Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '10

 
Kategori
İlişkiler
 

İletişim

İletişim
 

Bir kelime uçuşur havada... Çıktığı yerde bir resmi vardır onun... Bir heyecanı, bir hayali, bir düşünceyi, bir istemi, bir bilgiyi anlatır... Kelimenin çıkış amacı da, karşısındaki insana bu heyecanı, bu hayali, bu düşünceyi, bu istemi bu bilgiyi aktarmaktır. Resmi yansıtmaktır… Fakat kaynağındaki şekilde, sahibinin sesi olarak…

O kelime ulaştığı her yerde, çıktığı kaynaktaki resmi yaratmak ister... Görevi budur aslında, var oluş nedeni budur. Aynı bilgisayarlardaki arama programları gibi insanın içinde dosyaları arar... Benzer dosyalar da benzer resimlere ulaşmaya çalışır... Sahibinin istediği etkiyi yaratmak için çırpınır... Sahibinin sesi olmak için tüm gücünü harcar...

Fakat bir şeyi unutmuştur sahibi... O kelimenin ulaştıracağı neyse, diğer insanlarda aynı şekilde kayıtlı olmalıdır. Yaratmak istediği resimdeki renkler de, diğer insanlarda aynı şekilde renklenmiş olmalıdır... Yoksa sahibinin sesi olan kelimeler, diğer insanlarla bırakın iletişim kurmayı, iletişimsizliği dayatmaktadır… Makineli tüfek mermisi gibi milyonlarca, milyarlarca etrafa saçılan kelimeler, kulaklarımıza, gözlerimize zorla, zorbalıkla sokulan o kelimeler aslında iletişimi değil, tek bir payda da bile iletişim kuramayan toplumları peydahlamaktadır..

Milyonların, yüz binlerin, kalabalıkların içindeki yalnızlığı işte budur aslında… İletişim kurmak için çırpındıkça yalnızlaşmak.. Günlerce, aylarca, yıllarca konuşup ta tek bir payda da buluşamamak... Çünkü kelimelerin yaratmak istediği, resimleri, duyguları ayrı ayrı oluşmuş, ayrı ayrı adlandırılmış, karıştırılımış, ihanetle bezenmiş, yok sayılmış, hatta karşıt ismiyle etiketlenmiş dosyalarla doldurulmuş beyinlerimiz…

O yüzden herkes muammadır toplumumuzda... Muamma olmayı kabul etmiş, hatta ayrıcalık saymaktadır kendince. Kimse onu anlayamaz, kimse ona ulaşamaz, hatta çoğu insan kendisini tanımlayamaz bile.. Çünkü duyguları karşılayacak kelimeler aynı etkiyi taşımaz karşı tarafa... Aynı duyguya onlarca kelime denk düşebilir belki de.

Çözüm nemi diyorsunuz? Kaldırıp çöpe atmak kelimeleri galiba... Yirmiyi geçmeyecek duygusal ses çıkarmak yeter artar diyorum bize... Eylem belirten kelimeler kalsın isterseniz... Birde Tarzanca tabir edilen el kol işaretleri işe yarar bence... İlkellik bu demeyin... Eminim toplum olarak en azından daha rahat anlaşır ve kütlesel yalnızlıklardan kurtuluruz... İler ki kuşaklara da iletişim cinneti yerine, iletişimi geliştirme ihtiyacı bırakırız hiç olmazsa... Eminim onlar bunu becerir...

Beyne giren her kelime, pinpon topu gibi duvardan duvara çarpa çarpa patlamakta, ya da hiçbir yere dokunmadan hiç bir yeri etkilemeden doğrudan dışarı çıkmakta... Oysa tek hamlede ustaca karşılayıcı olmalıdır… Beyne giren her kelime, önce o kelime sanılan anılarla kirlenmekte, beyazsa en iyi ihtimalle gri olarak geri çıkmaktadır... Her kelime eşittir, kuşku ekleriyle geçerlilik kazanmaktadır... Her kelime engellenmiştir bir şekilde, her kelime destek değnekleriyle yürüyebilmektedir..’’Seni seviyorum ‘’ bile, valla kötü niyetim yok yada yanlış anlama ile birlikte kullanılıyorsa, vur tekmeyi bu iletişimin kıçına derim... Yirmi ses ve yirmi eylem ile düzenlenecek binlerce resim ve işaret en azından bizi daha bir insan yapar bu günkü kültürümüzden diyorum ben…

 
Toplam blog
: 615
: 948
Kayıt tarihi
: 25.06.10
 
 

1959 Denizli doğumluyum.. İ.Ü. İktisat Mezunuyum.. Emekliyim ve hala çalışıyorum.. Yaşam bizden önce..