Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '09

 
Kategori
Sivil Toplum
 

İlgisiz gibi iki konu

"BİR: Konu sıkıntısı çeken bir köşe yazarının, beyaz káğıt önünde debelenirken, iki diyet kola, iki puro, bir Apranax, iki Talcid, bir tablet Cipram ve orta boy Ülker bol fıstıklı çikolata tükettiğini..."

Yukardaki alıntı 7 haziran tarihli Hürriyet gazetesinde, Sn. Ahmat Hakan' ın köşesinden bunları biliyormudunuz ara başlıklı yazısından yapıldı. Anlamadığım ve hiç bir zaman anlayamayacağım kesin olan nokta, yazarım diyen bir kişinin ülkemizde konu sıkıntısı çekmesidir. Yazar olduğunu iddia eden ve bir şekilde medyada önemli bir konumda profesyonel çalışma olanağına kavuşmuş kişilerin içinde eğer konu sıkıntısı çekenler var ise sadece pes derim. Ülkemizde çıkın sokağa, sadece 100 mt yürüyün 100 konu çıkar. Türkiye' de yapılabilecek en zevkli, en ballı iş (ballı deyimi Sn. Denizli için medyamızda kullanıldı, o nedenle bende medyamız için kullanıyorum) biraz da satışı olan bir grupta para karşılığı yazmaktır. Ben hayatım boyunca önce işimi yaratmak zorunda kaldım. Sonra aldığım projeyi uygulayabilmek için adeta savaş verdim, sonra da ödemeyi alabilmek için ter döktüm. (İşim yazılım sektöründe iş analizi ve proje satışı, uygulamaya geçirme) Tanrı aşkına hangi yazarın -işi olan yazarlığı yapabilmek için ve de ülkemizde- konu sıkıntısı olabilir. İşleri önlerinde hazır. Sadece yazacaklar. Sonra bordroları gelecek ve maaşlarını alacaklar. (Gerçek araştırmacı gazetecileri ayrı tutuyorum.)

Ne olur Sn. Hakan köşesine dönünce bunun bir şaka olduğunu duyursun. Yemin ediyorum bana Doğan grubunda köşe versinler (isterlerse tam sayfa bile olabilir) önerilecek her hangi bir maaş ile o köşeyi/sayfayı zevkle her gün doldururum. Bunu da şu anki konumumda yaparım. Sadece yazarlık yapacaksam bana hergün iki tam sayfa bile verebilirler.

Şimdi konu bulunamayan ülkemizde inanılmaz bir şekilde özünden uzak tartışılan F1 İstanbul ayağı için bir başka bakış açısını değerlendirelim. Bu konuda da tartışmanın özünü F1 pistinin maliyeti, iyi işletilememesi, sonra adeta zararına işletme hakkının devredilmesi oluşturdu. Evet bunların bazıları ve/veya hepsi birden doğru olabilir. Ama tartışılacak konu bu mudur asıl ? Önemli olan bu yatırımın tamamen Türk insanının genel ortalama zevkinden kaynaklanan nedenlerle yapılmaması gerektiğinin anlaşılması değil miydi? F1 gerçek seyircisi için aslında bir TV sporudur. Pistte izleyen kişi bulunduğu noktaya her ne rastlıyor ise onu görür veya büyük ekranlar varsa o da onu seyreder. (Bu ne kadar anlamlı bilmiyorum. Bilet parası verip TV izlemek.) Bu nedenle fanatikler dışında gerçek izleyici piste bedava olsa gitmez. Bizde de F1 fanatiği orayı dolduracak kadar yoktur, çünkü F1 futbol gibi bir spor değildir. Seyretmesi zordur. Ancak biraz bilgili bir insan seyredip zevk alabilir o yarıştan. Aksi halde olağanüstü bir ekip sporu olan F1' e arka arkaya dönüp birbirine karışan arabalar zinciri diye bakılır. Bir de üstüne üstlük en ucuz yeri 90 TL (o da kriz de) olan bir yarışa kimin gitmesini bekliyerek bu yatırımı yaptık bilmiyorum. Orası sadece bir F1 pisti değil derseniz, bende aslında haklısınız derim ama bizde Bağdat caddesinde akşam 19.30 da duran trafikte Corvette arabasına ara gazı vermek dışında otomobil sporu zevki kitlesel anlamda yoktur ki? Bu nedenle oto sporlarının diğer branşlarıda bizi açmaz. Ne moto gp, ne touring car yarışlarını seyrederiz. O zaman da bu yarışlar bize gelmez. Ama neden motor sporlarını sevmiyor diye de bir ulusta suçlanamaz. Ama bu kadar açık bir gerçeği görmeden bu yatırımı yapanlar eleştirilebilir. Çünkü o kadar yeşil alan kaybedildi. Yetmedi para kaybedildi. (Sanırım yatırım maliyeti bile hesaplanamamıştı.) Şimdi de işletmesi gelir garantili devredilmiş durumda, yine ne kadar para kazanacağız! belli değil.

Evet hep dönüp dolaşıp aynı noktaya dönüyoruz. Düşünce sistematiğimiz ne ve biz herhangi bir olayı bu sistematikle nasıl algılayarak neler yapıyoruz. Bu sistematik değişmediği sürece bu ülkede hiç bir şey değişmeyecektir.
 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..