Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '13

 
Kategori
Eğitim
 

İlk okuma yazmada yöntem sorunu

İlk okuma yazma öğretim faaliyetlerinde el yazısı kullanımı konusunda yaşanan tartışmalar hala devam ediyor. İlkokuma yazma öğretim sürecinde el yazısı kullanımının lehinde olanlar ve aleyhinde olanlar var. Herkes kendine göre haklı gerekçeler sunuyorlar.

İlk okuma yazma öğretim sürecinde farklı sistemleri farklı zamanlarda eğitim sistemimizde uyguladık. Bakanlığın aldığı kararlar uygulayıcıların çalışmalarını da doğal olarak etkiliyor. Bakanlığın aldığı kararların uygulanması sürecinde özellikle denetmenler/müfettişler oldukça etkili bir konumdalar. Bakanlık uygulama ile ilgili aldığı kararı resmi yazı ile veya Talim Terbiye Kurulu kararı şeklinde duyurunca okullarda da bu işin uygulanması bir zorunluluk haline geliyor. Bu uygulamaların istendiği gibi yapılıp yapılmadığını okul denetim görevini yürüten denetmenler/müfettişler takip ediyorlar. Bu yönüyle uygulama sürecini en fazla müfettişler/denetmenler etkileyebiliyorlar.

Okul yöneticileri veya il/ilçe yöneticileri kurumların rutin işleyişi içinde sınıf içi çalışmalara yönelik bir işe, uygulamaya bakmaya zamanları olmadığı gibi çoğu zaman ilgi de duymuyor veya bilgi sahibi olmayabiliyorlar. Denetmen/müfettişler farklı okullardaki sınıfları, uygulamaları gördükleri için kıyaslama imkanı da buluyorlar. Bu nedenle uygulamayı daha etkin bir şekilde takip edebiliyorlar. Denetmen/müfettişlerin bakanlığın kararlarının etkin veya gerektiği gibi uygulanıp uygulanmadığını takip etme, yanlışlıkları veya eksiklikleri sorgulama görev ve yetkilerinin olması okullardaki veya eğitim sistemindeki etkilerini de artırıyor. Denetim faaliyetinin yönetim adına kullandığı yetki öğretmen ve yöneticiler üzerindeki etkisini de artırıyor. Denetmen/müfettiş yazılı emirlerin gereğini takip etme görevini yürütme sürecinde resmi emirleri sorgulama veya uygulamama gibi bir şansı olmadığı için yönetimin aldığı kararların gerekleri neyse onu takip etmesi gerekmektedir. Bu gereklilik denetmen/müfettişin dönemler itibariyle farklı da olsa yönetimin aldığı kararların takipçisi olmasını zorunlu kılmaktadır.

Geçmişte cümle öğretimi ile okuma yazma öğretilirken bakanlığın aldığı kararın gereği olarak denetmen/müfettiş olarak cümle öğretim yönteminin uygulanması takip edildi. Yeni öğretim programlarının uygulanması ile birlikte bu kez ses temelli cümle yöntemi uygulamaya konuldu. Bundan dolayı da denetmen/müfettiş bu sistemin gereklerini takip etmeye başladı. Burada ilkokuma yazma öğretim sürecinde uygulanacak yöntemler konusunda bakanlığın aldığı farklı kararların gerekçelerinin sorgulaması yapılabilir. Ancak kararın alınmasından sonra karara rağmen farklı bir uygulamayı savunmak özellikle içinde bulunduğumuz merkezi yönetim anlayışının güçlü bir şekilde uygulandığı sistemimizde pek mümkün görünmemektedir. Bakanlık bu tekçi anlayışı sürdürdüğü müddetçe denetmen/müfettiş uygulamaları da benzer şekilde devam edecektir.

İlk okuma yazma sürecinde cümle yöntemi kullanılırken ses temelli cümle yöntemine ve kullanılan yazı olarak da eğik bitişik el yazısı kullanma uygulamasına geçilmesi sistem içinde uygulayıcı olan öğretmenler arasında sürekli tartışmaların yaşanmasına neden oluyor. Bu tartışmaların taraflarının ileri sürdüğü argümanlara bakılınca aslında tamamen bir tarafı haklı veya haksız görmenin çok da mümkün olmadığı söylenebilir.

Eğitim sistemimizdeki uygulamalar konusunda sistemli bir değerlendirme geleneğinin olmaması bunun en önemli nedenlerinden birisidir. Eğitim sistemi içinde hangi uygulamayı ele alırsanız alın yeniliklerin yapılan değerlendirme sonrası elden geçirilmesi, buna göre düzenlenmesi gibi bir durumun olmadığı görülecektir. Yenilikler daha çok yetkili makamlarda olan kişilerin kararlarına dayalı olarak hayata geçmekte veya uygulamadan kalkmaktadır. Bu süreçte sistemli bir değerlendirmenin yapılmadığı görülmektedir. İlkokuma yazma öğretim sistemi ile ilgili kararlar ve uygulamalar da benzer bir anlayışla yapılmıştır. Cümle yöntemi uygulamasına geçildiği dönemde bunun gerekçeleri uygulayıcılar tarafından tartışılıp gerekliliğine inanılarak hayata geçirilmiş değildir. Talim ve terbiye kurulu aldığı bir kararla programlarda değişiklik yapıp ilgililere, uygulayıcılara bunun uygulanmasını adeta emretmiştir. Üstten gelen talimata göre uygulayıcılar çalışmalarını yönlendirmeye çalışmıştır. Bu talimata inanıp inanmamak önemli görülmemektedir. Üsttekilerin böyle bir inancı sağlama gibi bir endişe de taşıdıklarını sanmıyorum. Cümle yöntemi ile uygulama uzun bir süreç içinde öğretmenler tarafından uygulanmıştır. Bu uzun uygulama yöntemin savunucularını da ortaya çıkarmıştır. Ancak yöntemin uygulanması sürecinde bilimsel, tutarlı, sistemli, veriye dayalı değerlendirmeler yapılmamıştır. Cümle yönteminin uygulandığı dönemlerde de öğretmenler sınıflarda istedikleri yöntemi kendilerince uygulamışlardır. Aslında eğitim sistemimizde merkezi bir anlayış olmakla birlikte sınıf içi çalışmalar konusunda tam bir kontrolsüzlük yaşanmaktadır. Denetim sistemi bu süreçte etkin bir şekilde işlev görememektedir. Cümle yönetimi yöntemin mantığına tam bir uyumla uygulanıp da başarısız olunduğu için terk edilmiş değildir. O dönemin karar alıcıları bunu gerekli görmüş ve uygulamaya geçirilmesini istemiştir.

Yeni program uygulamasına ilişkin değişiklik yapılırken de karar alıcılar kendilerince bir mantıkla yeni bir yöntem uygulama gereğini görmüş ve buna göre kararlar alıp uygulayıcıları yönlendirmeye çalışmışlardır. Yeni ilkokuma yazma öğretim sistemi de Türkçe Ders Programındaki açıklamalara rağmen yeterli ve açık bilgi, delil ve desteğe sahip değildir. Yeni ilkokuma yazma öğretim uygulayıcıları da zamanla kendi savunucularını ortaya çıkaracaktır.

Yapılan uygulamalar eğitim sistemimizdeki değişikliklerin yap boza dönüştüğünün bir göstergesidir. Ancak burada o veya bu sistemi savunmak gibi bir yola girilmesine gerek olmadığı görülmektedir. Yeni sistemi eleştirenlerin ileri sürdüğü argümanlardan birisi el yazısının düzenli, okunaklı ve işlek olmadığı yönündedir. Bunun tersini düşünerek geçmişte öğrenciler çok güzel, işlek ve okunaklı yazabiliyorlardı sonucunu çıkarmak da doğru değildir. Uygulamalara bakıldığında yazının el yazısı veya düz olması yazının okunaklı, işlek ve güzel olmasını sağlayamamaktadır. Hangi tür yazı kullanılırsa kullanılsın sisteme uygun öğrenemeyen öğrenciler yine benzer şekilde yazabilmektedir. El yazısı öğretimi yeni sistemde de mantığına uygun bir şekilde öğretilebilirse akıcı, güzel ve okunaklı yazabilecektir. El yazısı ile ilgili olarak uygulayıcı durumdaki öğretmenler bu sistemin gerekliliğine, uygulanabileceğine ilişkin inanç taşımamaktadırlar. Bu durum ilkokul-ortaokul ayrımının yaşandığı yeni sistemde de geçmişteki ilköğretim uygulamasında da açık bir şekilde görülüyordu. Bakanlık ilerleyen süreçte büyük ihtimalle el yazısı uygulamasından vazgeçecektir. Ancak bunun gerekçesi yöntemin yanlışlığından veya hatalı olmasından gelmemektedir. Uygulayıcı olan öğretmenler bu sisteme inanmamışlardır. Sistemi büyük çoğunluk bilmemektedir. Yanlış uygulamaların yoğunluğu öğrencilerin yazı yazma becerilerini olumsuz bir şekle sokmaktadır. İlkokulda yapılan uygulamalar ortaokulda devam etmemektedir. Sınıf öğretmeni öğrencilerde el yazısı yazdırmaya çalışırken branş öğretmenleri öğrencilerden düz yazı yazmalarını istemektedir. Bu durum ilkokul ile ortaokul arasındaki uyumsuzluğu ortaya çıkardığı gibi ilkokul-ortaokul bütünlüğünün sağlanmasını engellemektedir. İlkokul adeta dört yıl boşuna bir çaba içine girmekte, ortaokul ilkokula rağmen yeni bir davranışı öğrenciden istemektedir. Bu durum eğitim sistemi içindeki bütünlüğe de zarar vermektedir.

Aslında ilkokuma yazma öğretim sürecinde şu veya bu yöntemi tek olarak belirleyip uygulayıcılara dayatma uygulamasının da sorgulanması gerekmektedir. Yönetim olarak belirlenen yöntem ve teknik zaten yeterince uygulayıcılara tanıtılamamaktadır. Tanıtmak istense bile süreç içinde uygulayıcılar kendi kişisel tecrübelerini bırakmak istemedikleri için yeniliğe de olumsuz bir tutumla yaklaşmakta, sınıflarda herkes adeta bildiğini okumaktadır. Sınıf içi uygulamalar da etkin bir şekilde yönlendirilememektedir. Bakanlığın böyle bir iradesi, isteği de bulunmamaktadır. Bu nedenle süreç içinde herkesin istediği ilkokuma yazma yöntemini kullanmasının serbest bırakılmasını beklemek çok da hayalci bir yaklaşım değildir. Zaten uygulamada olan şeyin karar olarak da alınıp uygulayıcıların ellerinin rahatlatılması çok daha yararlı olacaktır. Bu uygulama yöntem ve teknik çeşitliliğini getirecektir. Farklı yöntem ve tekniklerin var olması sistem içinde de bir zenginliği getirecektir. Amaç ilkokuma yazma öğretimi ise kim nasıl öğretiyorsa öğretsin anlayışı öğretmenlerin daha başka yolları da bulmaya sevk edebilir.   

Soru, Görüş ve Eleştirileriniz için…..

Ali Hikmet DEMİR

ahdemir35@gmail.com

 
Toplam blog
: 147
: 1198
Kayıt tarihi
: 26.09.08
 
 

Öğretmen olarak başladığım meslek hayatıma yönetim ve denetim konusunda aldığım yeni eğitimler sonr..