Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '10

 
Kategori
Güncel
 

İleri Demokrasi, özerklik ve İki dillilik...

İleri Demokrasi, özerklik ve İki dillilik...
 

“İleri Demokrasi”ye geçeceğimizin sinyalleri, daha geçen sene içeriği bir türlü anlaşılamayan “Kürt Açılım”ı ile belli olmuştu.

Açılımcılar; bu açılımın içinde ne var denildiğinde, ‘siz açılımın içini boş verin, önemli olan açılım’ diyerek halkla dalga geçmişlerdi.

Herkes açılımın içeriğini merak ederken, bu merak fazla sürmedi. Habur sınır kapısından giren ‘kahramanlar’ orada kurulan ‘Çadır Mahkeme’lerinde, her biri yedişer dakika yargılanıp, oracıkta aklandılar! Sonra üstü açık bir araba ile üç saatlik yolu yirmi dört saatte alarak, bando(!) eşliğinde Diyarbakır’a (Amed) girdiler! Orada da çok büyük bir törenle karşılanıp, hemen protokole davet edildiler!

Hepimizin bildiği gibi bu kahramanlar, görkemli(!) törenin arkasından, her gittikleri yerde devlet büyükleri tarafından karşılanıp, protokol tribününde kendilerine yer ayrıldı. Geçit merasimlerinde, Vali, Garnizon Komutanı ve Belediye Başkanı ile geçit törenini selamladılar(!)

Açılımın boyutunu ve içeriğini hiç kimse bilmezken, açılımın gizli içeriğini bilenler İmralı ile pazarlığa başladılar. Önce Referandum öncesinde eylemsizlik kararı alındı. Yapılan eylemler görmezden gelinip, eylemlerin sorumluluğu Türk Ordusuna yıkılmaya çalışıldı. Bereket PKK eylemleri üstlendi de ordu aklandı! Sonra eylemsizlik kararı önümüzdeki genel seçimlere kadar uzatıldı. Gerçi arada bir eylemsizlik kararını Mart’ta sona erdiririz diye tehditler gelmiyor da değil!

Sakın yanlış anlaşılmasın. İmralı ile görüşen İktidar ve AKP değil(!) İmralı’nın muhatabı Başbakanın talimatı ile devlet görevlileri(!) Devlet görevlileri, devlet adına görüşmeleri yapıyorlar, verilen tavizlerle ilgili açıklama hep İmralı tarafından, avukatları aracılığı ile yapılıyor. Bizim devlet görevlilerinde ve ülkeyi idare edenlerde çıt yok.

Açılımın getirdiği “İleri Demokrasi”den cesaret alan PKK’nın uzantısı mihraklar, önce Türk bayrağının yanında, sözde kendi bayraklarının dalgalanmasını istediler. Sonra Tabelalara hem Türkçe, hem de Kürtçe yazılsın diyerek, isteklerinin ne kadar masum olduğunu halka anlattılar(!)devamla, kamuda da Kürtçenin resmi dil olmasını talep ettiler! Bu kadar istekle yetinmeyen aynı odaklar, bu kez Anadil’de eğitim isteyip, okullardaki eğitimin Kürtçe olmasını talep ettiler! İsteklerinin ne kadar masum olduğunu kanıtlamak için de Batı Avrupa’dan, taaa İsveç’ten örnekler verdiler! Onları besleyen ABD’deki durumu görmezden geldiler! En son isteklerine gelince; O da çok masum bir istek! Topladıkları “Özerklik Çalıştayı”nda “Özerklik” istediler!

“İleri Demokrasi”lerde bu kadar istek normal mi bilemiyorum. Normal demokrasilerde, bu isteklerin tek anlamı var, o da Bölücülük!

Ancak böyle giderse, yakında “Özerkliklerini” ilan edip, kuracakları iç güvenlik birimi ve ordu için Türkiye’den yardım isteyebilirler! Polislerini ve ordularını Türkiye’nin eğitmesini, Türkiye’nin masraflarını karşılamasını, Türkiye’nin batı kesiminden topladığı vergilerden, kendi Özerk bölgeleri için kaynak aktarımı talep edebilirler! Belki de işsiz ve aç yöre halkına istihdam yaratılmasını, bedava elektrik, su verilmesini, sosyal yardımların sadece o yöre halkına verilmesini, İşsizlik Fonunda biriken kaynaklarında yöre halkına aktarılmasını talep edebilirler(!)

Bildiğiniz gibi bunların ağababaları, Irak’ı bölüp, kuzey kısmında, yani Türkiye sınırında kalan kısımda yaşayanlara bedavadan yaşamayı, üretmeden, tüketmeyi, savaşmadan kazanmayı, insanları arkadan vurmayı öğretti! Bizi de kandırarak(!) Türk halkının yarısına elektrik enerjimizi aldılar!

Bu kadar hareketlilik içinde, devleti yönetenler ne yapıyor?

Görebildiğimiz kadarı ile onlar, ülkenin bölünmesini uzaktan izliyorlar! Ülkenin bölünmesine karşı çıkanları da yanlarına aldıkları yandaş basının değerli(!) kalemleri ile susturmaya çalışıyorlar. İşte Genel Kurmay’ın yaptığı açıklamaya, sırf siyasi bir konuda görüş belirtti diye hep bir ağızdan karşı çıkıyorlar. Oysa Genelkurmay, zamanında kurtarıp kurduğu Cumhuriyetin elden gidişine sessiz kalmak istememişti.

Ha… Bir de ülkeyi yönetenler, iktidar partisine muhalefet edenlerle ve Başbakanı protesto edenlerle acımasızca mücadele ediyor. İnsanlar sırf iktidar partisine muhalefet etti diye sorgusuz sualsiz, suçunu bilmeden üç yıldan fazladır Silivri cezaevinde yatarken, bir bakan’a yumurta attı diye, bir üniversite gencine dava açan savcı, genç hakkında 2 yıl hapis cezası isteyebiliyor. Başbakan’ı protesto eden üniversite öğrencileri, polisten acımasızca dayak yiyip, anında yargılanarak, her biri 15 ay hapis cezasına çarptırılabiliyor. Veya Ankara’dan İstanbul’a giden bir kısım üniversite öğrencisi, yolda durdurulup, bir güzel dövülüp, biber gazı banyosu yaptırıldıktan sonra geri gönderilebiliyor. Gerekçe? İstanbul’da olan Başbakanı protesto edecekler!

İktidara muhalefeti ve Başbakan dâhil bakanları, bilumum AKP’lileri protesto etmeyi suç sayan polis ve savcılar, ülkeyi bölmek için her gün ayrı bir taleple halkın karşısına çıkan feodal ağalar hakkında niye harekete geçmezler? Savcı ve polisin harekete geçmemesi için bir yerlerden talimat mı alıyorlar?

Benim aklıma şöyle bir sorular takılıyor. Bu feodal ağalar, halk adına, iş aş, özgürlük isteseler bu kadar hoş görüyle karşılanırlar mıydı? Siyaset yasağı bulunan Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, CHP veya MHP’li olsalardı, o savcılar ve polisler aynı müsamahayı gösterirler miydi? Suriye ve İran’da bulunan Kürtler, kendi bölgeleri için aynı taleplerde bulunsalar, acaba bizdeki gibi müsamaha ile karşılanırlar mı?

 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..