Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '07

 
Kategori
Bilgisayar
 

İlk bilgisayarım Amstrad CPC 464

İlk bilgisayarım Amstrad CPC 464
 

Annem evini boyattı. Bana telefon açmış "Alacaksan al yoksa atıyorum artık şu bilgisayarı" dedi iki gün önce. Atmasına izin verirmiyim hiç. "Tamam atma almaya geliyorum" dedim. Bizim evde koyacak yer yok diye uzun zaman salladım, almadım artık tehdit ağır geldi ve sanırım ciddiydi. Eve gittiğimde kapının önünde atılmak üzere ya da bana verilmek üzere hazırlanmış bekliyordu. Ben hangisi tam emin olamadım.

Canım bilgisayarım benim. Babamı, ağbimle birlikte ders çalışacağız diyerek kandırıp aldırmıştık ilk bilgisayarımızı. Alındığı günden bu yana bir kere bile ders çalışılmamıştır kendisiyle ama olsun. Aldırdık ya ona bakmak lazım. Ne müthişti ama o ilk zamanlarda. Oyun kasetleri vardı. Kaseti koyar önce yüklemesini beklerdik on, onbeş dakika kadar. O garip sesin bitmesiyle büyük bir sevinç dolardı ve oyun başlardı. Rekorlar kırardık, şimdikilerle kıyaslanmayacak kadar basit oyunlar çok şaşırtır ve zorlardı bizi. Punchy, Android 1, Rambo, 1942 gibi oyunlar en çok sevdiğim oyunlardı. Yemyeşil ekranda saatler geçirirdik. Saatler dediğim annemin ya da babamın yeter artık dedikleri saate kadardı tabii. Ben arada program da yapardım aslında. Kitabı vardı, içinde değişik programlar yazılıydı. Aynılarını harfiyen yazınca, bir şekil ya da hareket ortaya çıkıyordu. Yazdıklarımın sonucunda bir şey çıktığı zaman kendimi bilgisayar dahisi gibi falan hissediyordum. Hemen ev ahalisini çağırıp bakın ben ne yaptım diye gösteriyordum. Babamda bilgisayar aldığına memnun oluyordu yaptıklarımı görünce. On parmak yazı yazmayı ilk bilgisayarım sayesinde öğrenmişimdir zaten. O kadar çok şey yazardım ki. Elime bir gazete alır gördüklerimi yazardım hızlı hızlı, artık haylimde neysem o an...

Hey gidi günler heyy. 32 yaşında bu lafı sarfedeceğim hiç aklıma gelmezdi. Ama şu Amstrad dedirtti bana. Artık eskimişti bilgisayarımız. Yenileri çıkmıştı. Dahası artık büyümüştük. Üniversiteye gidecektik. Artık bilgisayar çoktan dolapların birinde kutuların içinde yerini almıştı. Hep "Ne yapacağız bunu?" sorusu soruluyordu evde. İlk zamanlarda (para edeceği zamanlarda) satalım dedi ağbim, ama olmadı. Öylece yıllarca kaldı o dolapta. Bana sorduklarında sakın atmayın ileride bir gün evleneceğim, çocuğum olacak ve bu da onun ilk bilgisayarı olacak derdim. Öyle de oldu.

Dün alıp geldim eve. Oğluma da pişkin pişkin, bakkaldan çikolata aldım der gibi "Oğlum, sana bilgisayar aldım" dedim. Suratındaki ifade ilginçti. Ağzından dökülen kelimeler ise düşündürücü "Gerçek mi???" "Tabii gerçek oğlum, çocuklar için bilgisayar, renkli tuşları var, kaset var, oyunları var.." Pek sevindi ama kutular açılıp içlerindekiler ortaya çıktıkça sanki heyecanı azaldı. Anlama vermeye çalışarak bakıyordu. Ne olacaktı nasıl olacaktı, bu neydi?? Aslında ben de şaşkındım. Uzun zaman olmuştu ve o hatırladığım bilgisayar değildi sanki. Ekranı avuç içinden biraz daha büyüktü ya da ben o zamanlar küçüktüm bana büyükmüş gibi geliyordu. Önce bağlantıları yaptık. Bağlantı dediğim klavye ile ekranı birbirine bağlayan iki girdiyi taktık, sonra da fişi taktık. Çalışmaya başladı. hemen eski kasetlerden koyduk bir tane. Ama nasıl yükleneceğini unutmuşum. Açtık kitabını derken hatırladım. Kaset dönmeye başladı. Yükleniyordu. Oğlum da aval aval bakıyordu neler oluyor diye. "Beklememiz lazım bu böyle bir bilgisayar." dedim. Pek hoşuna gitmedi bu bekleme fikri ama yine de neler olacağını merak ettiği için bekledi. On dakika kadar sonra oyun açılmıştı. Oyunun başlangıcını görür görmez zaman tünelinden geçip gidiverdim o yıllara. Hala unutmamıştım, nereden atlanacağını, nereye basılacağını. Oğlum kenarda durmuş benim oyun izlememe baktı biraz. Annem niye bu kadar sevindi diye merak etmiştir garibim. Her neyse sıra ona geldi. Gel de oyna dedim. Nasıl oynanacağını falan gösterdim ama pek sarmadı. Başka oyun olup olmadığını sordu. Derken elimizdeki tüm kasetlerin sırayla yüklenmesini bekledi sevebileceği bir oyun bulana kadar. En beğendiği bile on dakikadan fazla tutamadı onu bilgisayarın başında. Babamın bilgisayarında oynasam demeye başladı. Haklıydı galiba.

Yıllarca atamadığım bu bilgisayar, oğlumun da tam anlamıyla ilk bilgisayar deneyimi değil, ancak yazı yazmayı öğrenebileceği, klavyeyi kullanmayı öğrenebileceği bir elektronik alet olarak görüyorum şimdi onu. Bilgisayarın kendi tanıtım kaseti var ve onda klavyedeki harflerin yerlerini öğreten eğlenceli de bir oyunu. Sadece onu oynasa ve klavye kullanmayı öğrense son vazifesini de tamamlamış olacak emektar bilgisayarım Amstrad CPC 464.

Dün gece internette neler var neler yok diye adını yazdım bir arayayım dedim oda ne. Karşıma bir sürü site çıktı. Bazıları bu bilgisayardan arıyordu. Bilgisayar müzesi varmış oradan istiyorlardı. Meğer hala talep varmış eskilere. Elimdekinin bir hurda olmadığını biliyorum artık. O bir efsane neredeyse. Avrupanın en çok satan bilgisayarıymış bir zamanlar. Gurur duydum ve onu atmadığıma, attırmadığıma bir kez daha sevindim. Sizin de varsa eski bir yadigarınız aman ona iyi bakın, belki bir gün sandığınızdan da kıymetli olabilir.

 
Toplam blog
: 144
: 2928
Kayıt tarihi
: 30.10.06
 
 

İzmir Cumhuriyeti'nde yaşıyorum... Sarmaşık Sanat Atölyesi'nde ebru sanatı ile uğraşıyorum. En es..