Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '07

 
Kategori
Blog
 

İlk blog şehidi

İlk blog şehidi
 

Tüm hazırlıklarımı bitirmiştim ki ablam telefon etti... "Tamam mı evladım?" deyince, "Tamam abla, şimdi gidiyorum" dedim bitkin bir sesle. Bir sakinleştirici hap alarak indim aşağı ve yola koyuldum. İsmail abinin bilet satış bürosu Harmanplatz'daydı ve ben yürümeyi tercih ettim. Adımlarım geri geri gidiyordu ama ben kararlıydım. Uçak biletini muhakkak almalıydım ve uçmalıydım artk.

Yolumun üzerindeki birahanede ikinci biramı içerken ablam tekrar aradı ve "Neredesin şu an sen?" diye sordu. "Tamam abla gidiyorum işte" dedim, o da uzun bir "hımmmm" diyerek telefonu kapattı. Onu sinirlendirdiğimin farkındaydım ama kolay değildi işte uçak bileti almak.

İsmail abinin bürosuna vardığımda biraları dörtlemiştim. Elimin ayağımın titremesine engel olamıyordum ama biraz sakinleşmiştim doğrusu. Tam kapıdan içeri girecektim ki ani bir kararla geri döndüm ve ilerdeki büfeden bir bira daha içtim. İsmail abi beni görmüştü ve arkamdan "Gel, gel korkma!" diye seslenmişti.

Büfedeki ikinci, toplamda altıncı birayı içerken acı acı düşünüyordum. Düşecekti işte bu uçak ve ben bu uçağın içinde olacaktım. Pisi pisine gidecektim yani. Milliyet gazetesi manşetten verecekti kazayı: "Berlin -Ankara seferini yaparken düşen uçakta, Eymir'deki toplantıya katılmak isteyen Ümit Culduz da bulunuyordu. Yakınlarının ve tüm Blog camiasının başları sağolsun vs."...

Neredeyse ağlayacakken ablam yine aradı..." İçeri gir ve al şu bileti!" dedi ve kapattı telefonu. Taa İzmir'den nasıl da biliyordu ne yaptığımı... İki bira daha içtim ve İsmail abinin karşısında buldum kendimi...

"Yine İstanbula mı çocuğum yoksa İzmir'e mi?"

"Ankara'ya abi."

"Tamam evladım, hay hay... Düşmeyen uçaktan tabiii ve kapı yanı değil mi?"

"Düşmeyen abi, kapı yanından."

"Tamam çocuğum, kapı yanından tabii. Atlaması kolay olsun diye."

"Heee abi."

Almıştım işte bileti ve üstelik 520 bayılmıştım. İsmail abi beni uğurlarken "Baktın uçak düşecek oldu, atlarsın kapıdan" diye akıllar veriyordu. Ona yanıt verecek güç bile yoktu bende. Gelirken uğradığım birahanelere bir daha uğradım tabii. Ertesi sabah 9'da kalkacaktı uçağım ve geriye sadece 15 saatim kalmıştı.

Eve varınca ben telefon ettim ablama ve sitemkâr bir üslûpla, " İstediğin oldu abla, aldım bileti" dedim ve uçağın kalkış ve iniş saatlerini bildirdim. Esenboğa'da karşılayacaklardı beni (Tabii uçak düşmezse)...

"Göreceksin bak hiç acımıyacak" dedi ve kapadı telefonu.

Ben de napiim, "Nasıl olsa ölcez be" deyip dolaptaki biraları aldım ve oturdum bilgisayarın başına. Niyetim, bir veda yazısı yazmak ve sevgili blogdaşlarımla helalleşmekti. Yazıya, "Düşen uçakta ben de vardım" diye başlık attığımı iyi hatırlıyorum. Ondan sonra sanırım film koptu.

Telefon acı acı çalınca uyandım. Ablamdı arayan ve " Ne oldu oğlum gümrükte mi takıldın?" diye soruyordu. Bir de baktım ki evde ve bilgisayarın başındayım. Uyuyup kalmışım. Bizim uçak çoktan Ankara'ya varmış, düşmemiş yani. Ablam anladı tabii meseleyi ve telefonu şrrrak diye kapadı.

Artık Eymir'dekilere ne dedi bilmiyorum ama sonuçta ben Eymir'deki toplantıya katılamadım.

Şimdi sırada İzmir'deki buluşma var ve tedbirlerimi şimdiden almak için kolları sıvamış durumdayım. Trenlerin sık sık raydan çıktıkları bilinen bir şey.Bu yüzden tren olmaz. Gemiler deseniz ayrı bir alem. Batma ihtimalleri oldukça yüksek. Geriye bir tek araba kalıyor... Şeytan diyor atla arabaya git...

İyi de benim ehliyetim yok ki!

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..