Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '12

 
Kategori
Heykel / Seramik
 

İlk kadın seramik sanatçımız Füreya Koral

İlk kadın seramik sanatçımız Füreya Koral
 

Füreya Koral adını duymuşluğum vardı, fakat ilk seramik sanatçımız olduğunu öğrenmem bir televizyon haberiyle oldu. 1997'nin bir Ağustos sabahı işe gitmeye hazırlanırken izlediğim televizyonda ölüm haberini verdiler. İlgiyle dinledim, yapıtlarından örnekler gösterdiler, hayranlıkla izledim. Üzüldüm.

Aradan iki yıl geçti, okumaktan çok büyük keyif aldığım, üslubunu beğendiğim Ayşe Kulin FÜREYA adlı bir biyografi yazdı. Çıkar çıkmaz aldım, bir solukta okudum. O kadar etkiledi ki bu kitap beni, diyebilirim ki milat oldu. Bu kitapla tarihe, edebiyata, sanata bakış açım daha bir farklılaştı. Bana bir sürü kapılar açtı, açtığı her kapıdan bir bir girdim içeri, gördüklerim karşısında hayranlığım kat kat arttı. Ülkemin tarihinde bir dönemin sanatsal açıdan nasıl da muhteşem olduğunu gösterdi bu kapılar bana.

Kendimi bildim bileli sanata ve edebiyata meraklıyım, daha ortaokula giderken yaşımın üzerinde sanat ve edebiyat dergileri alır okurdum. Boyumu aşan şeylerdi bunlar, ama inatla anlamaya çalışırdım. Fakat Füreya Koral adını ve mensup olduğu Şakir Paşa ailesindeki diğer sanatçıları (Cevat Şakir hariç) nasıl da bilmediğime şaşırdım kaldım bu kitabı okuyunca.

Osmanlı'nın son paşalarından Büyükadalı Şakir Paşa'nın altı çocuğundan Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) yazar ve sanat tarihçisi, Fahrünnisa Zeid ressam, Aliye Berger gravür sanatçısıdır. Torunları Füreya Koral seramik sanatçısı, Şirin Devrim tiyatro sanatçısı ve Nejad Devrim ressamdır.

Her biri sadece Türkiye'de değil dünya çapında tanınmış sanatçılardır.

Füreya kitabını bitirir bitirmez aileyle ilgili her türlü kitabı alıp okudum. Aynı dönemde sanat çevresindeki dostarı ile ilgili kitapları da okudum.

Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sabahattin Eyüboğlu, Aliye Berger, Sabahattin Ali, Orhan Veli, Sait Faik ne varsa. Elbette Sabahattin Ali, Orhan Veli ve Sait Fak'i çok önceden tanımış ve eserlerini okumuştum. Fakat aralarındaki muhteşem ilişkileri, sanatsal buluşmalarındaki hoşluklar beni alıp götürdü bir kapıdan öbür kapıya.

Kitabı okuduğum 1999 yılının yazında ilk iş Büyükada'ya gidip Türk Mezarlığı'nı ziyaret ettim. Şakir Paşa ve ailesinin sonsuzluk uykusunu uyudukları aile mezarlığını gördüm. Size tuhaf gelebilir, ben sonraki yıllarda adaya her gidişimde de aynı ziyareti yineledim. Kaç kez adaya gitsem bir o kadar bu mezarlığı ziyaret ediyorum. Aile o kadar geniş ki her yıl biri ekleniyor buraya. Mesela geçtiğimiz yıl Şirin Devrim ölmüştü, bu kez onun mezarını gördüm.

Füreya Koral Atatürk'ün silah arkadaşlarından Kılıç Ali ile yaptığı ikinci evliliğinin bir döneminde geçirdiği tüberküloz sebebi ile İsviçre'de bir sanatoryuma yatıyor. Evliliği de istediği gibi gitmediğinden bunalımlı bir dönemidir ve Tezyesi Fahrünnisa Zeid'in telkinleriyle seramiğe başlar. O kadar sever ki seramik sanatını, daha o yıllarda Türkiye'de böyle bir şey yoktur, gümrükten bile seramik fırınını ekmek fırını diye geçirir ve hayatı olur seramik Füreya'nın. Hatta "Üçüncü evliliğimi seramikle yaptım" der.

Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık'ın Bir Usta Bir Dünya dizi kitaplarından birinde yer alan yaşam öyküsünde Ferit Edgü "Füreya İçin Son Bir Kaç Sözcük" başlığıyla sıralamış. Okuyalım:

* Olduğu yeri doldururdu, bir rüzgar misali

* Hamur yoğurmaya çamur yoğurmayı yeğledi,

Çamura biçim vermek,

Vermeden, verirken, verdikten sonra düşünmek.

* Sonuç değil nedenler önemliydi onun için,

Bu, sanatı için de geçerliydi.

* Yürürke ardında izler bıraktığını bilmez değildi,

Ama dönüp ardına bakmazdı.

* Ethik, estetik, politik... Her konuda doğrulardan yanaydı. Dayısı Cevat Şakir'in babası Şakir Paşayı öldürmesinin yakınları ve dostları tarafından yadsınmasını bir türlü anlamazdı.

* "Hadi yenisine bakalım"

Hayatı için söylediği bu sözcükleri sık sık kendi yapıtı için de yinelerdi.

* Gemişten söz ettiğimiz anlarda bile, bilirdim ki gelecekten söz ediyoruz.

Gözleri öylesine geleceğe dönüktü.

* Her yerde aşkı aramıştı.

Kimbilir, belki de kilde bulmuştu.

* Ne gülerdi ne ağlardı, zaman zaman dalıp giderdi.

* Giderken bu dünyadan hiç bir şey götürmek istemedi.

Nesi var nesi yok bizlere, insanlara bıraktı.  

 
Toplam blog
: 314
: 1210
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Üsküdar İstanbul doğumluyum ve halen burada yaşıyorum. Okumak, yazmak ve seyahat etmeyi çok seviyor..