Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '07

 
Kategori
Güncel
 

İlk adımı atmak

İlk adımı atmak
 

Başlamak yarı bitirmektir denir. Fakat her şeyin ilk başlangıcı biraz zordur. Yazı yazarken bile giriş cümlesini kuruncaya kadar zorluk çekersiniz. Sonra gerisi gelir.

Kendi hayatımızda gerçekleştirmeyi istediğimiz pek çok idealimiz vardır. Türkiye için yapılması gereken çok şey olduğunu da hep düşünür, söyleriz. Ama nereden başlamak lazım gelidiğine bir türlü karar veremeyiz.

Aslında bunun bir sebebi de A'dan Z'ye her şeyin bozuk olmasıdır. Tuttuğumuz her dal elimizde kaldığı için ilk adımı atacak, bize ilk cesareti verecek dayanak ararız.

Hani denizin henüz tam ısınmadığı ilk günlerde kıyıya kadar gelip atlamaya cesaret edemeyen veya merdivenlerden beline kadar girip kendini suya bırakamayanlar vardır ya tıpkı onun gibi bir şey. Oysa suya atladığınız veya daldığınız an her şey başlamış ve bitmiş olur.

Yazarken, çizerken, hep sevgiden, saygıdan, hoşgörüden bahsetmeyi ihmal etmiyoruz. Ancak ucu bize dokunan bir şey olduğunda başkalarına verdiğimiz bu öğütler hafızamızdan silinip gidiyor. Ne sevgimiz, ne saygımız, ne hoşgörümüz kalıyor.

Benzeri ikilemleri hayatımızın pek çok safhasında yaşarız. İki arkadaşın birbirine dargın kalması bizi üzer. Her fırsatta onları birbiriyle barıştırmayı isteriz de, bizi dargın olduğumuz biriyle barıştırmaya kalktılar mı kırk dereden su getiririz.

İnsan olmanın gereği diyebileceğimiz bazı özellikler, sırf bir insanın öyle davranması gerektiği için yapılır. Yani bir tür insanlık kuralıdır bu... Vasıta geçmese bile kırmızı ışıkta niye durursunuz? Kuralı yerine getirmek veya çiğnenemek için. Yoksa kırmızı ışık, kendine saygı duyudunuz diye sizi ödüllendirmez.

Ya da iki kişi bir dolmuş beklerken niye hemen sıraya girersiniz? Düzeni sağlamak, kimsenin hakkını yememek ve çağdaş bir şekilde gelen vasıtaya kolay ve rahat binmek için.

Lafı biraz fazla uzattım galiba... Söylemek istediğim şu. Birini takdir etmek, başarısından dolayı onu kutlamak, hataları varsa da affetmek insanlığın şiarındandır. Eğer karşınızdaki de bir nebzecik bu vasıfta bir kişilik yapısına sahipse, zaten hatasını anlar, tekrarlamamaya söz verir, gerekirse sizden özür bile diler.

Son günlerde dostluk adına, barış adına, centilmenlik adına, sporseverlik adına, hiç kimseye bugüne kadar zerrece fayda sağlamayan ama buna karşılık insani ilişkileri zedeleyen bir tavrın ortadan kaldırılması, artık bir ilkellik olarak tanımlanabilecek bu tür davranışlara son verilmesi için tartışılan bir konu var. Ülkemizin iki güzide kulübü Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki rekabetin boyutunu anormal hale dönüştüren gerginlik.

Ligin bitmesine iki hafta kala şampiyonluğu matematiksel olarak garantileyen Fenerbahçe'nin bu hafta Galatasaray'la Ali Sami Yen'de önemli bir maçı var biliyorsunuz.

Maçın sonucu ligin sonucunu etkilemeyecek ama şampiyon takım Fenerbahçe, rakibini kendi sahasında yenerek, en azından yenilmeyerek ipi göğüslemek isteyecek. Galatasaraysa şampiyonluğunu ilan etmiş rakibini yenerek prestij sağlayacak... İşte bu yüzden önemli bir maç.

Gönül istiyor ki her şeye rağmen iki takım birbirine artık şu saatten sonra centilmence davransın. Seyirci de bu rekabeti çirkinleştiren tezahüratlardan ve çirkin eylemlerden vazgeçsin. Bunun bir göstergesi olarak Galatasaraylı futbolcuların sahaya çıkarken Fenerbahçe'yi alkışlamaları gibi bir teklif gündeme geldi.

Türkiye'de pek alışık olmadığımız bu tür insani davranışlar, acaba bizde de uygulanmaya başlanır mı gibi bir tereddütü dağıtacak açıklamalar beklenirken, dün gece televizyonda sarı kırmızılı bir futbolcunun demeciyle karşılaştım.

"Onlar bize şöyle şöyle yaparken biz onlara niye böyle yapalım, " mantığına oturtulmuş bir şeyler söylüyordu.

Zaten şimdiye kadar bu tasvip edilmeyen davranışların sürüp gitmesi, bu anlayışın neticesi değil midir? Siz bize şunu yaptınız diye başladığınızda, cümlenin devamı, biz de size şunu yapmaya hak kazandık anlamına gelen kelimelerle biter.

Eğer yepyeni bir sayfa açılacaksa, dün, dünde kalmalıdır. Hiç kimse birbirinin geçmişte yaptıklarını sıralayarak bir sonuç elde edemez. Bugüne kadarki hal ve hareketlerin ne Fenerbahçe'ye, ne Galatasaray'a, ne de spor camiasına bir faydası olmadığı için, bugünden itibaren yeni bir dönemin başlamasına ihtiyaç duyulmuştur.

Geçmişe takılıp kalınırsa, elbette böyle yeni bir başlangıç zor olacaktır. Fakat bir asırdır devam eden güzel bir rekabetin iki ortağı, önümüzde daha yüzyıllarca sürecek uzun bir zaman dilimi olduğunu düşünerek ellerine geçen bu fırsattan yararlanmasını bilmelidirler.

Sadece bir seferlik değil, bundan sonra hep devam edecek şekilde bir dostluğun temelleri bu maçta atılabilirse, tarih bu günü hiç unutmayacaktır. Bu anlamlı adımı atmanın Galatasaray camiasına kaybettireceği hiçbir şey yoktur. Üstelik ilk adımı atabilmek büyüklük ister, yürek ister.

Dört yıl kadar da olsa Galatasaray Fenerbahçe'den büyüktür, ayrıca Galatasaray Fenerbahçe'den önce UEFA kupası kazanmış bir takımdır. Bu büyüklüğü göstermeye sarı kırmızılı idareciler ön ayak olmalıdır.

Sanırım Fenerbahçe ve Fenerbahçeliler de bu jeste karşı nasıl davranacaklarının bilincinde olacaklardır.

İki takımın futbolcularını, idarecilerini ve en önemlisi de taraftarlarını, 21. yüzyıla girdiğimiz bir dönemde, akıllı ve mantıklı davranmaya, rekabeti sadece saha içindeki oyun tekniğiyle sınırlandırmaya, bunun dışındaki sportif olmayan davranışlardan uzak durmaya davet ediyorum.

Fenerbahçe ve Galatasaray sevgisini kalbine kazımış, futbolu bir spor olarak benimsemiş herkesin, galibiyete sevinmek ve yenilgiye üzülmek dışında bir eyleme kalkışmayı kendine yediremeyeceğine inanıyorum.

Sırtında takımının renklerini taşıyan forma olsa da spor dışı, ahlak dışı, yasa dışı her türlü eyleme kalkışanların, asla taraftar olarak algılanamayacaklarını, algılanmamalarını ve bir şekilde bunların camiadan dışlanmalarını diliyorum.

Yarın yeni bir başlangıç olsun. Yüz yıllık iki kulüp yarın yeni bir tarih yazsın.

Dürüst oyun, dürüst davranış... Tüm kişisel çıkarları ve hırsları bastırarak, yaşamda üstün insan ruhunu ortaya koyan, sevgi, dostluk, kardeşlik anlayışını en üst seviyeye çıkaracak bir anlayış...

Ezeli ve ebedi rekabete bu yakışır...

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..