Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '08

 
Kategori
İlişkiler
 

İlişkinin “Yaradılışı”

İlişkinin “Yaradılışı”
 

Hep insan-insan ilişkileri konusunda, insanın kendisiyle olan bağlantısı noktalarında bir şeyler yazdık durduk. Arşiv kabarıyor; ancak özel, sırlarla dolu odaların içine bir türlü giremiyoruz. Anahtar deliğinden bile içeri baktık. (Artık o kumral kız yok...) Ama kapıyı açma cesaretini bir türlü bulamadık.

İlişkiler” başlığı bu kapının zilini çalmak; evde kimse yoksa bile bize daha önce verilmiş birkaç anahtarı yuvasına sokarak kapıyı açmak.

İlişkinin “Yaradılışı”

En eski Yaradılış yazıtlarından bir tanesi Eski Ahit’tedir. Âdemle Havva’nın öyküsü bir ibret vesikası şeklinde anlatılır.

Tanrı, ışığı, kâinatı, cenneti-Aden’i, yeryüzü, gökyüzü, hatta tüm canlıları yarattıktan sonra, topraktan Âdem’i yapar ve Aden’de kurmuş olduğu bahçeye onu yerleştirir. Eski Ahit’te bu bahçenin küçük bir tarifi de yapılıyor. Âdem’e de bu bahçenin bakımı görevi veriliyor. Bahçede bir sürü ağaç vardır, Âdem istediğinin meyvesinin yemede özgürdür. Ama iyilik kötülük farkını ayırt etmesini sağlayacak; bir anlamda bugünkü insan yapacak bir ağacın meyvesinin yemesi yasaklanır.

Sonra bir gün Âdem uykuya dalmışken kaburga kemiğinden alınan bir parça ile ona eş yaratılır; ona -adamdan olma – kadın denir. (Türkçede uygun bir anlam ifade etmiyor ancak Eski Ahit dilinde mutlak suretle bir karşılığı vardır.)

Kadın Âdem’in kemiğinden ve etinden olduğundan ikisi aslında tek beden gibidir. Birbirlerini tamamlamalarına ait efsanenin izlerini buluyoruz burada.

Aden’de çıplaklık vardır. Kadın ve erkek henüz birbirlerinden utanmıyorlardır. Üç yaşında biri erkek diğeri kız çocuk gibi. Saf…

Sonra yılan devreye girer. Kadına yanaşır. Bir şekilde aklını çeler. Âdemle kadın arasında bir fikir çatışması yaşanır. Sonunda Âdem ikna olur ve ağacın meyvesinden yerler. O an ikisi de çıplak olduklarını fark ederler. Artık ayıp yerleri vardır ve incir yaprağı ile onu örtme ihtiyacı duyarlar.

Birazdan Tanrı’nın sesi duyulur. Âdem Tanrı’dan utanır ve bir köşeye saklanır. Tanrı durumu hemen anlar ve Âdem’i azarladıktan sonra o güçlü hükmünü verir.

Eski Ahit'ten bu ibret vesikasını aynen okuyoruz

“Bunun üzerine RAB Tanrı yılana,

"Bu yaptığından ötürü

Bütün evcil ve yabanıl hayvanların

En lanetlisi sen olacaksın" dedi,

"Karnının üzerinde sürünecek,

Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.

3: 15 Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu

Birbirinize düşman edeceğim.

Onun soyu senin başını ezecek,

Sen onun topuğuna saldıracaksın."

3: 16 RAB Tanrı kadına,

"Çocuk doğururken sana

Çok acı çektireceğim" dedi,

"Ağrı çekerek doğum yapacaksın.

Kocana istek duyacaksın,

Seni o yönetecek."

3: 17 RAB Tanrı Adem'e,

"Karının sözünü dinlediğin ve sana,

Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için

Toprak senin yüzünden lanetlendi" dedi,

"Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.

3: 18 Toprak sana diken ve çalı verecek,

Yaban otu yiyeceksin.

3: 19 Toprağa dönünceye dek

Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın.

Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın

Ve yine toprağa döneceksin."

Böylece Âdem ölümsüzlük hakkını da kaybetmiş oldu. Cennet Bahçesi’nden kovuldular; yeryüzüne indiler.

İnsanoğlunun en büyük iletişimsizliği olan kadın erkek ilişkisinin yaradılışının temelinde Tanrı’nın lanetini görüyoruz. Eski Ahit'te yazılımış her ne varsa hepsi kadın ve erkeğin kaderine yazılmış gibi aynen yaşanmıyor mu?

Bu durumda sayfayı kapatıp "Tanrı emridir!" diyerek, yapacak bir şey olmadığı durumunu kabullenip birbirimizin başını yemeyi sürdürebiliriz.

Ama biz de o iyiyi kötüden, ayıbı ayırt edeceğimiz meyveyi yiyen Âdem’in oğlu olduğumuz için (belki de boşu boşuna) sorgulamayı, iyi olabilmeyi sürdürüyoruz.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..