Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '16

 
Kategori
Felsefe
 

İlkel Tanrılar

Yazan:Uçar Demirkan

İlkel insanların tanrı anlayışı, ”semavi” denilen, günümüzdeyse kozmik denilen(tanrı göklerdedir-yedi kat arştadır) kitaplı dinlerinkinden daha doğru ve gerçekçi görünmektedir.

İnsanlığın başlangıcında; kişiler tanrıyı bir “ulu tin” olarak algılıyor ve kendilerini bu ulu tinin bir parçası sayıyorlardı.

Dolayısıyla; bu ulu tine tapınıyorlardı. Bu ulu tin, Amerikan kızıl derililerinde Manitu, Vikinglerde ise Odin diye anılırdı.

Ulu tine yakın olmak için kişiler; onun totemlerini yaptılar ve ona tapındılar. En çok rastlanan totem ise güneş kursudur. Demek ki, başlangıçta insanlar güneşe tapınmışlar. Tıpkı günümüzde de var olan ve ateşe ve güneşe tapan Zerdüştçüler gibi.

Gerçi; günümüzde Hristiyanlar çarmıha gerilmiş İsa’ya, Yahudiler ise on üç kollu şamdana, Müslümanlarsa Kabe'ye(beytullah-Allah'ın evi) ne bakarak ibadet etmektedirler.

Üstelik Kabe’de Hacerül esved'in –gök taşının-bulunduğu bilinmektedir. Sonuçta, gökten gelen taşa ibadet yapılmış gibi olmaktadır.

Diğer yandan; Buda, Konfüçyüs ve Lao-Çe dinlerinde ise heykel tanrılara bakarak tapınılmaktadır.

Demek ki, günümüz kişioğulları da tanrıyı bir biçimde somutlaştırmaktadır.

Diğer yandan; günümüzde birçok kişi, enerjinin tanrı olduğuna inanmaktadır. Bu inançta olanlara “uzay dini” yandaşları denilmektedir.

Enerji öteden beri vardır ve yok olmamakta ve yok edilememektedir. Enerji, biçim değiştirerek varlığını sürdürmektedir. Kuantum kuramı bu olguyu izlemeye çalışmaktadır.

Her şey enerjiden ortaya çıkmıştır ve çıkmaktadır. İlk yaşam enerjinin bir biçimde yoğunlaşması ile oluşmuş ve günümüz yaşam biçimleri buradan gelişmiştir.

Her şey;”ondan gelir ona döner” dinsel kuralına göre, her şey enerjiden ortaya çıkmakta ve  sonuçta enerjiye dönüşmektedir. Dervişlerin, öldüklerinde tanrıyla birlik olacaklarına olan inançları  gibi.

Enerji yaratılamaz ve yok edilemez. Kalübeladan beri vardır ve ebediyen yok olmayacaktır.

Aristo da bu gerçeğe yaklaşmıştır ve varlıkları,tanrının mağaranın duvarına vuran gölgeleri olarak tanımlamıştır. Gölgeyi yaratan güneştir, yani enerjidir.

Günümüzün semavi-kozmik dinlerinde soyut bir tanrıdan söz edilmektedir. Oysa,

enerji somuttur ve görülmekte ve duyumsanmaktadır.

Enerji, cenneti de cehennemi de bu evrende yaratmaktadır. O nedenle, bilime göre ”öteki dünya” yoktur. Varlıklar; atom kümeleri, atomlar ve atom parçacıkları olarak varlıklarını sürdürmektedir. Yalnızca  biçim değiştirmektedirler.

Bir tarihte, Bedri Ruhselman adlı bir araştırmacı  tini “madde yaratma gücü olan bir madde” olarak tanımlamıştır. Bu tanım; enerjiyi çağrıştırmaktadır. Ruh ya da tin, canlı denilen varlıklardaki değişik davranışların ve yeteneklerin kaynağıdır.Enerjidir.

Böylece; tin ile madde arasında bir ayırım olmadığı anlaşılmaktadır.  Madde; enerjinin(tinin)dönüşmüş biçimidir.

Bazı dinsel inançlarda “tekamül-gelişme” kavramı vardır. Örneğin; önce kayalar, sular vardı. Bunlar değişti ve bitkiler oluştu. Bitkiler değişti ve hayvanlar ortaya çıktı. Hayvanların en gelişmişi insan oldu. Darvin de benzer bir kuram ileri sürmüştür. Bu gelişmeyi tanrının yaptığı söylenebilir.

Oysa; bu gelişmeleri enerjinin yaptığı kanıtlanmıştır. Enerji, bir maddeyi bir başka maddeye dönüştürmektedir. Hatta, bir maddenin yeniden enerjiye dönüşmesi de olanaklıdır. Hiroşima’ya atılan atom bombasından sonra bedenler yok olmuş, gölgeleri kalmıştır.

Sonuç olarak, bilime göre tanrı enerjidir. Evrende yaşayanlar için ise; enerji kaynağı güneştir. O nedenle, güneşi tanrı olarak algılamak doğru olmaktadır.

Dolayısıyla; atalarımız gibi,güneş kurslarına tapınmamız ve ibadetlerimizi güneşe yapmamız anlamlı olmaktadır. Üstelik; bu türden tapınmalar için havraya, kiliseye, camiye ya da budist tapınağına gereksinim yoktur. Güneş kursuna da gerek yoktur. Yönünü, güneş batarken ya da doğarken ona döndürmek yeterlidir.

Kişioğlu güneşteki helyum patlamalarını evrende, denetimli laboratuarlardaki çalışmalarla yaratmağa çalışmaktadır. Bunu başarırsa güneş yaratmış olacaktır. İslam tasavvufundaki “enelhak-ben tanrıyım” inancı gerçekleşecektir.

Bu patlamayı denetimsiz yaparsak o zaman kıyamet kopacaktır.

O zaman, tüm evren ve belki de diğer evrenler ve galaksiler yeniden ve tümden enerjiye dönüşeceklerdir, tanrıya kavuşacaklardır.

Yok olacaklar ve tanrı olacaklardır.

Dervişlere göre de tanrı yokluktadır, hiçliktedir.

 
Toplam blog
: 142
: 578
Kayıt tarihi
: 04.09.13
 
 

1940 yılında İzmir'de doğdum İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdim 1961 yılında Mülkiye(Siyasa..