Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İlana gel

İlana gel
 

www.resimler.tv işte Prezantabl bir inek :)


Her şeyin azı karar çoğu zarar, diye boşuna söylememişler. Tuhaf bir sırıtma eşliğinde gittiğim tatilden; serpilip büyümüş, nur topu gibi bir kederle döndüm Ankara’ya… İlk karşılaşmamız değil elbette kendisiyle, bu sefer fazla yüz göz olduk sadece… Düşünecek o kadar çok zamanım oldu ki, düşünmediğim hiçbir şey kalmadı… Birde her şey unutulur derler! Yalan efendim yalan… “Bunu unutmuştuk, bunu sineye çekmiştik.” dediğim ne kadar kederim, ne kadar öfkem varsa geçit töreni yaptılar… Her şey tadında güzel. Siz siz olun hiçbir tatilde geçmişinizi ortaya döküp didik didik edecek kadar fazla kalmayın.

Vakti zamanında bir yerde okumuştuk Esra’yla: ‘Ankara’ dayım, memurum, sıradanım’ yazmıştı birisi, ehhh daha ne olsun diye gülmüştük… Ne gülersin elin adamının mutsuzluğuna al işte şimdi de sen Ankara’dasın, işsizsin, sıradansın :) üstelik korktuğum başıma geldi; iş arama sürecimle, bunalımlı halim çakıştı… Bayan bunalım iş arıyor! Bu korkunç bir şey inanın bana :) (İşsizliğin 4. evresine mi geçtim acaba? Cimrilik belirtileri de var)

Ruhsal hava raporumu sundum, şimdi asıl konuya geçebilirim… Yaklaşık bir haftadır iş ilanlarına bakıyorum: bazen şaşkınlıkla, bazen hayretle, bazen de faltaşı kıvamında…

Eskiden gazetelerden bakardık ya ilanlara, şimdi internetten hazırlıyorsunuz özgeçmişinizi (cv lafına sinir oluyorum) ve beğendiğiniz ilanlara bir tıklamayla gönderiveriyorsunuz, tabi asıl mesele o tıklamaya erişmekte. (görüntülü mülakat bile varmış ama daha o kadar yaklaşamadım hiçbir işe)

İş mi arıyorum, samanlıkta iğne arayanla mı yarışıyorum bilemedim?

İlgilendiğim ilana tıklayıp ışık hızıyla hayallere dalıyorum (hayatta başıma ne geldiyse bu ışık hızıyla hayallere dalma huyumdan geldi zaten); şirkete girişimi, masama yerleşimi bile hayal etmişken üçüncü satırdaki cümle hayallerimi bir anda boğuyor “çok iyi derecede İngilizce bilgisine sahip” ve heyyy büyü bozuluyor kendimi masanın kenarında Burhan Altıntop İngilizce’si ile “It ıs a pencil yes yes” diye gevelerken buluveriyorum…

Moral bozmak yok, daha bir sürü ilan var nasılsa değil mi? Öyle olmuyor işte efendim maalesef, yukarıdaki senaryo her defasında tekrarlanıyor. Başka bir ilana tıklıyorum yine ben hayallere dalmışken “aktif ehliyet sahibi” cümlesi bana sırıtıveriyor… Pasif olsa olmuyor işte. Benim durum feci: Trafik fobim var. Benim trafik fobim onların umurunda olmaması kadarda doğal bir şey yok… Kendimi şirketin arabasıyla duvara toslamış gibi hissediyorum ve o anda hayallerim perte çıkıyor.

İlanın dilinden anlamaya başlıyorsunuz bir süre sonra…

Prezantabl: (en sinir olduğum ikinci kelime) aptal ol, elinden hiçbir iş gelmesin ama düzgün giyin… prezantaballll ollll… o ne arkadaş, hani zevkler ve renkler tartışılmazdı. Ben paspal giyinmeyi seviyorum belki… Almayın beni işe filan ben çok çalışkanımdır ama paspaltablım… Küçük çantalar ve topuklu ayakkabılardan da nefret ederim…

***
Esnek çalışma saatlerine uyum sağlayabilecek… diye başlayan ilanlar var! İnsan ister istemez düşünüyor, bu çalışma saati dedikleri meret ne kadar esneyebilir, diye. Bak baştan söylüyoruz sonradan sorun çıkarma saat 18:00 dedim mi çıkarım, yok mesaim bitti falan filan diye. Biz kaç dersek o saatte çıkarsın o kadar. Sonra arpacık kumrusu gibi düşün dur, hiçbir plan yapama…

- Alo, akşam görüşüyor muyuz?

- Bilmem ki, esneyebilir

- Efendim.

- Şu anda çekiştiriyorlar, bence esneyecek

- Anlamadım.

- Çalışma saatim yahu, aha da çekiştire çekiştire esnettiler, artık başka zaman görüşürüz…

Ben hiç sıkıştırılmış çalışma saatlerine uyum sağlayabilecek… diye başlayan bir ilan görmedim. O çok hoş olurdu. Hadi bugün çalışma saatlerini sıkıştıralım da eve erken gidelim, kıvamında. :)

***

Birde Süperman, Shera gibi süper kahramanlara ihtiyacı olan şirketler var. Alınacak personel sayısı bir yazıyorlar ya utanmıyorlar utanmıyorlar. Gelen giden evrak takibini yapacak, gelen misafirlerin karşılanmasıyla ilgilenecek, muhasebe işlemleri, telefon faks trafiğini yönetecek (eminim İstanbul trafiğinden beterdir), büronun çay ve temizlik işleriyle uğraşacak… Başvuruların ananızın nikahı ile birlikte yapılması önemle rica olunur…

***

Baştan sona İngilizce yazılmış ilanlar var. Beni anlayabiliyorsan başvurursun nanik nanik, anlayamıyorsan bizi hiç yorma, hadi kızım başka kapıya, öğren de gel, diye sırıtıyor…

***
Bakıyorsunuz ehliyet istemiyor, İngilizce istemiyor… O da ne! 26 yaşını aşmamış, bayan istiyor… Niyeyseeee? 26 yaşımı aştım hatta iki yaşta ileriye gittim, geri dönemem… Birde 30 yaşımı aşsaydım ne olacaktı bilmiyorum

Aynı zaman dilimi içerisinde bana hem yaşlandığım, hem ehliyet sahibi olup araba kullanamadığım, hem de İngilizce’min yetersiz olduğu hatırlatılıyor… Niçin hatırlatıyorsun arkadaş niçin niçin? diye tepine tepine ağlamak geliyor içimden :)

Kısaca ilanların dilinden çözdüklerim…

- Çok çalışıp gıkı çıkmayacak
- Bir sürü vasfı olup “Benim o kadar vasfım var neden buradayım?” diye kendini sorgulamayacak…
- Podyumları bırakmışta yeni bir hayata başlamış manken gibi giyinebilecek…
- Çok sinirlense de diksiyonunu eğip bükmeyecek
- Normal mesai saati anlayışı olmayacak, hele hele sıkıştırılmış mesai saati hiç istemeyecek :)
- Neden bu çalışmaya bu kadar az para alıyorum? Benim emeklerim nereye gidiyor? Diye sorularla kendisini ve çevresini bunaltmayacak v.s v.s

Canı gönülden onayladığım bir söz vardır, ananem sık sık söylerdi, biraz kaba olacak ama affınıza sığınarak yazıyorum “Bunlar insana üzüm yedirip, pekmez çıkarttırırlar”

Güzel ülkemin, aynı kaderi bölüştüğüm, işsizleri hepimize kolay gelsin. Bende tıpkı sizin gibi, pekmez üretimine başlamak için sabırsızlanıyorum (!)

NOT: Bütün bu eziyete rağmen başvurularımı yaptım, haber bekliyorum. Sırada mülakatlar var, o ayrı komedi, ayrı blog konusu…

Kuzu Esra Mesaj Atar: Bunalım çiçeğim, bu ilanlar sende bağımlılık yapmasın. Hani loto, toto, at yarışı bağımlılık yapıyor ya… Bu sefer tutturacağım diye hırslanırsında sen şimdi :) kendine dikkat et, ilanlarla inatlaşma….


 
Toplam blog
: 19
: 756
Kayıt tarihi
: 03.03.07
 
 

Neşeyle hüzün arasında volta atan, 1979 yılının 4 Eylül çocuğu, arkadaşlarımın arkadaşı, annemin ..