Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '12

 
Kategori
İnançlar
 

Ilımlı dindar toplumlar neden fanatik grupları zaptedemiyor?

Dünyada, her yerde hep söyleniyor, İslam barış kardeşlik dini diye. Maalesef yakın tarihe baktığımızda kargaşa, kaos, savaş, terör, insanlık suçları, nefret, düşmanlık görüyoruz. Özünde eşitlik ve barış üzerine kuruluyken nasıl oluyor da sonuç hep böyle felaket oluyor?

Alman bir işadamının anlattıkları ile başlayalım. Onun ılımlılığın yan etkileri üzerine görüşlerini anlattıktan sonra ben de birşeyler eklemek istiyorum.

Nazilerin ilk söylemleri gururlarını okşamış, seslenmemişler. Onun gibi herkes, iş adamları, bilim adamları aydınlar kendi hayatları ile yoğun bir şekilde meşgulken birgün bir bakmışlar ki Naziler kendileri dahil her şeye sahip olmuş bile. Sonuç malum, tüm malını kaybetmiş ve kendini bir esir kampında bulmuş. Neden? Kendi deyimiyle onlara karşı seslerini yükseltmekte geç kaldıkları için.

Bugün İslam fanatiklerinin, aşırı millliyetçilerin boş buldukları her meydanda yaptıklarının da ılımlıların pasifliğinden kaynaklandığını söylüyor. Şimdi bunu biraz irdeleyelim ve önce ılımlılığı tanımlayalım.

Ilımlılık, bence başka fikir ve yaşayış tarzlarına karşı gösterilen hoşgörüdür. Hoşgörü kalpten olmasa da pratikte olabilir. Eğer dünyada herkes birbirinin hakkını yemeden, birbirini rahatsız etmeden hoşgörü içinde yaşayabilse malum çok iyi olurdu. Yani mesela ılımlı bir dindar ve bir ateistten nefret bile etse ona müdahale etmediği sürece ılımlı davranmış olur.

Peki ılımlı bir dindar bulunduğu ortamda radikal fikirli arkadaşlarına yada aynı toplumda ki insanlara hangi noktada ne derece hoşgörülü davranmalı. Pratikte görülen, "bizimkiliğin" neredeyse bir sınırı yok. Suriye de "Allah adına" askerleri infaz eden grupların da evleri, aileleri,  içinde günlük hayatlarını hepimiz gibi sürdüren mensubu oldukları toplumları var. Onlar da can ciğer arkadaş, beraber bayram kutlayan, teravihe, Cuma ya giden insanlar. 

Hemen burada bir soru daha sorayım. İslam dininin yanlış anlaşılmasından çok rahatsız olan ve dindar olan bir insanı ele alalım. Bu kişi bu konuyu bu kadar umursuyorsa ve fanatiklerin, dine zarar verdiği, yaptıklarının yanlış ve günah olduğunu düşünüyorsa, yine aynı mantıkla İslam dinine hizmet olarak yanlış gördüğü durumlarda sesini çıkarması, konuşması, gerektiğinde sesini yükseltmesi gerekmez mi? Ama İslam dini benden şunları şunları bekliyor, ben bunları yerine getiririm, ahiretim için yaşarım diyorsa o zaman bu konuda şikayetlenmesi ne kadar mantıklı?

Dindar bir topluluğun fertleri başkalarını değil birbirlerini dinler. Dolayısıyla karşı görüş ve kültürden insanların radikalleri ikna etmeye çalışması veya eleştirmesi havanda su dövmek olacaktır. İşte bu nedenle "ılımlı" lara büyük sorumluluk düşüyor. Bugün en büyük cemaatlere bile seslerini yükseltme konusunda büyük sorumluluk düşüyor. Artık tarih defalarca gösterdi ki insanlığın sadece ılımlı dindarları örnek alarak İslamı kardeşçe barış içinde yaşaması mümkün değil.

Mesela bugün Türkiye'de dindar topluluğunuz içinde bir arkadaşınızın gelip, bizden olmayanları kafasını keselim, korkuyla herkes yola gelir, Allah yolunda herşey mübahtır deme ihtimali yoktur. Çünkü dışlanır ve yalnız kalır. Ama dediğim gibi hoşgörü dalgası sınır belirlemedikçe, arkadaşının arkadaşydı, onun cemaat, yurtdışı bağlantısıydı, para kaynağıydı vb derken bir de bakmışsınız siz ılımlıların suskunluğu, bilmeden finanse ettiğiniz paralarla bir kısım fanatikler cadı avı peşindeler...

Esas problem "Allah yolunda" yapılan herşeyin mübah olduğu düşüncesiyle başlıyor. Ben buna Mübahizm diyorum ve bana göre günümüzdeki din konusunda yaşanan problemlerin ana sebeplerinden biridir...

Ve tarihe dönüp bakttığımızda şunu sormadan edemiyoruz: Kim İslam dini için daha büyük tehdit olmuştur? Fanatikler mi ateistler mi?

 
Toplam blog
: 40
: 2627
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Petrol Mühendisi  İlgi alanlarım: Psikoloji, kişisel gelişim, eğitim En çok yapmayı sevdi..