Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

İlişkilerinizi nasıl bitirirsiniz?

İlişkilerinizi nasıl bitirirsiniz?
 

Evet, siz ilişkilerinizi nasıl bitiriyorsunuz? Yani bir romantik yanınız var da bir mektup (mail) mu yazıyorsunuz veda etmek için yoksa güzel bir yemekte eski güzel günlere kadeh kaldırıp el sıkışarak ayrılacak kadar kenidinizle barışık ve medeni misiniz? Ya da o eski, mutlaka her ilişkide var olan o güzel günleri, anları da yakıp yıkacak, asla hatırlanamayacak hale getirecek ama doğaçlama sanılacak bir vaveyla mı kopartıyorsunuz veda niyetine?

Peki bir de sırra kadem basanlar var; aşkın içinde güzel duygular olduğu kadar, nefret, öfke, keder de varolduğuna göre bu grup hepsinden acımasız ve sevgisiz olmalı diye düşünüyorum. Geride bıraktıkları insanı duygularından, yaşadıklarından ve hatta kendinden şüpheye düşürecek şekilde, bir gerilim filminin oyuncusuna yakışır esrarengizlikle yeryüzünden yokolan, telefonunu, adresini değiştiren, tüm ulaşım yollarını sonuna dek kapayan bu insan türünün psikolojisini nasıl açıklamalı acaba? Kendinden bile kaçacak, neredeyse kimlik değiştirecek kadar büyük bir pişmanlık mı onları bu yola sevkeden yoksa acımasız bir oyunun hem başrol oyuncusu hem yönetmeni, hem yapımcısı olmak mıdır dertleri? Bu kadar mı zordur veda etmek yoksa bu kadar mı kolaydır bir vedayı çok görmek bir zamanlar sevdiğin en azından güzellikler paylaştığın kişiye? Zorlanacak, şakağına tabanca, eline kelepçe, ayağına pranga vurulacak diye kormak mıdır ya da aslında gitmek istemediği halde mantık denilen o aşk düşmanı ile işbirliği yapıp sürgün hükmü çıkarmak mıdır?

Ama ahh ne acınasıdır geride kalanın hali! Önce anlamaz, daha geçen gün buluşulup aynı heyecanla sevişilmiş ya da daha dün telefonla dakikalarca konuşulmuştur şımarık sevgi sözcükleriyle. Döner döner son buluşmaları, son konuşmaları elekten geçirir; çaresiz ama ümitli bir altın arayıcısı gibi. Gerçeği bulamadığı için, daha doğrusu ortada öyle aradığı gibi bir gerçek bulunmadığı için kendinde hatalar bulur yavaş yavaş ve endişeler sarar tüm benliğini; kırdım mı, üzdüm mü, yanlış bir şey mi yaptım, şimdi nasıl telafi etsem diye aslı olmayan, beynindeki çaresizlik duygusunun ürettiği pişmanlıkla kurgulanmış senaryoları yazar, siler, tekrar yazar sonu gelmeyen bir tünele girdiğinin ve orada çoktan yapayalnız bırakıldığının farkında olmaksızın. Ortak dostlar varsa onlar devreye sokulur ama onlar da ya bihaberdir olan bitenden ya da yokolmuşlardır başrol oyuncusunun yönetmenlik adına şıklattığı bir parmak sesiyle ortalıktan. Telefon, faks, mektup, kapı zili her şey denenir; gurur ise başka bir kente göçetmiştir. Bir yakınını kazada kaybedip ona ait ceset ya da bir eşya bulamadıkça ümidini kaybetmeyen, her an çıkıp gelecek sanan ümitsiz ümitliler gibi dolanılır uzunca bir süre kaza mahallinde. Biricik sevdiceğini alıp kaçıran başka bir suçlu olmalıdır; kimi zaman ailesi, kimi zaman eşi, kimi zaman arkadaşları üstlenir bu ağır suçun hafifletici sebebini. Dile gelmez beynine düşse bile o gidenin bir vefasız, bir acımasız ve hatta bir terbiyesiz olduğu hatta sevgisinin bile hep yarınsız olduğu.

Her yara gibi kabuk tutar bu da elbette gönlünde ama sevgiye, sevgiliye hesapsız, korkusuz yaklaşmayı sağlayan özgüven örselenmiştir bir kez. Gönül yaraları hep zaman geçtikçe hoş bir hatıra olursa da benlik yaraları aynı iyileşmeyi göstermez, yan etkileri kalır; kimi kez kıskançlık adını alır kimi kez yalnızlık.

 
Toplam blog
: 22
: 1664
Kayıt tarihi
: 14.10.06
 
 

Merhaba, Okumaya olan sevdam beni yazmaya yöneltti ve artık sevgili dostlarımın da yüreklendirmesiyl..