Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '14

 
Kategori
Tarih
 

İlk Türk alfabesi Van'da yazıldı

İlk Türk alfabesi Van'da yazıldı
 

Çilgiri Yazıtı


Son günlerin en çok konuşulan gündem maddelerinin başında gelen, okullarda Osmanlıca dersi verilmesi konusu, “yine bir şeylerin üstü örtülmek mi isteniyor” şüphesi oluşturduğundan, yaşanan tartışmalara katılmak istememiştim. Uzayan bu tartışmalara, bilgisi olanların dışında hiçbir şeyden haberi olmayanlarında katılması konunun çorba kazanına dönüşmesine yol açtı. Latin alfabesinin Türklerin öz malı olduğunu iddia edenlerden tutun, Osmanlıların da Latin alfabesini kullandığını söyleyen tarih uzmanı insanlarımız! Ufkumuzun genişlemesine vesile oldular.

Türkiye’de Osmanlıca dersi verecek öğretmenlerin sayısının yeterli olup olmadığını ve ayrıca bu dersi verecek öğretmenlerinde yeterli olup olmadığını tam olarak bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var, o da, Osmanlıca ciddi bir konudur, 12 yılda yaptıkları hiçbir işi, ciddiyetle yaptıklarına inanmadıklarımın bu işi de ciddiyetle yapacaklarına inanmadığımdır.    

Sosyal medyada, bu konuda yaşanan tartışmalar esnasında Türkçü-Atatürkçü kesimin konuya uzak olduğu dikkatimi çekti. Hâlbuki Milliyetçi, Atatürkçü ve Türkçü olduğunu iddia edenlerin yüklendikleri misyon gereği, bu mevzuda muhakkak bilgi birikimine sahip olmaları gerekirken, ısrarla bizim olmayan Latin alfabesini savunarak, buna “Türk alfabesi” diyecek kadar da ileri gittiler. Biri de çıkıp demedi ki, bey’ler: "Türkler tarihte birçok alfabe kullanmış tek millettir "Açıktaş, Isub-Ög, Göktürk- Uygur alfabeleri". Bizim kendi milli alfabemiz varken cumhuriyet neden bunları öğretmedi de Latin alfabesini öğretti?

Şimdi çıkıp diyecekler "Uygar toplumları yakalamak için yapıldı". Peki, Japonya, Çin G. Kore, İsrail, Rusya vb. bunlar kendi milli alfabelerini kullanmıyorlar mı? Bunlar uygar toplumdan gerimi kaldılar? Hayır, geri kalmadılar üstelik bu toplumlar Latin alfabesini kullananları geçtiler/geçiyorlar. Bizde de en azından, Göktürk alfabesi mecburi olmasa da, seçmeli ders olarak harf devrimi! Sırasında okullarda öğretilebilinirdi. Özellikle Göktürk alfabesini merhum Ziya Gökalp, Osmanlının son döneminde neşrettiği bir kitapta karşılaştırmalı olarak yayınlamıştı bile. Bu durumdan cumhuriyeti kuran kadroların haberi de vardı.

Alfabenin tarihine kısaca bir göz atacak olursak:

Yazıyı icat eden ve bunu ilk defa kullanan medeniyetin Sümerler olduğu biliniyor. Sümerceyi ilk defa çözen kişi olan Henry Rawlinson, bu dilin Turanî dillere benzediğini fark etmiş, Sümerolog Jule Oppert’da Türk, Fin ve Macar dillerine akraba olduğunu söylemiştir. Sümerler hakkında yazılan en kapsamlı eser kabul edilen “Tarih Sümerle Başlar” adlı kitabın yazarı Samuel Noah Kramer’de Sümerlilerin Türklerle ilgili bir halk olduğunu ifade etmiştir. Yabancı ve yerli bilim adamlarının çalışmaları sonunda Sümerce ile Türkçe arasında yüzlerce kelimenin eşleştiği netleşmiştir. İranlı Sümerolog Roshan Kheyavi hazırladığı Sümerce sözlüğünde, 345 Sümerce-Türkçe kelimeyi karşılaştırır ve bu dilin Türkçe ile çok yakın bağı olduğuna karar verir.

Yazı Sümer’de başladığına göre, yeryüzünde kullanılan diğer alfabelerinde bundan esinlenerek ortaya çıktığı anlaşılacaktır. Ancak bu durum Latin alfabesinin Türkler ile bağlantısı olduğu anlamına gelmez. Aksi halde Arap, Çin ve Hint yazılarının da Türk kökenli olduğu şeklinde yorumlanmasına sebebiyet verebilir.

Tarihte kullanılan Türk alfabeleri üzerine çok geniş bir sahada araştırmalar yapan Kazım Mirşan Ön-Türk kavimlerinden olan Etrüsklerin bile birden çok alfabe kullandıklarını tespit etmiştir. Bu durumda, Latin alfabesi veya Roma alfabesi diyebileceğimiz Batı kültürünün temelini oluşturan yazı sistemi, Etrüsk yazılarından etkilenerek ortaya çıkmış olabilir. Çünkü Etrüskler’in Helen ve Romalılardan en az 300 yıl önce Avrupa’da yazıyı kullandıkları bilinmektedir.

İlk Türk Alfabesi Olan “Isub Ög” Karakterleri, Van Yöresinde Yazıldı

Günümüzden 10 bil yıl öncesine kadar Doğu Anadolu’da özellikle Van ve Hakkâri’de Türk izlerine sıklıkla rastlanılır. Bunun haricinde Erzurum-Karayazı ve Elazığ’da da mağara resimleri ile yazılar, binlerce yıllık Türk varlığının birer abidesi halinde günümüze ulaşmıştır. Kazım Mirşan tarafından çözülen 30’dan fazla kaya resimleri ve yazılar daha çok Van-Hakkâri arasında bulunmaktadır. Van Çilgiri’de bulunan yazıt, Doğu Anadolu’da Ön-Türk dili ve düşüncesi hakkında bilgi veriyor olması sebebiyle oldukça önemlidir.  Bütün Anadolu’daki en eski yazıt olma özelliğini koruyan Çilgiri Yazıtı, üzerinde Ön-Türk damga ve yazıları bulunan 45 cm çapındaki silindir mermer taş Van Müzesi’nde sergilenmektedir. Çilgiri Yazıtı’nda kullanılan harfler, Türklerin bilinen en eski alfabesi olan “Isub Ög” karakterlerini içerir.

Van Hakkâri arasındaki Tirşin yaylasının Tahtı Melik mevkiinde bulunan petroglifin (yazı elemanı içeren kaya resmi) Kazım Mirşan’ın araştırmaları sonucunda milat öncesi 6 binli yıllara kadar uzandığı tespit edildi. Tirşin kaya resimlerinde anlatılmak istenen; Mukaddesata erişen, ölen kişinin gökte asılı kalması yani tekrar doğmak üzere Cennette yer alması, şeklinde izah edilmiştir (Kazım Mirşan, Türk Kültürü Dergisi, Mayıs 1983) . Bu petroglif Doğu Azerbaycan ve Sibirya’da bulunan resim ve yazılarla benzerlik göstermekle beraber M.Ö. 6 binlerde Van bölgesinde yaşayan insanların Doğu Azerbaycan ve Sibirya’da yaşayan Ön-Türk akrabalarıyla tek Tanrı inancına sahip olduklarının da ifadesidir. Van bölgesinde bulunan diğer bir önemli Ön-Türk kaya resim ve yazıları da Gürpınar ilçesi sınırlarındaki Başet Dağı’ndadır. Başet dağı Yazıtı M.Ö. 4 binli yıllara kadar uzanır. Mirşan’a göre Van-Hakkâri bölgesinde “On Uyul” isminde bir Türk devletinin varlığını sürdürdüğünü, resim ve yazıların da onlara ait olduğu, yönünde kuvvetli delilli ve belgeli arkeolojik bulgudur.

Van Çilgiri Yazıtı üzerindeki haça benzeyen işaretlerin Hristiyanlık inancındaki sembol ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Haç işareti Milattan çok önceleri de kullanılmaktaydı. İslamiyetin sembolü olarak kullanılan “hilal”de, İslam öncesi devirlerde kullanılmıştır. Göktürk paralarının üstünde bulunan ay-yıldız buna örnektir.

Van ve Hakkâri bölgesinin değişik yerlerinde bu türden yazıt ve kaya resimlerinin sayısı oldukça fazladır. Bu tarihi belgeler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin ilk yerleşimcilerinin Türk halkları olduğunu açıkça göstermektedir. Nuh Tufanı’ndan sonra Cudi Dağı’na oturan gemideki Hazreti Nuh’un (aleyhisselam) oğlu Yafes’in en büyük oğlu olan “Türk”ün neslinin burada çoğaldıktan sonra büyük medeniyetler kurduğu ve daha sonra dünyanın değişik yerlerine göç ettiği düşüncesi hakikattir ve göz ardı edilmemelidir.
 

Fotoğraf  www.facebook.com/pages/Prof-Dr-Kazım-Mirşan sitesinden alıntıdır. 

 
Toplam blog
: 65
: 3764
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Ercişliyim. 2012 yılı içerisinde "Van Gölü Havzası ve Erciş Tarihi" 2015 yılında "Doğu ve Güneydo..