Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

aygoz Özlem Eryoldaş

http://blog.milliyet.com.tr/aygoz1

29 Nisan '07

 
Kategori
Tiyatro
 

İlk rolüm bir ağaçtı!!

İlk rolüm bir ağaçtı!!
 

İlk rolüm bir ağaçtı..! Evet evet kocaman bir selvi ağacıydım.. İstanbul Şehir tiyatrolarında oyanadığım ilk oyunum "Haensel ve Gretel " adlı çocuk oyunuydu.. 10 yaşındaydım.. İlkokulda kendi çapımızda piyesler hazırlıyorduk. Bir gün ilkokul öğretmenimiz bize "şehir tiyatrosundan " abla ve abilerin geleceğini ve yetenekli buldukları bir kaç öğrenciyi çocuk oyunlarında oynatmak üzere aralarına alacaklarını söyledi..

En çok heyecanlanan ben olmuştum.. İçim içime sığmıyordu..

Havaya girmiştim hemen!.. Ve o gün geldi çattı.. İki abi geldi.. Hazırladığımız piyesi izlediler..

Sonra öğretmenimizle konuştular.. Aralarında fısıldaşıyorlardı.. Teneffüs zili çaldı.. O her zaman bahçeye koşan ben yerime mıhlanmış gibiydim.. Sınıfta bir tek ben kalmıştım.. İşte o anda gözgöze geldim "yönetmen" le.. Beni ismimle çağırdı yanına.. "Tiyatroyu severmisin? "dedi.

Bende cevap : "hep giderim." "oynamak istermisin" dedi. Bende cevap. "Hep istedim." Bu kadardı aramızdaki diyalog! Sonra öğretmenim velimi çağırdı.. Onlarında izni ile benim tiyatro maceram başladı!.. İlkokul bitene kadar 3 oyunda oynadım.. Sonra ortaokulda büyük oyununda rol verdiler bana. Lisede işim olmuştu artık.. Yövmiye bile alıyordum.. Ve en büyük tutkum tiyatro! Üniversiteye hazırlanırken tek hayalim konservatuvar sınavlarını kazanmaktı.. 500 kişinin girdiği büyük sınavdan başarı ile çıkmıştım.. Enbüyük zafer!..

Sonra çabalarım başladı.. Bir tiyatroda iş bulabilmek için.. Bu yaraya parmak basmak istemiyorum üzülerek..

İlk rolüm ağaçtı demiştim ya yazımın başında.. Ondan bahsetmek istiyorum kısaca.. Oyunun bir sahnesinde peri ormana geliyor.. Ve oradaki ağaçlarla konuşuyor.. Kaybolan Haensel ve Greteli bulmak için.. O ağaçlardan biri olan ben o gün 3. oyunumu oynuyordum.. Dekor ağaçtı.. Arkada orman panosu.. Ve benim boyumun yetişmesi için altıma takoz koymuuşlardı.. Karşımdaki rol arkadaşım kavak ağacıydı.. O anda repliğini unutmasınmı?.. Eee ben dururmuyum.. Hemen oyunu kurtaracağım ya!.. Atladım hemen onun repliğiyle ... Yalnız öyle bir coşku ile atlamışımki altımndaki takoz kırıldı.. Benim çenem de tahta ağaç dekoruna çarpmasınmı.. Kan içinde kaldı ağzım yüzüm.. Ben hiç istifimi bozmadan hala laf yetiştirmeye çalışıyordum.. Sonra peri rolünü oynayan oyuncu abla yanıma geldi, yine rolü gereği "sihirli elleriyle" yüzümü temizledi.. Sahne bitmiş ben kulise girmiştim.. Bütün oyuncu abla ve abiler benden bahsediyorlardı.. Ağlamaya başladım acımı hissederek.. Oysa ne ilginçtir ki sahnede hiç duymamıştım bu acıyı ..

Sonra yıllar geçti.. Yine bir oyunu oynarken babamın doktorundan telefon geldi.. Teşhisin kanser olduğunu ve bir ay ömrü kaldığını öğrendim.. Ogünden sonraki oyunlarımda kuliste ağlıyor, sahnede gülücükler dağıtıyordum..

Tıpkı hayatımız gibi.. Ağlarken güldüğümüz "an" lar..

Ağlama palyaço makyajın bozulur !...

 
Toplam blog
: 185
: 1494
Kayıt tarihi
: 10.03.07
 
 

Yazabilmenin özgürlüğüyle... İstanbul'un bir bahar sabahında dünyaya gelmişim. Keşfetmek, anlayabilm..