İlkelerine sadık olmak (2)

Bugün başınızı çok ağrıtacağım. Ama size ilkelere sadık olmak konusunda iki somut örnek daha vereceğim. Bir tanesi son birkaç günün Hürriyet gazetesinde yer alan bir haber. Kıbrıs’ ta üniversiteler arası bir kick boks maçında sporcu!lardan biri başına aldığı darbeler ile hayatını kaybediyor. Diğeri CHP kurultayı ile ilgili.

Şimdi sayın okurlar anımsayın F1 yarışlarının bir ayağının ülkemizde de düzenlenmesi gündeme geldiğinde, tehlikesinden tutunda, sigarayı ve hızlı araç kullandırmayı özendirmesine kadar nice son derece entelektüel gerekçe ile karşı çıkılmıştı. Bense F1 tehlikeli değildir, sigara yasağı zaten geliyor ama velev ki gelmese bile 1,5 saat süre ile önünüzden 300 km civarında geçen bir aracın üstündeki reklam yüzünden sigara içmeye başlanmaz, üstelik zaten televizyonlar naklen yayınlıyor, bir ayağı bizde yapılmasa da asıl meraklısı izliyor diye yazıp, asıl, neden amacı düpedüz şiddet ve icrası çok kolay olan boks ve benzeri adına spor! denen branşlara bakmıyorsunuz demiştim. Şimdi yine bir genç ölüyor. Ve hiç boks yasaklansın diyen duydunuz mu? Bu arada federasyondan bir yetkili demiş ki “antrenör uyardı ama sporcu dinlemedi”. Sayın okurlar “havlu atmak” deyimini bilir misiniz? Eğer antrenör bırakılması gerektiğini düşünüyor ise “havlu atar” ve hakem bitirmek zorunda kalır. Bu önemsiz gibi gözüken olay iç sayfalarda yer aldı ve bitti. Sayın okurlar asıl korkulması gereken zaten yasalara aykırı olan bir eylemin yapılması değildir. Kötüdür ama hiç değilse zaten bu eylemin peşinde yasalar vardır. İrdelememiz gerekir ama yineliyorum yine de bir tesellisi vardır. Sonuçta bir cezai süreç er ya da geç, yeterli veya yetersiz işleyecektir. Peki ama bir suç! İçermeyen adı spor olan ama düpedüz şiddet amaçlı bu branşlar için ne yapacağız? Şiddete karşı olan, tehlikeden hoşlanmayan entelektüellerimiz, medyamız nerede? Futbol maçında seyirciler kavga ederse şiddet, yüzlerce kişinin önünde bir genç ölürse spor. Öyle mi?

Sayın okurlar CHP kurultayında (merak etmeyin bu konu yorum yapılacak bir konu değil sizi sıkmayacağım) Sn. Haluk Koç’ un başkanlık adaylığı için yeterli oyu (sanırım 253) bulduğu verdiği röportajlarda belirtilmişti. Sn. Koç’ un binlerce partili ile yüz yüze görüştüğü, dolaştığı ve siyasi deneyimi medyada yer almıştı. Demek ki birçok delege Sn. Koç’ a adaylık imzası atacağım dedi bu görüşmelerde. Ama atmadılar o imzayı. Eğer ilkesel nedenler ile Sn. Koç’ u desteklediklerini söylemişler ise ya o ilkeler ya Sn. Koç değişti kısa bir sürede. Ya da Sn. Koç yanıldı. Ona bu söz verilmedi. İlkesel nedenlerle ben olsam bunu açıklardım.