Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '07

 
Kategori
Anılar
 

İlk aşkım...

İlk aşkım...
 

Sene 1954 annem beni elimden tutup kendi eksenimde bir tur attırdıktan sonra; "her şey mükemmel" dedi. Ahşap evimizin bahçe kapısından çıkarak Okul adı verilen yeni yuvamıza doğru yola çıktık.

İçimde bir korku vardı, kalbimin yerinden çıkacağını sanıyordum. Kulaklarım annemin ince topuklu ayakkabısından çıkan seslerle doluydu. Büyük bahçe kapısının önüne geldiğim zaman bana tek katlı bir binayı göstererek: iyi bak kücük bey bu kapıdan girdiğin an yeni bir yuvan, yeni bir dünyan olacak.

Daha da bir çok şeyler anlattı, kalbimin sesi ne dediklerini bastırıyor olacak ki hatırlamıyorum şimdi. Beni yanaklarımdan öperek grup grup dizilmiş, minicik çocukların arasına bırakti. İnce uzun boylu bir hanımla bir iki dakika konuştuktan sonra, diğer anne babalar gibi Bahçe kapısından çıkıp gözden kayboldular.

Büyük bir sesizlik vardı o koca bahçede .Sonra bir şişmanca hanım bir şeyler konuştu. Bize hoş geldiniz dercesine. İstiklal marşı ile bayrak göndere çekildi. Annem bana öğretmişti, O heyacanla doğru söyleyip söylemediğimi hatırlayamıyorum.

Gar'ı terk eden kara trenler gibi sırayla o tek katlı binaya doğru hareket ettik.Her sıra sınıf adı verilen arka arka dizilmiş masaların arasında eriyordu. O uzun boylu kadın kapısı kapalı bir odanın önün de durdu. Yavaşça açtı; burası bizim sınıfımızdı. Ne garipti ki hiç ötekilerine benzemiyordu.

Duvarları resimlerle, pencerelerinde çiçekler tam ortada bir akvaryum etrafını çevrelemiş sıralar... Bir köse Atatürk'e ayrılmış, diğer köşede ise kışın bizi ısıtacak soba duruyordu. Sağ duvarın önünde bordo kadife örtülü bir masa üstünde çiçek bulunan vazo bir iki kitap, kalemler bir de üzerine yazı yazılmış tahta parçası... Koyu mavi önlüğünün önü açıktı. Gayet şık bir etek buluz görünüyordu. Annem de işe giderken böyle giyinirdi. Çiçek kokularının yanın da başka bir koku daha vardı bu sınıfta, sonra bunu cözdüm; meğer o koku öğretmenimden geliyormuş. O parfümü çok aradım bulamadım. Belki de o koku öğretmen kokusuydu. Kimbilir?..

Bizlere dönerek, isimlerimizle hitap etmeye başladı. Nerden biliyordu? "Ali" diyor bir şeyler soruyor, arkadan "Ülkü" dediği zaman o kalkıyor, onunla konuşuyordu. Bir ara "Alev" dendiğini duydum etrafıma bakındim. Bu bendim bir dakika gecikmeyle; gözgöze geldik, içime saplanan bakışları.. Olduğu yerde yarım dönerek parmağı ile köşede duran büstü gösterdi. Kim olduğunu biliyor musun: Dilim tutulmuştu son bir hamle ile "Atatürk" diye fısıldandım. Kaşlar çatılmıştı
arkadaşlarıma dönerek. Gür bir sesle "onun adı Mustafa Kemal Atatürk'dür".O gür ses sınıfı ve bizleri bir anda kaplamış, heyacan bulutlarını dağıtmıştı. Tekrar bana dönerek evet efendim ; ben de bağıra bağıra "Mustafa Kemal Atatürk" dedim. Öyle bağırararak söylemişim ki arkadaşlarımın bütün gözleri üzerimdeydi. O ince uzun boylu kadının alkış sesi bu bakışları cözdü. O beni alkışlıyordu hem de tek başına. İşte o gün bu sık giyimli, güzel kokulu kadına aşık oldum. O kadını hiç unutmadım. Benim ilk aşkım.

Öğretmenimdi.

Saygılarla.

 
Toplam blog
: 271
: 1289
Kayıt tarihi
: 20.02.07
 
 

Bütün canlıları seven, kendi penceresinden yaşamı anlamaya çalışan, onlardan bir şeyler öğrenmek ist..