Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '20

 
Kategori
Spor
 

İlk elin günahı olmaz

Eskiden mahallede oyun oynarken “ilk elin günahı olmaz” derdik.

Yanlış anlaşılmasın buradaki eller Rizespor’un penaltılara sebebiyet veren oyuncuları Selim Ay ve Moroziuk ait olanlar değil.

Fenerbahçe’nin kazanmasına rağmen iyi görünmemesi, dağınıklığına dairdir.

Daha en başından “şöyle olmaz, bu doğru değil” formatında yorum yazmak gerçekçi değil; ancak sahada göze çarpan birkaç sorunu da not etmek gerekiyor.

Sezon öncesinde Rizespor iki, Fenerbahçe 5 hazırlık maçı oynadı.

Kuşkusuz Rizespor teknik direktörü yeni de olsa birbirini tanıyan futbolculardan kurulu, basit bir oyun planı olduğunu söyleyebiliriz; bu maçta da bunu işletti. Bir attı, sadece ilk yarı daha fazlasını bulabilirdi.

Fenerbahçe ise son iki sezonda olduğu gibi kadrosunu yenileyerek başlıyor.

Erol Hoca bu beş maçta hep bir şeyler denemeye çalıştı durdu.  

Dünkü maçta da bu oyun planlarından sadece birini gördük. Topun kanatlara bırakılarak oralardan mümkünse Caner Erkin, o yoksa Gökhan Gönül tarafından ceza sahasına orta yapmasını sağlamak.

32 orta yapmış Fenerbahçe; 7 isabet sağlamış.

“İyi de Fenerbahçe’nin beraberlik sayısı bu iki oyuncunun yaptığı bu organizasyondan geldi!”

Evet, dakika 76’da.

Maçın elden gittiği ve sıkıştığı bir dönemde böyle karambol arayışlarına gitmenin sonuç aldığı bir gerçek.

Ayrıca Caner ve Gökhan ön direk organizasyonunun yılların çalışılmışı olduğu gerçeğini de unutmamak gerekiyor. Çok uzak değil 2 ay önce bu iki oyuncu Beşiktaş forması giyerken benzer golü Fenerbahçe’ye atmıştı.

Bu bir gol opsiyonu kesinlikle ama daha başlama düdüğü ile birlikte her topu alıp ceza sahasına şişirmek değil.

Verilere göre Fenerbahçe’nin 315 başarılı pas bağlantısı kurduğunu görüyoruz. Bu sayının 500’e yakın bir yerlerde olması, takımın orta alanda paslaştığını gösterir. İlerleyen haftalarda oturduğunda bugüne atıfta bulunacağız.

20. dakikada Zanka sağ kanatta hareketlenen Deniz’e uzun bir top attı. Üstelik Rizespor savunması oldukça yerleşik bir düzendeyken. Bu bir öne, topla ceza sahasına doğru atılmış boş koşu pası değildi.

Ezbere gönderilmişti.

İkinci devre Fenerbahçe’nin iki duran top organizasyonunda önce Tolga sonra da Ferdi kafa ile ceza sahasına doğru topu şişirdiler. Bu toplar Rizespor’un hızlı hücum organizasyonlarına sebebiyet verdi.

Neden kalabalık bölgeye doğru topu şişirme telaşı duyuldu?

Bu da oyuncuların ezberiydi. Fenerbahçe’nin oyun planı bu olamaz.

Fenerbahçe maça topa rakip alanda basarak başladı. Deniz ve Frey en öndeki iki oyuncuydu.

Eldeki opsiyonlara göre Frey’i oynatma mecburiyeti içinde Erol Hoca, ben de olsam ilk tercihim olur. Frey her ne kadar gol vuruşlarında beceri zafiyeti yaşasa da kaleye sırtını dönerek pas istasyonu olma, asist yapmada pekala kullanılabilir.

İlk yarı Thiam ve Deniz’e iki gol pozisyonunu tam da bu şekilde hazırladı. Netice alınmamış olabilir ama bu da Frey’li oyunda bir hücum opsiyonu olarak takımın öğrenilmiş taktikleri arasına yazılmalıdır.

Geçen sezon Deniz Türüç kanatlarda oynatılırken bu oyuncunun hücumun merkezinde oynatılması gerektiğini defalarca kere yazmıştım.

Deniz her ne kadar Frey’in arkasında tam da söylediğim yerde oyuna başladıysa da bir türlü hücum organizasyonlarının merkezinde yer alamadı.

Bunun nedeni Fenerbahçe’nin başta belirttiğim Caner-Gökhan üzerinde ceza sahasına orta yapma tercihi miydi bilmiyorum; ama oyunda kaldığı süre boyunca Deniz’in rot balansı bozuk araç gibi sürekli sağa çekmesi, bir türlü de istediği topları alamaması dikkatlerden kaçmadı.

İki sayısal veri paylaşalım yine, üzerine konuşmak için.

65 dakika oyunda kalan Deniz 26, Ferdi 27 defa topla buluşurlarken, 13 dakika sahada olan Sosa 17, 25 dakika sahada olan Ozan Tufan’ın da 13 defa topla oynamışlar.

Bu da Fenerbahçe’nin 65. Dakikadan sonra topu kanatlardan merkeze taşıdığının bir göstergesi olmalıdır.

Rizespor’un golü ise bir anlamda şiir gibiydi.

Sağ kanattan Skoda’ya ortayı yapan Melnjak’ın futbolu bıraktıktan sonra anlatacağı güzel bir anısı oldu.

Diyecek ki; o meşhur pandemi sezonunda, taraftarsız stadyumda Fenerbahçe ile karşılaşıyoruz, orta alandan bana bir pas geldi; baktım 10 metrelik çevre kontrolümde bir Allahın kulu yok, ben böyle bir pozisyonu antrenmanlarda bile bulamıyorum. Gönderdim topu Skoda’nın tam kafasına, sağ olsun çok da güzel gol attı, 1-0 öne geçtik.

Tesadüf mü?

Fenerbahçe asla böyle gol yemez, yememelidir.

Yıllardır her sezon yazıyorum; Fenerbahçe yediği gibi gol atabildiği sürece sorun yok. Var mı böyle bir golü?

Caner ya da Gökhan bu kadar rahat orta yapabiliyor mu?

Mesele budur.

Fenerbahçe’nin savunmasındaki dört oyuncuda da sorun vardı.

Zanka kaçırdı, faul yaptı, Serdar Aziz tutamadı, faul bile yapamadı.

Rizespor’un golünde Caner’in tarafından başlayıp, Gökhan Gönül tarafına kadar zincirleme hatalar başladı, Serdar Aziz’le de sona erdi.

Erol Hoca’nın bence ilk işe başlaması gereken yer burasıdır.

Savunma!

Geçen sezon 46 gol yiyen ve çok iyi oynadığı maçları sırf bu sebepten ötürü kaybeden Fenerbahçe’nin başını en çok ağrıtan konudur.

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..