Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

İlhan Berk: O zarif şiirin efendisi...

İlhan Berk: O zarif şiirin efendisi...
 

Fotoritim / Kasım2007, Oğuz Kurum:Simurg


Bir kırlangıç bir su birikintisi bir parça gök.

Bir şiirden düşmüş olmalı bunlar.


Böyle diyordu yoldan geçen biri.


''Yoldan Geçen Biri / Delta ve Çocuk''...

Şiirin sınırlarında dolaşmayı seven, bir zarif beyefendiydi o.... Benini bulmuş ve yaşamış bir ozan...

Ona en son 2005 yılında, Zeki Faik İzer'in Kazım Taşkent galerisindeki 100. doğum yılına rastlayan, retrospektif sergisinde tesadüf etmiş; ressamın soyuta geçmeden yarattığı, olağanüstü güzellikte kadın temalı, son figüratif çalışmalarından birine dalıp gitmişken görebilmiştim... Sanatçıyla bir diyalog içindeydi sanki ve çok uzun bir süre orada, o resimde kaldı...

Zeki Faik İzer, Modern Türk Resmi'nin kurucularından ve resimde modernizm olgusunu ''kendindenleştiren'' bir sanatçıysa, İlhan Berk'de Modern Türk Şiiri'nin yapıtaşlarından, modern şiiri ''kendindenleştiren'' ve şiirinin ırmağını, değişen kendi özgür coğrafyasına paralel, sürekli değiştirip geliştirebilen , bir gerçek şairdi!... Ve çoğunluğun bilmediği ölçüde, iyi bir ressamdı!.. Şiirdeki o mutsuzluğu kendi deyişiyle, 'bir çeşit derviş olan şairi' ve 'cehennemini', resimdeki aşkın ve yaşamın mutluluğuyla dengeleyen... Ve gene kendi deyişiyle, o 'Sapkın Nakkaş'!... 1976 yılından itibaren açtığı ona yakın sergiyle, hayranlarıyla buluşmuştu... Enis Batur onun için, resim yaptığı kağıtlara gönderme yaparak, sanatçının'' kağıdı bile ten sandığını'' söylemişti... O da, Engin Turgut'la yaptığı bir söyleşide şöyle diyordu: '' Ben Enis Batur'un '' kağıdı bile ten sandığından'' sözünde büyük bir gerçek buluyorum. Ben resmi bütün vücudumla yaparım. Fırça kullanmadım ben. Kullandığımı söyleyemem. Baş parmağımla boyarım bu resmi, büyük ustam Chardin gibi... Araya (gövdemin kendisinin dışında) hiçbir şey sokmam, boya hariç. Şiirle, resimle sevişirim ben. Andre Breton ne diyor: Şiir yatakta yapılır. Benim için de aynen böyle.''

Bu söyleşide, şiir için de şunları konuşur, İlhan Berk: ''Sevgili Engin, 'Şiir biraz da söylememektir 'gibi benim de şöyle bir sözüm vardır: ''Şiir sözcüklerle söylenmez, olanı söylemektir ''diye. 'Biraz'a gelince, ben onu da atıp 'daha çok'u koymak isterim... ''Dille boğuşmak bütün şairlerin işi diye bakarım ben buna. Evim, evimiz bizim dil. Benim dille uğraşım konusunda söylesem söylesem bunu derim. Resmimin şiir gibi sezgiye, duyuma bağlı olduğunu söylüyorsun, bunu bilmiyorum. Şiirimin Resullerin sözleri gibi çok anlamlılık taşımasını isterim ben; ama, resimlerimin ise çarpıcı olması ilgilendirir beni daha çok... ''Ve sonra devam eder: ''Resim benim dünyam değil. Dünyayı görmeme de engel değil. Resim yapmak beni mutlu ediyor. Hepsi bu. Yazmak ise mutsuzluktur. Kendini mutlu sayan gerçek yazar yazmaz. Benim mutlu olduğum bir tek şey var: Resim yapmak.''

Şiirle ciddi olarak uğraşan genç şairlere de şu mesajı verir: '' Yazıyorsanız başkalarının şiirleri iyi bir öğretmendir ama felsefe de okuyun!...''

1918 Manisa doğumlu olan ve altı kardeşin en küçüğü olan ozanımız çocukluğunu babasız geçirmişti... Toplumsal yaşama, manevi babasının desteğiyle, bir ''Cumhuriyet öğretmeni'' olarak katıldı.Balıkesir Necatibey Okulu'nun ardından, Giresun Espiye'de iki yıl öğretmenlik yaptı.Bu arada ortaokul yıllarında Manisada halkevinin dergisi ''Uyanış''ta yayınlanan ilk şiirlerini, sonra gene Uyanış ve daha sonra Çığır ve Varlık dergilerinde yayınlamaya başlamıştı.Bu süreçte Gazi Eğitim Enstitüsü'nün Fransızca bölümünü kazanıp bu okuldan Fransızca öğretmeni olarak mezun oldu.Ve okullarda Fransızca öğretmenliğine başladı.Tek parti döneminde , 1945'lerde başlayan bu eğitsel süreç, çok partili 1955'li yıllara kadar sürer...Asıl işi şiir ve yazın olan ve sonunda pes eden ozanımız, Ziraat Bankası'nın Ankara yayın bürosunda, çevirmenlik işine girer ve 1969 yılında bu işten emekli olup son kırk yılını geçirdiği Bodrum'a yerleşir...Artık o ''Halikarnas'ın Şairi'', yazın adamı ve ressamıdır...

II.Büyük Savaş'ın Batı Edebiyatı'na olumsuz etkileri, ülkemiz yazınında da kendisini göstermişti... Yeni Edebiyat'ın çizgisinde bulunan ozanımız, toplumcu gerçekçi şiirden, II.Yeni'ye ivmelenen bir şiire kadar uzandı... II.Yeni'nin öncülerinden ve savunucularından oldu...Şiirle uğraşırken, diğer yazınsal çalışmaları da ihmal etmedi;çeviriler yaptı, otobiyografi, günlükler ve denemeler kaleme aldı... İlk şiir kitabı onyedi yaşında, 1935 yılında yayınlandı ( Güneşi Yakanların Selamı ). İkincisi ise 1947'de yayınlanan ''İstanbul'' kitabı ...İlk toplumcu gerçekçi kitapları olarak;''Günaydın Yeryüzü(1957), ''Türkiye Şarkısı''(1953) ve ''Köroğlu'' (1955) vardır. II.Yeni'yi somutlayan ''Galile Denizi'' (1958) ve ardından, ''Çivi Yazısı'' (1960), ''Otağ'' (1961), ''Mısırkalyoniğne'' (1962), devam eder... Bu anlamın uzaklaştığı, soyut zengin imgelerin, çağrışımların ön plana çıktığı bir şiirdir artık... ''Aşıkhane'' (1968) ve ''Güzel Irmak'' (1988) şairin 50-70 yaş aralığında, aşk, kadın ve erotizmin kucaklaştığı şiir çalışmalarıdır... Aşıkhane'den sonra, ''Şenlikname'' (1972), ''Taşbaskısı'' (1975), ''Atlas'' (1976), ''Kül'' (1978), ''İstanbul Kitabı'' (1980), ''Kitaplar kitabı'' (1981), ''Deniz eskisi /Şiirin Gizli tarihi''(1982), ''Delta ve Çocuk'' (1984), ''Galata'' (1985), 'Güzel Irmak'' (1988), '' Pera'' (1990), '' Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum'' (1993), '' Avluya Düşen Gölge (1996), ''Şeyler Kitabı Ev'' (1997), ''Çok Yaşasın sayılar'' (1998), ''Kuşların Doğum Gününde Olacağım'' (2005) kitapları çıkagelir...

Aldığı Ödüller: ''Kül'' 1979 TDK Ödülü, ''İstanbul Kitabı'' 1980 Behçet Necatigil Ödülü, ''Deniz Eskisi..'' 1983 Yeditepe Şiir Ödülü ve ''Güzel Irmak'', 1988 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü (Ferit Edgü'yle paylaşılan.)...


GÜZEL

Güzel
ölüm daha kolaydır sevmekten
der ya Aragon
Anlaki ölüme benzer seni sevmek

Sözcükler ki alevdir
Ve karadır şairlerin hayatları

Hem nice şiirlerde nice aşklarda
Tarar saçımızı ölüm.

Aşk ki bazen solgun bir ilçedir
Sürdürür derinliğini


Neden ''en çok ''acı ustası şairlerdir
En çok taşırlar çünkü aşkları.

Ben ki yatağından tedirgin bir suyum
Besbelli ki aşka ve ölüme çalışıyorum.

Kendi deyişiyle, aşkı şairlerin yarattığını söyleyen, şiir ve resimle sevişen bir şairdi İlhan Berk. Ve şöyle söyler aşk için; '' Evet, aşkı koruyamadığımız bakamadığımız doğru. Aşk boyuna yenilenmek, özellikle de derinleşmek ister doğası gereği. Artık ateşleyemiyoruz aşkı, fırtınalar çıkaramıyoruz onun için. Bu bir gerçek ve suç bizim.''

Onu, 'şiirin korkunç çocuğunu', bu genç şairi, bugün biraz sonra, çok sevdiği Bodrum'da eşi Edibe Hanım'ın yanında toprağa veriyoruz.

Toprağı bol, ışığı güçlü olsun.

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..