Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İlisuluk Köyü’nün gururu Hatice Ablamın hikâyesi

İlisuluk Köyü’nün gururu Hatice Ablamın hikâyesi
 

Ablam Hatice Kalkan


Kuluncak ilisuluk Köyünden sekiz kardeşli bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. İlkokulu 3. Sınıftan bırakmak zorunda kaldı. Ailenin geri kalanları okula giderken o evdeki küçük kardeşine bakmak zorundaydı.

Bir gün evin küçük çocuğu (Bayram) Hüseyin henüz emekleme devresindeyken emekleyerek köydeki evlerinde bulunan şömineye benzer ev tandırına düştü. Hafif yanıkla atlattığı bu kaza Ablam Hatice’nin okumasının sonu oldu. Rahmetli babam her ne kadar hepimizi okuttu ise de o zaman sanırım biraz da fevri davranarak ve ya da konu komşunun dolduruşu ile  “Kız kısmı okumasa da olur. Evinde kardeşine baksın” tarzı bir şeyler söyleyerek ablamın okul hayatını bitirmişti.

Ben kardeşimle beraber okuldan gelirken “gıpta ile” bize bakışlarını hiç unutamam. Zaman, zaman kitaplarımızı alır okurdu. Biz ilkokulu bitirip Darende’ye ortaokula gittiğimizde de yazları köye gelince ders kitaplarımızın dönem öncesi eskileri köyde kalırdı. Ablam köyde bıraktığımız birçok kitabın tamamını okumuş olurdu…

12 Eylül döneminde Kenan Evren’in başlattığı okuma yazma kampanyası sonucu olarak köyümüzün ilkokulunda da bir iki ay kadar kurs verilerek başarılı olanlara ilkokul diplomasına yerine geçen bir belge “okuryazarlık” belgesi veriliyordu. Ablam Hatice annemi de yanına alarak bu kursu bitirdi. Annem yeni alfabe hiç bilmezdi, o dönem ne öğrendiyse alfabe bilgisi odur. Şimdi annem seksen yaşlarında ve hala kuran derslerine gider, takvim yaprağı bulsa bile onu heceleyerek okur. Ablamda annemde bu sayede sertifika alarak ilkokul mezunu olmuş oldular…

İlkokul mezunu olduğu zaman yeni evlenmişti. Adapazarı’nda seyyar pazarcılık yapan eniştem önceleri mevsimlik olarak gider gelirdi. Daha sonra evini Adapazarı’na taşıdı. Ablam Adapazarı’nda iken önce dışarıdan imtihana girerek ortaokul diplomasını aldı. Ne yapsa okuma aşkı hiç bitmiyordu. O zamanlar çocukları da henüz ilkokuldalar. Bizim köyde iken nasıl kitaplarımızı okursa o zamanda çocuklarının kitaplarını okuyarak hem kendisi öğreniyor, hem de çocukların dersine yardım ediyordu.

O yıllarda Açık lise yeni, yeni hayata geçirilmiş ve uygulamaya başlanmıştı. Çocukları ortaokuldan mezun olunca ablamda açık liseye kayıt oldu. Açık lise öğretimine çocuklarıyla birlikte başlamış oldu fakat bir farkla: çocukları örgün eğitimde ve yüz yüze eğitimlerine giderken ablam yaygın eğitimde ve yıllık iki dönemlik sınavlar şeklinde açık liseyi de böylece tamamladı...

Çocukları üniversiteye başlamıştı. Ablam şimdide üniversitenin derslerini okuyordu. Lüzumlu, lüzumsuz demiyor hemen her kitabı eline alınca bitirmeden bırakmıyordu. Bu dönemde Halk Eğitimin verdiği çeşitli kurslara da katılıp sertifika alıyordu. Önce ehliyet aldı, arkasından trafik eğitimi ve eğitmenliği, İngilizce, nakış ve daha onlarcası…

Ablam ne yapsa okuma aşkını öldüremiyordu. Bu dönemde özellikle bana çok yüklenirdi “senin yerinde olsam profesör olurum. Dışarıdan da olsa okurum” diyerek benimde yarıda bıraktığım eğitimime yeniden başlamama sebep oldu. Daha başkalarına da rol model olarak örnek oldu. Diğer kız kardeşim ortaokul mezunu idi ve ona liseyi bitirmesini öğütledi. O da ablasını mahcup etmedi.

17 Ağustos depreminden sonra Malatya’ya gelmiştim. Annem ve babamlar köyde kalıyorlardı. Ben Sıtma pınarı mahallesinde ev tutmuştum. Annemlerin yanında sadece küçük kız kardeşim ve biraderlerim kalıyordu. Biraderlerimin de hepsi lise ve yüksek okul mezunu ve işsizlerdi. Önceleri müstakil bir evde kalabalık bir şekilde müşterek olarak yaşamaya başladık. Ben pazarcılık yapıyorum, diğer kardeşlerim boş zamanlarda bana yardım ediyordu. Yüksek okul mezunu olan kardeşimi Kale ilçemiz eski kaymakamı İmam Hatip’ten öğretmenim olan Cafer Küçük beyle görüşerek bir dönem yedek öğretmenlik yapmasını sağladık. Kardeşim yeni nişanlanmıştı ve bu sayede çeyizini bari alabildi. Aynı zamanda da KPSS imtihanına hazırlanarak atanıp Ankara’ya gitti.

Liseyi yeni bitiren kardeşimi dershaneye verdik Üniversiteye hazırlandı. Boş zamanlarda da bize yardım etti. Diğer lise mezunu olan erkek kardeşim sürekli hastanede idi. Tedavilerine devam ediyor bir yandan da sınavlara hazırlanıyordu. O da sonunda KPSS ile Kars’ta görevine başladı. Dershaneye giden kardeşimiz de gazi üniversitesini kazandı Ankara’da eğitimini tamamladı. Mezun olduktan sonra bir yere maalesef atanamadı. Libya’dan, Afganistan’a çeşitli ülkelerde şirket işçisi olarak hayatını kazanıyor. Şimdilerde de Rusya’da…

Liseyi bitiren kız kardeşimiz ilimizde bir tekstil fabrikasında işe başladı. Şuan Sosyoloji bölümünü dışarıdan okuyor. İşten ayrıldı, Halk Eğitim de usta öğretici olarak geçici olarak bu dönem çalıştı. İşsiz ve okumaya devam ediyor.

Laf lafı açtı anlatıyoruz madem devam edelim. Ablam köyümüzden bir akrabamızın okumaya hevesli ortaokul mezunu “ileri yaşına” rağmen ikna edip liseye kayıt ettirdi. O kızımızda liseyi ve sonrasında üniversiteyi bitirdi. Tarih öğretmenliği bölümünde yüksek lisans yaptı. KPSS’e hazırlanıyor.

Bende ablamdan aldığım “gaz”la sınava girmiştim. KPSS sınavının ilk çıktığı yıllardı. O zaman adı DMS idi. Memurluk sınavında derece yapmama rağmen yaşımın büyüklüğü ve İmam hatipli olmamdan defalarca atanmama rağmen bir işe başlayamadım.

Aynı yıllarda işçilik sınavını da merkezi olarak yapmışlardı. O sınavda da Türkiye beşinci oldum fakat ondan da sonuç çıkmadı. Sonraki yıllarda Sağlık Bakanlığının Açtığı sınavlarda girdiğim bölgede tam puan alarak sınav birincisi olmama rağmen maalesef mülakatta yedeğe kaldım. Hem de 62. Yedek. Çeşitli itirazların neticesi olarak ta sonuç olarak Elazığ’da göreve başladım ve hala ve çok şükür görevime devam etmekteyim.

Ablam Hatice maalesef bir işe giremedi. Çok istiyordu çalışmayı ama işsiz olsa bile okumasını sürdürdü. Bir dönem bilgisayar öğretmenli, bir dönem yedek öğretmenlik yaptı. Şu sıralarda yüksek lisans yapmaya hazırlanıyor.

Geçen yaz geldiğinde almış olduğu belgelerin ve sertifikaların birer örneğini aldım. Diplomalarının fotokopisini aldım. Sitede haber yapayım diyordum. Sonra düşündüm ne kadar yazsam da eksik olacaktı. Ablamı anlatmaya yetmeyecekti. Bir öykümde hikâye olarak yazmaya karar verdim ve haberleştirmedim…

Dernekçilikten sonra Milletvekili adayı oluyor

Adapazarı’nda bulunan gurbetçi Malatyalı hemşerilerimiz pek çoktu. Ablam bütün Malatyalıları bir çatı altında toplamak için epey mücadele etti. Bu uğurda çok ta sıkıntılar çekti. Çektiği sıkıntıları hafifletecek olan derneği faaliyete sokmuştu. Sakarya Malatyalılar Kültür ve Dayanışma Derneği.

Dernek şuan aktif olarak faaliyetlerine devam ediyor. Ablam yönetimi gençlere bırakmak için kenara çekilince, yerine gelen yeni yönetim “vefasızlık” yapmaya başlar. Ablamda haliyle kırgınlık olur ve bir daha dönüp bakmaz derneğe. Ne davete gider, ne de yönetimde yeniden görev alır…

Adapazarı’nda kalan Darende Ulupınarlı (Setrek) gurbetçilerimizden olan yeni yönetim ablamın dernekteki kurucu sıfatını kaldırarak sanki dernek kendi emekleriyle hayata geçirilmiş gibi bir vefasızlığı göstermişlerdir. Marifet iltifata tabidir, iltifatı geçtik yok saymaları ve emeğini inkâr etmelerini anlayabilmiş değiliz. (Dernek yönetiminin bu konuda varsa itirazı yazının altına yorum olarak ekleyebilir)

Seçimde aday olduğunu söylediğinde üzülmüştüm “neden seçilemeyeceğin bir partiden aday oluyorsun” dedim. Çok ısrar ettiler kıramadım, dedi ve canla başla seçim döneminde çalıştı…

Ablam Sakarya Milletvekili adayı olarak siyaseti denedi. Nasip değilmiş parti seçimde barajı aşamadı. Bu durum ablamı şaşırtmadı, öyle olacağını kendisi de biliyordu. Biliyordu bilmesine ama seçimde partiyi meclise taşıyacakmış gibi canla başla çalışıyordu. Kaybetsem de kazanmış olacağım diyordu. Evet, kazanan yine kendisi idi, iş sahibi olamadı, Milletvekili olamadı ama o hiçbir zaman ümidini yitirmedi. Tek kazancı binlerce insanın gönlünü kazanmak oldu, buda az şey değildi onun için…

Dün ablam aradı. Zaman Gazetesine mülakat vermişti. Kısaca haber olacak dediğinde çok sevindim. Çünkü kendisine defalarca söylememe rağmen ikna edememiştim. Ve kendisinden habersizce de Zaman Gazetesine bir e-posta atmıştım.  Ayrıca da Hüseyin Gülerce beye bir mail yollamıştım. Bu mülakatın benimle ilgisi var mı bilmem ama yayınlanmasına sevindim. İstemiyordu gazetede çıkmayı, sonunda kısaca haber olarak birilerine örnek olması için yazılmış hayat hikâyesinin çok kısa bir kesitini bugünkü Zaman Gazetesi sayfalarından duyurdu. Bende bu satırları yazarak onu yüreklendirmek istedim.

Seni çok seviyorum abla, iyi ki varsın ve seninle gurur duyuyoruz…

www.twitter.com/medya_ilisuluk

www.twitter.com/44yorumcu44

ZAMAN GAZETESİ’NİN HABERİNE BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ

Link aktif değilse: http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1297820&title=9-yasinda-ilkokulu-terk-etti-40inda-universiteyi-bitirdi

 
Toplam blog
: 8
: 552
Kayıt tarihi
: 10.11.11
 
 

Sanat adına her şey.... ..