Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '13

 
Kategori
Kedi Psikolojisi
 

İlginç kedi davranışları 2

İlginç kedi davranışları 2
 

Önceki yazımda bahsettiğim iki numaralı Boncuk aynı diğeri gibi gri renkli, güzel ve çok uysal bir kediydi. Kedilerin de farklı karakterleri, iyi huylu ve kötü huylu olanları var. Bugüne kadar evde beslediğimiz her kedinin karakteri birbirinden çok farklıydı. Onlarla ilgili ilginç anılarımızı yazsam benim gibi hayvan fanatiklerinin ilgiyle okuyacağı bir kitap çıkarırım herhalde!

Neyse, şimdi yine sokak kedilerine döneyim. O yıllarda “Yesenya” adında (kim koyduysa bu tuhaf ismi) herkesi canından bezdiren sarı ve iri yapılı bir kedi vardı. En kötü yanı da olur olmaz her yere tuvaletini yapmasıydı. Apartmana serbestçe girme konusunda torpilliydi bu hayvan! Çünkü onunla ilgilenen ve taşınırken arkada bırakılarak göz kulak olunmasını rica eden eski bir komşumuza aitti.

En alt katta oturan kadın her gün balkon yıkamak zorunda kalıyordu ve durumdan şikâyetçiydi. Tam o sıralarda Boncuk yavruladı. Hem de yan apartmanda kedilerle hiç ilgilenmeyen bir ailenin kapısının önünde. Benim bu olaydan henüz haberim yoktu.

Bir gün yorgun argın okuldan döndüğüm ve yemek hazırlamaya uğraştığım sırada öğretmen arkadaşlardan birisi aradı.

     “Mıncırık’ı bulamıyorum, dünden beri kayıp” dedi. İsimlerin acayip olduğunu biliyorum ama hiç değiştirmeden gerçek isimleri yazıyorum. Mıncırık ilk kedisiydi ve ona özel bir düşkünlüğü vardı.

Çok geçmeden aynı arkadaş yine aradı. Küçük bir siteydi burası, haberler hemen duyuluyordu. Boncuk’un da kayıp olduğunu, yeni doğmuş yavrularının gece boyunca avaz avaz bağırdığını anlattı. Doğal olarak çok üzülmüştüm. Biraz araştırınca gerçek ortaya çıktı. Bir gün önce alt kattaki komşumuzun eşi öfke ile bulabildiği bütün kedileri bir çuvala doldurarak araba ile yirmi dakika mesafedeki bir köyün yakınlarına götürüp bırakmış. Belli ki zavallı Boncuk da çuvala girenler arasındaydı. Üstelik bu şahıs balkon kirliliğinin asıl sorumlusu olan Yesenya’ya torpilli olduğu için ilişmemiş. ( Kediler hakkındaki ilgi ve bilgi eksikliği yüzünden!) Garip bir biçimde ortalıkta onun dışında kedi kalmamış gibi görünüyordu. Oysa ormanla iç içe yaşadığımızdan bu sevimli dostlarımıza ciddi anlamda ihtiyaç duyuyorduk. Biraz eksilseler ortalıkta yılan, akrep vs. hemen çoğalıyor, çocuklar için tehlike yaratıyordu.

üÜzüntü içinde öğretmen arkadaşla birlikte (eşlerimizi de alarak) arabaya bindik ve söylenen yere gittik. Hava kararmıştı ve boş arazilere dalıp, kedilerin isimlerini haykırarak bir süre arama çalışmalarını sürdürdük. Sonunda da hüsrana uğrayarak eli boş döndük tabii! Hem acıklıydı halimiz, hem de çok komikti. Belleklerimizde ilginç bir anı olarak kaldı.

Asıl problem Boncuğun yavrularıydı. O kedilerden hiç anlamayan aile birden kedi uzmanı kesilmişti sanki. Şırınga ile süt vererek yavruları besliyor, üşümesinler diye onları havlularla sarıp sarmalıyorlardı. Maalesef beş yavrudan üçü birer gün ara ile öldüler. Derken pazar günü hemen yakınımızdaki köyde yaşayan ve ağaçlık bir alanda piknik yapan bir grup öğrenciden duyum aldık. Söylediklerine göre dört tane kedi dönüş yolundaymış ve yanlarından geçmişler! Fakat sonra köpeklerin saldırısına uğrayarak köye doğru kaçmışlar.

üTelaşla soluğu köyde aldık tabii. Sorduk soruşturduk ve bir mucize eseri hem Boncuk’u, hem de Mıncırık’ı bulmayı başardık. Diğer iki kedinin izine rastlayamadık ama yine de çok sevinmiştik. Boncuk’un kalan iki yavrusuna kavuşması o kadar etkileyici bir sahneydi ki, izleyenlerin gözleri yaşardı. Uzun uzun iki yavrusunu da yaladı, arkasından büyük bir mutlulukla yeniden emzirdi.

üSağ olsunlar, o iyi aile evlerine almasalar bile Boncuk’la yavrularını sahiplendiler. Sonraki dönemde de bakmaya ve beslemeye devam ettiler.

                                                          
                                                                  * * *

üBirkaç değişik anı ile hüznü dağıtayım ve konuyu noktalayayım. Yalnız bu komik olaylar kedi davranışlarından ziyade insan davranışları ile ilgili! 

Siteye ait restoranın arka tarafında büyük bir kömürlük vardı. Bir gün gezinirken orada tesadüfen bir kedi ailesine rastladık. Çocukların yine “eve kedi alalım” krizine girdiği bir dönemdi. Siyah beyaz renkli, güzel bir yavruyu alarak eve getirdik. Siyah kısımları fazla olduğu için adını Kömür koyduk.

Birkaç gün her şey yolunda gitti. Tam yavruya alışmıştık ki, parazit dökmeye başladı. Endişelendim ve geri götürerek annesinin yanına bıraktım. Aradan biraz zaman geçti. Çocuklar da, ben de yavruyu özlüyorduk. Üç günde nasıl bağlandıysak artık! Belki veterinere götürüp sorunu çözeriz diye düşünerek kömürlüğün yolunu tuttuk.

Ne yazık ki kediler ortalıkta yoktu. Belli ki anne akıllanmış ve yavrularını bulamayacağımız bir yere taşımış. Asıl komik olan dalgın bir biçimde kedinin adını söyleyerek göz alabildiğince uzanan iri ve siyah kömürlere doğru bağırmamızdı. Oralarda dolaşan bir adamın kafasını çevirerek bize doğru hayretle bakması ile kendime geldim. Çocukları susturarak geriye doğru çektim. “Haydi gidelim artık, burada yok” dedim.

Kızım hâlâ kömürlere doğru bağırıyordu. “Kömüüür, kömüüür…”

Eminim adamcağız “yazık, çok da gençler ama ailece üşütmüşler işte!” diye düşünmüştür.

 

                                                                 * * * 

Apartmanımıza yeni bir aile taşınmıştı fakat henüz tanışmamıştık. Oğlum liseye gidiyordu o yıllarda. Bir gün “anne” dedi. “ onların da bizimki gibi bir kedileri var.” Şaşırmıştım açıkçası. Sonradan Bulgaristan göçmeni olduğunu öğrendiğim komşumuzla oldukça farklı bir karşılaşmamız oldu.

Bir akşam konuklarımız vardı. Kapı çalındı. Bir yandan servisle meşgulken, bir yandan da kapıya baktım. Karşımda hiç tanımadığım açık tenli, cüsseli bir hanım duruyordu. Ellerini beline dayamıştı ve gözlerinden ateşler fışkırıyordu.

“Buyurun” dememe kalmadı, direk konuya girdi.

“Sizin kedi bizimkini fena halde dövmüş. Görseniz halini, kan revan içinde yatıyor. Kedinize sahip çıkın lütfen.”

Hayretle kadının yüzüne bakakaldım. O dönemdeki siyam kedimiz Herkül erkekti. Onun kedisi de erkekmiş zaten. İkisi de sokağa çıkıp, eve geri dönmeye alışkın kediler. Başlangıçta öyle alıştıkları için bağlasan durmazlar. Canları isteyince çıkar, isteyince geri döner ve kapının önünde miyavlayarak içeriye girerler. Hazırcevap bir mizacım vardır ama ilk kez ne söylemem gerektiği konusunda tereddütler yaşıyordum.

“Çok üzüldüm” dedim. “Ne yapabiliriz bilmiyorum. Büyük geçmiş olsun.”

Biraz yumuşamış gibi görünüyordu. Fakat hâlâ hesap sorma isteği duyuyordu ve kolayca gitmeye niyetli görünmüyordu.

     “Ben onunla konuşurum, bir daha yapmaz. Merak etmeyin cezasını veririm.” tarzı cümleler kuramıyorsunuz ki! Çocuk olsa iş kolay, hayvan anlamaz. Artık sokakta neyi paylaşamıyorlarsa, dövmeye devam edecek. Diğer taraftan konuşma uzadıkça aklım içerideki misafirlerimdeydi. Onlara da ayıp oluyordu. Aklıma bir formül geldi birden,

     “En kısa zamanda ikisini bir araya getirelim ve kaynaştırmaya çalışalım” dedim. Pek aklına yatmasa da kadın ikna olmuş göründü ve nihayet gitti. Konuklardan birisi kadını yakından tanıyan bir arkadaşımdı.

     “O öyle kedi fanatiğidir” diye yorum yaptı. “Kedisine bir şey olursa yandın.”

     Hem üzülüyor, hem de kendiliğinden ortaya çıkan espriler yüzünden gülme krizleri geçiriyorduk.

     Teorim konusunda pek emin değildim ama işe yaradı. Kadıncağız kedisi iyileştikten sonra Herkül’ü evine davet edip yemek ikram etmiş. İki kedi çok çabuk barışmışlar. Sonrasında bizimki onlardan çıkmaz oldu. Yiyecekler mamadan daha cazip geliyordu galiba! Bu defa da Herkül’e fazlasıyla düşkün olan çocuklarım yeni durumu kıskandılar ve bulduğum yöntem yüzünden beni sorgulamaya başladılar.

     “Fena mı çocuklar” diyordum. “Bakın tatile gittiğimizde kedimize göz kulak olacak birisi var artık.”

      

 

 

 

 

    

 

     

 
Toplam blog
: 27
: 1563
Kayıt tarihi
: 22.09.13
 
 

Ege Üniversitesi mezunu. Emekli öğretmen. Yayımlanmış romanları ve deneme kitapları var. ..