendi başına ahlâk sahibi olamayan, yalnız ve denetlenmediği zamanlarda saldırgan bir hayvandan ibaret olan bir canlıdır. Dinin böyle bir canlıya emanet edilmiş olduğunu düşünen bir ilâhiyatçı ile yalnız kalmamaya sanırım dikkat etmeliyiz. 

İkincisi, ülkemizde ilâhiyat denen disiplinin kapsamı… 

İlâhiyat, ülkemizde, “modern muamelat” olarak görülmekte... Din profesyonellerinin bu günkü ilgisi ancak “ Diş dolgusu yaptırsak mı yaptırmasak mı?” gibi günlük ilmihal bilgileri seviyesindedir. Bulabildikleri bir takım naklî bilgilere aklî yorumlar yapmak dışında ilâhiyatçıların topluma verebildikleri hiçbir şey yok… Dünyevî konularda işi, bilirkişilerin uzmanlığına havale etmek ve felsefî planda da suskun kalmak dışında görünürde hiçbir fonksiyonları yok. Bu seviyede bir bilgi felsefesiyle tecavüz gibi bir suçun tabiatı hakkında konuşmak ve hatta hukuk felsefesi plânında içtihat yapmak bu gün Türk ilâhiyatçılarının bilgilerinin ve yetkinliklerinin görünen o ki çok ötesinde… 

Üçüncüsü din sahibi bir toplumun kanaatleri üzerinden toplum mühendisliği gayretleri… 

 

Din profesyonelleri, kendi sınırlı bilgileri –ki bu gün bu bilgi sadece Arapça bilmekten ibarettir- ile her konuda kendilerine göre norm tayin etmeye çalışmaktadır. Bir yandan, içinde yaşadıkları toplumun doğal durumuna sessiz kalır gibi görünmekte diğer yandan bu durumun, kendilerine göre anormal olduğunu her fırsatta dile getirmektedirler. İki önceki paragrafta belirttiğim dinin felsefî plânında suskun kalmak tavrının temel sebepleri hem bu konunun canlı tutulması halinde dinde profesyonelliğin ortadan kalması hem de din profesyonellerinin zaten felsefî bir yetkinliklerinin olmadığının anlaşılacak olması tehlikesidir. İlâhiyatçıların bugünkü temel güdüleri “modern taşınabilir peygamberler” olmaktır. Hiç birinin böyle bir iddiayı kabul etmeyeceği açıktır. Fakat hepsi işlevsel olarak peygamberin yaptığı işi yapmaktadır. Kendi aklı ve iradesi olan her Müslüman’ın kendi gücünün yettiğince uygulaması gereken dini, herkese kendi otoriteleriyle kabul ettirip dindeki akıl yürütme ve rıza müesseseleri üzerinde tartışılmaz bir hâkimiyet kurmak isteyen herkes aslında peygamberleşmeye çalışmaktadır. 

 

 

İçinde yaşadığı toplumun, kendi aklının erdiği, bilgisinin yettiği “şekle” uymadığı için “anormal” veya “batıl” bir toplum olduğuna inanan ilâhiyatçı, kendine, toplumu “dine” göre biçimlendirme işini vermiştir. Bugün bu zihniyet, resmî iktidar gücü ile desteklenmektedir. Tecavüzde kadını, giyiminden dolayı suç sebebi/ suç unsuru sayan ilâhiyatçı, suçun önlenmesi için suç unsurunun baştan ortadan kaldırılması gerektiğini söylemektedir. Ona göre de suç unsuru kadın giyimidir. Sorun şudur: Bütün kadınları kapatsak dahi tecavüz ortadan kalkmazsa ne yapacağızdır? Ancak o zaman mı tecavüze uğrayan kadını masum sayacağızdır? Tecavüzde kadın giyimini suç unsuru sayan ilâhiyatçı evinin kapısını kilitlemeyi unutup da soyulan herkesi de hırsızın suç ortağı saydığının farkında değildir ve bunun adı gaflettir. İlâhiyatçı, din adına, hukuk karinelerini yok sayan din profesyoneli haline gelmiştir. 

 

Bugünkü haliyle Türkiye’de ilâhiyat, halkın yaşadığı dinden kopmuş bir profesyonel toplum tasarımcılığı haline gelmiştir. Bu tasarımın tehlikeli yanı, toplumun doğasını okumaya zahmet etmeksizin ve zaten bunu anlayacak basiretten de mahrum olarak toplumu tartışmalı bir din algılayışına göre biçimlendirmeye kalkmasıdır. Bugün Türkiye’nin temel problemlerinden birisi sevabıyla ve günahıyla Allah’ı arasında başkasının olmasını istemeyen insanlarla onlara Allahlık taslayanların arasındaki ciddi kutuplaşmadır. 

Bugün Türkiye’de kişini aklı ve kalbiyle Müslüman olmasının önündeki en büyük engel, irademizi kendilerine teslim etmemizi isten toplum mühendisi din profesyonelleri ve onların siyasal güç odaklarıdır. 

 

* http://www.haber50.com/dekolte-giyinirsen-tecavuz-kacinilmaz-mi-374744h.htm 

 
Toplam blog
: 153
: 503
Kayıt tarihi
: 11.02.11
 
 

Eczacıyım, memlekete meraklıyım.....